26

1K 56 14
                                    

Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla karşılaştım. Bayılmış olmalıydım.
Başımın dönmesini umursamayarak hızla doğruldum.

"Mattheo nerede?!"

Hastane kanadındaydım. Etrafıma baktığımda yan sedyede Mattheo'yu gördüm. Hızla yattığım sedyeden kalktım ve yanına gittim. Kimse yoktu, hava kararmıştı belki de, ne kadardır baygın olduğumu bilmiyordum.

Mattheo hala uyanmamıştı. Gözyaşları tekrar gözlerime dolduğunda kendimi bıraktım.
Gözyaşlarımla birlikte Mattheo'nun elini tuttuğumda buz gibiydi. Elini ısıtmak için iki elimin arasına aldım ve ovuşturdum. Ben uyurken böyle mi hissetmişti oda?
Acaba böyle bir an yaşanmış mıdır diye düşünmeden edemedim.
Bir elimi saçlarına götürdüm ve buklelerini okşadım.
Yüzü bembeyazdı şimdi. Bunu kim yaptıysa hesabını soracaktım.
Zihnimde sürekli gezinen soru, o kızlayken içtiği şeyin etkisinde miydi?
Eğer öyleyse onu dinlemediğim için kendime çok kızardım. Ona sormamıştım bile, direk eşyalarımı toparlamıştım.

Ama gördüklerim affedilecek şeyler değildi, bu sefer suçu kendimde aramayacaktım.

Adım sesleri geldiğinde kafamı kaldırdım. Madam Pomfrey gelmişti.

"Y/n, uyanmışsın. Arkadaşlarını zorla derse gönderdim, siz Slyhterin'lerle uğraşmak gerçekten zor."

Gözyaşlarımı fark ettiğinde durdu.

"Ah, lütfen. Kendini yıpratmaman lazım. Nerdeyse yeni iyileştin. Güçlü olman lazım ki, gücün ikinize de yetsin."

Gülümsedim.

"O iyi olacak, değil mi?"

İkimizinde gözleri Mattheo'ya döndü.

"Umarım, elimden geleni yapıyorum."

Bir şey demedim.

Az sonra Madam Pomfrey gitti. Mattheo'yla yine baş başa kaldık. Bir sandalye çektim ve yanına oturdum.
Saçlarıyla oynamaya devam ederken belli belirsiz gülümsedim gözyaşlarımın arasından.

"Şu dünyayı anlamıyorum Matt. Hatırlıyor musun, birinci sınıftayken ikimizde Snape'ten ceza almıştık ve iksir sınıfını toparlayacaktık. O günü hiç unutmuyorum çünkü çok heyecanlıydım. O zamanlar sana aşık değildim ama sen... Mattheo Riddle'dın işte. Ben, Y/n Black'tim. Beni tanımıyordun bile. O zaman ünlü değildin bu kadar."

Kıkırdadım.

"Tom'u herkes tanıyordu, sürekli kavga eder birilerine dalaşırdı. O zaman seni bazen kitap okurken izliyordum. Siz farklıydınız, sen Riddle olmaktan uzaktın. Cezaya seninle kaldığım için sevinmiştim bile. Aptalca bir hayranlıktı, herkes Tom'a ben sana hayrandım. Ama sen geldin ve cezaya kalmayacağını, eğer Snape'e söylersem beni mahvedeceğini zırvalamıştın. Üzülmüştüm seni aptal. İlk hayal kırıklığımdı."

O zamanları hatırladığımda gülümsemeden edemiyordum. Babam her özel günde bana baykuş gönderir, tatlı mektuplar bazen hediyeler gönderirdi. Yutkundum.

Tekrar adım sesleri yankılandığında yine Madam Pomfrey'in geldiğini düşündüm ve kafamı kaldırmadım.

"Güzel zamanlardı, değil mi?"

Duymayı asla beklemediğim sesle hızla ayağa kalktım.

Tom karşımda duruyordu. Her yerden çıkıyordu lanet olası.

"Ne işin var senin burada?!"

İstemsizce nefesim hızlanmıştı.

"Benden korkma Y/n. Kardeşime bakmaya geldim."

MATTHEO RİDDLE İLE HAYAL ET ( Askıda.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin