Sabah uyandığımda başımda ki ağrıya rağmen kendimi birkaç gün öncesine rağmen daha iyi hissediyordum.Acı hala oradaydı,tazeliğini hala koruyordu ama hissetmeyi bırakmam gerektiğini biliyordum.Eğer bu acıyı hissetmeye devam edersem yapamazdım,yaşayamazdım.Ama yürüyen bir ölü olmak yerine yaşamalıydım,aileme yapılan bu kötülüğün sorumlusunu bulmalıydım.Bu yüzden hislerimi -her ne kadar zor olduğunu bilsem de- bir kenara bırakıp yaşamaya devam etmeliydim.
O geceden sonra tam bir hafta geçmişti.İlk olarak anneanneme başımdan geçen her şeyi bir bir anlatmış , onun göğsünde kendime gelmeye çalışmıştım.Daha sonrada cenaze işlemlerini hallettik,cenazede bir gecede on yaş yaşlanan anneannem zar zor ayakta dururken ben ifadesiz bir şekilde olanları izliyordum.Dışım sakinliğini korusada içimdeki fırtınayı dindiremiyordum.Öylece durup anne ve babamın üzerine toprak atılmasını izliyordum.Sevdiklerinizin üzerine toprak atıldığını görmek insanı mahvediyor.Onların bedenleriyle orada olduklarını fakat artık onların bir ruhu olmadığını,aciz bedenden ibaret olduklarını yüzüne yüzüne çarpıyor insanın.Ruhun insan için denli değerli,paha biçilemez bir ödül olduğunu hatırlatıyor.İnsana ne olursa olsun sahip olduklarına şükretmeyi öğretiyor.Bu düşünceler eşliğinde onların toprağın altına yerleştirilmesini ve üzerlerinin savrulan toprak ile örtülmesini gözümü kırpmadan izlemiştim.Tüm işlemler bitip,herkes gittikten sonra annem ve babamın topraklarına onlara sarılıyormuş gibi sımsıkı sarılıp,kokularını içime çektim.Aynı annem ve babam gibi kokuyordu bu beni daha çok kendime getirdi.Hayatımın asıl amacını hatırlattı.İçimi biraz merak fazlaca öfke ile doldurdu.Artık olanları öğrenmeliydim.Cenazeden sonra karakola gittim.Cesur Bey'i buldum ve araştırmalarının nasıl gittiğini sordum.Cesur Bey araştırmalarının hala sürdüğünü,hiçbir sonuca ulaşamadıklarını söyledi.Bu beni sinirlendirmişti.O günden sonra Cesur Bey'i her gün sabah,öğle,akşam olarak üç öğün bir sonuç almak umuduyla aramıştım.Ama her aradığımda umudum biraz daha yitiyordu.Çünkü hiçbir sonuç alamıyordum.
Düşüncelerime ara verip derin bir nefes alıp , yataktan kalktım ve her şeyin düzeleceğine dair kendime söz verdim.Yüzümü yıkadım ve mutfağa geçtim.Anneannemi öperek günaydın dedim.Anneannem kahvaltım için en sevdiğim yemeği yapmıştı.Yumurtalı ekmek...Bunu hiçbir şeye değişmezdim ama onu bile pek yiyememiştim.Boğazımdan geçmiyordu.Cesur Bey'i bilmem kaçıncı kez aramak için sofradan kalktım ve anneannemin telefonundan polisin numarasını çevirdim.İkinci çalışta telefonu açtı.
"Günaydın Cesur Bey nasılsınız?"
"Günaydın Balın iyiyim teşekkür ederim.Sen nasılsın?"
"Ben de daha iyiyim düne göre.Ben şey için aramıştım.Bir sonuç çıktı mı?"
"Henüz bir sonuç yok ama soruşturma devam ediyor .Ben de seni arayacaktım zaten eğer işin yoksa buraya bi uğrayabilir misin?"
