Yalnızlık...
Tek bir kelime ama içinde binlerce acıyı barındırır. Ben ise kendimi bu yalnızlığa adamış sessiz bir hayat sürdürüyorum.
Dışarıdan her ne kadar sakin , olaysız bir yaşamım varmış gibi görünse de içimde kopan fırtınları , esen soğuk rüzgârları bir ben biliyorum.
Herkesden uzak asosyal biri olduğum için varlığım ya da yokluğum fark edilmiyor.
Kendimi bir hiçmişim gibi hissetmek derinlerde bir yerde acı bir sızı oluşturuyor.
Mutsuzum... Umutsuzum... Huzursuzum... Unutulmuşum... En önemlisde çok yalnızım. Bir başımayım. Kendime kapanmışım. Yanlızlığımın gölgesinde benim için bir anlamı olmayan bu hayatı sürdürüyorum bomboş bir şekilde. Bilmiyordum ki hayatımın tepe taklak olacağı güne çok yakın olduğumu.
'~~~***~~~'
Odamda her zamanki gibi tek başıma oturmuş sonu yine hüsranla biten kitaplarımdan birisinin son satırlarını da okuyup bitirdim. Kitabın duygusallığıyla gözlerimin yanmasına izin verdim.
Her ne kadar trajikomik olsa da kendime engel olamayıp duygusal yanımın ağır basmasıyla beraber üzülüp ağlamıştım. Kitaplar sığındığım tek limanımdı. Yaşayıp yaşayamadığım tüm duyguları hissettirebilen tek cennetimdi. Kitaplar benim vazgeçilnezimdi.
Kitabı kitaplığıma bıraktıktan sonra pencereye doğru ilerleyip camı açtım ve kendimi temiz hava eşliğinde kitabın etkisinden çıkarmaya zorladım.
Hayat ne kadar da boş. Ya da belki de bu bana öyle geliyordur. Kendimi o kadar soyutlaştırmışım ki...
Tek mutluluğum ailemdi. Eksik olan ailemdi. Ama onlarda bırakıp gitti beni. Tüm umudum onlarla beraber bitti.
İçimin daralmasıyla derin bir nefes alıp verdim ve gözlerimi kapatıp başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Sessizlik... Mükemmel ötesi benim için. Huzurumu sessizlikte buluyorum. Ne güzel değil mi?
Sessizliği dinlemek bir başka benim için.Bu mükemmel anı bozan o bağırışla bir an boş bulunup irkildim. Gördüğüm görüntüyle şaşkınlığım zirvelere çıkmıştı.
Elindeki bıçak ile yerde ağzı gözü kanlar içinde kalan 17-18 yaşlarında duran gencecik çocuğu öldürmeyecekti değil mi? Resmen üstüne çöküp boğazına bıçak dayamıştı çocuğun.
Birşeyler yapıp engel olmak istesemde korkudan dilimi yutmuş gibi ne konuşabiliyorum ne de hareket edebiliyordum.
"L-lütfen , lütfen bırak beni gideyim. Söz asla karşına çıkmam. Çok özür dilerim büyük bir yanlış yaptım..."
Çocuğun yalvarışları aklımda binlerce soru oluştursa da üzüldüm olduğu duruma. O esnada sanki izlendiğini hissetmiş gibi eli bıçaklı genç adam kafasını hızla benden tarafa döndü. Gördüğüm buz mavisi gözlerdeki öfke ve öldürme isteği tüylerimin diken diken olmasına neden oldu. Gözlerindeki ölüm ateşi dizlerimin bağını çözmüştü.
Korkudan yapmayı akıl edemediğim şeyi yapıp hemen penceremi kapatıp perdeleri çektim. Biraz bekledikten sonra merakıma yenik düşüp az biraz perdeyi aralayıp tekrar baktım.
Çocuk yerde hareketsizce duruyordu. Etrafta ondan başka kimse yoktu. O caninin onu bıçakladığını sanıp tam kapıya yönelmeyi düşünürken çocuk yerden acılar içinde doğruldu. Olabildiği kadarıyla , yavaş yavaş yürümeye başladı. Bir nebze de olsa onu öldürmediği için rahatladım.
Acaba neden o çocuğu o hale getirmişti? Çocuk ne yanlış yapmıştı ki ona? O gencin psikolojisi hiç normal değildi bence. Evet evet. Hiç normal değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ESARETİ
Teen FictionHerkesden somutlaşmış asosyal bir hayat yaşayan Gece , yaşadığı dehşet verici şeylerle korkunç gerçeğini öğrenir. Görüp tanımadığı kişiler , peşini bırakmayan varlıklar ve izleniliyormuş hissiyatı gün geçtikçe bozuk olan psikolojisini daha da bozar...