"Tamam o zaman bir saate kadar oradayım,görüşürüz"diyerek telefonu aceleyle kapattım.Anneanneme bir şeyler geveleyip dışarıya çıkmak için izin istedim.Anneanneme gerçekleri söyleyemezdim.Kadın bir haftada çökmüştü.Bu yaşadıkları benim gibi onada ağır gelmişti.Anneannemin her zaman hazır olan korumacı yanı şimdi daha baskındı.Dışarıya adım atacağım her dakika için izim almamı istiyordu.Bu isteğine saygı gösteriyordum.Onu daha fazla üzemezdim.Anneannemden 2 saatlik izin kaptıktan sonra hızla odama gittim.Eskiden anneanneme bıraktığım kıyafetlerimi karıştırdım.İçlerinden dar paça kot bir pantolon ve düz siyah bir tişört çıkartıp,hiç tereddüt etmeden üzerime geçirdim.Saçlarımı tarayarak at kuyruğu şeklinde tepeden topladım.Odamdan çıktım.Anneannemi öptüm.Hızlıca bordo konverslerimi giyerek evden çıktım.Durağa doğru koşar adımlarla yürüdüm.Birkaç dakika otobüs bekledikten sonra otobüse bindim.Yarım saatlik bir yolculuktan sonra otobüsten inmiştim.Otobüs kalabalık olduğu için ayakta kalmıştım bu yüzden bacaklarım ağrımıştı.Durak karakolun önündeydi.Bacaklarımın ağrısını unutmaya çalışarak karakola doğru hızlı adımlar atarak ilerledim.Karakola girince tüm gücümü bacaklarıma toplayıp merdivenleri koşarak Cesur Bey'in bulunduğu kata çıktım.Nefes nefese bir haldeydim ve büyük bir ihtimalle kıpkırmızı kesilmiştim.Cesur Bey beni görünce ayağa kalktı,endişeli gözlerle bana baktı.Adam bu halimi görince bir şey oldu sanıp endişelenmişti.Bense olduğum yerde eğilmiş bacaklarımı tutarak arka arkaya nefes alarak bir Cesur Bey'e bir yere bakıyordum.Daha sonra Cesur Bey hızlıca yanıma geldi.Beni süzdükten sonra
"Ne oldu Balın,bu halin ne böyle?" dedi.
"Ben...ben koştumda birazcık,nefesim kesildi.Geçer şimdi." dedim.
Cesur Bey hafifçe bir tebessüm etti.
"Balın senin canına kastın nedir?Niye koşuyorsun,kendini yoruyorsun?Şu haline bak kıpkırmızı kesilmişsin."
Suratımı işaret etmişti.Sonra devam etti.
"Ben bir yere kaçmıyordum,masamda oturmuş seni bekliyordum."
Ben hala nefesimi düzene sokamamıştım.Cesur Bey'e tebessüm ederek cevap verdim.Cesur Bey elini belime yerleştirerek doğrulmama yardım etti.
"Hadi geç biraz otur,nefeslen sonra konuşalım." diyerek beni masasının karşısında bulunan bir sandalye oturttu.O kadar yorgundum ki iki adım atmama rağmen bacaklarım fena şekilde sızlamıştı.Sandalyeye oturduktan sonra hala yanımda dikilen Cesur Bey'e dönerek;
"Neler oluyor?Bir sorun mu var?Hala bir sonuç yok mu?"
Sorularımı düzene sokamadığım nefrsimle , boğazım birazcık acısa da tek nefeste sormuştum.Sertçe yutkundum.Cesur Bey;
"Dur dur"derken sağ elini yukarıya kaldırıp göğüs hizasında tuttu ve devam etti
"O konu ile şu an ilgilenemeyiz.Şu an ilgilenmemiz gereken meraklı ama yorgun bir küçük Hanım var." dedi ve masasına doğru eğildi,bilgisayarının yanında duran su şişesini aldı ve bana uzattı.
"Biraz su iç,kafanı geriye yatır ve yavaş yavaş soluklanmaya çalış." dedi.
Cesur Beyin elindeki şişeyi aldım ve dediklerini yaptım.O ise ben bunları yaparken masasına yaslanmış iki kolunu göğsünde kavuşturmuş beni izliyordu.Yüzünde de bir tebessüm farkettmiştim sanki.Gözlerinin üzerimde olması beni biraz utandırmıştı.Niye beni izliyordu ki şimdi,ben bunları yaparken o da başka işlerini halledebilirdi.Hem utanmış,hem de biraz sinirlenmiştim.Ama şimdi bunlara takılmamam gerekiyordu.Nefesim düzene girdikten sonra kafamı kaldırdım.Cesur Bey'e teşekkür ettim ve gözlerimi kocaman açıp meraklı gözlerle Cesur Beyin gözlerinin içine baktım.Cesur Bey ciddi bir tavır takındı ve masasının başına geçip,sandalyesine hızlıca oturdu.Derin bir nefes aldı ve "Evde yaptığımız araştırmayı biliyorsun.Oradan bir sonuç alamadık.Başka nedenlere yöneldik.Olayın kasti yapıldığını düşünüyoruz,bunu sana da söylemiştim.Fakat bu düşüncemizi kanıtlayacak bir kanıtımız da yok.Geçen gün babanın ofisine gidip oradada bir araştırma yaptık ama yine elimiz boş döndük.Ya bu olayı yapan olayı en ince ayrıntısına kadar düşünüp adımlarını sağlam atmış ya da bu olay kasti değil.Şu anki bulgularımız kasti olduğu yönünde ama olayın gün ışığına çıkması için daha fazla bilgiye ihtiyacı var.Seni bu yüzden çağırdım.Yardımına ihtiyacım var.Bana baban hakkında bilgi verebilir misin?İşleri nasıldı?Bir düşmanı ya da anlaşamadığı birileri var mıydı?" dedi.
Babamı düşündüm babama kim düşman olabilirdi ki.Ben bu yaşıma kadar babamın anlaşamadığı hiç kimseyi görmemiştim.Babam insanlar tarafından hep sevilirdi.Babam insanlara karşı hep güleryüzlü ve cana yakın davranırdı.Babamın insan ilişkileri çok kuvvetliydi.Bu düşüncelerim eşliğinde Cesur Beyin sorusunu yanıtladım.
"Babam çok cana yakın bir insandı.Şimdiye kadar bırakın babama düşman birinin olduğunu anlaşamadığı birini bile görmedim.Babam insanları insan olduğu için severdi, bana da aynı şeyi öğretti.İnsanlarda babamı severdi.Babamın çok iyi biri olduğunu söylerlerdi hep.Babama düşman birinin olabileceğini düşünmüyorum fakat işleri konusunda hiçbir fikrim yok.Babam işleri konusunda kilitli bir kutuydu.İş konularını hep kendine saklardı.Annem ve beni işlerine karıştırmaz ,bizi o konularla sıkmak istemezdi.Zaten babam şu an neye sahipse her şeyi dişiyle tırnağıyla kazıyarak bizzat kendisi elde etmişti.Ben her anına şahidim.Şimdi de çok büyük bir ofisi yok zaten kendisi ve iki üç çalışanı olan kendi halinde bir mimarlık ofisi işte.İş konusunda her şeyi kendi halletmeye çalışır,çalışanlarına bile bilmeleri gerekenden fazla bir şey söylemezdi.Bu yüzden işine dair tek bildiğim babamın mimar olduğu ve küçük bir ofisinin bulunduğu.Üzgünüm ama daha çok şey bilseydim keşke babamın işleri hakkında ama bildiklerim bu kadarla sınırlı."
Cesur Bey anlayışlı bir ifadeyle kafasını olumlu anlamda salladı.O anda aklıma babamın son zamanlarda büyük bir iş aldığını duyduğum geldi. Ofisine gittiğim sırada telefonla konuşurken duymuştum bunu da ama kulak kabartıp dinlememiştim bile sadece büyük bir iş olduğunu biliyordum.İşe yarayabilir diye düşündüm ve ;
"İşinize yarar mı bilmem ama geçenlerde babamın ofisine gittiğimde babamı telefonda konuşurken duymuştum.Telefonda büyük bir iş aldığından bahsediyordu ama sadece bu kadarını dinlemiştim.Üzgünüm."dedim.
Cesur Bey beni büyük bir dikkatle dinlemişti.Ben konuşurken gözleri gözlerimin içinde geziyordu.Dudaklarını sıkı sıkı birbirine bastırmış,arada sırada başıyla dediklerimi onaylıyordu.Konuşmam bittikten sonra o konuşmaya başladı.
"Bu biraz kötü oldu.Ama işyerinde ki çalışanlarıyla tekrar görüşüp birşeyler öğrenebiliriz belki.Şimdilik bu kadarı da yeterli.Teşekkür ederim ama sen yine de aklına bir şey gelirse,kafanı bir şey kurcalarsa lütfen ara."
"Peki" dedim ve ekledim.
"Kalkayım ben o zaman" diyerek bedenimi harekete geçirdim ve ayaklarım üzerine dikildim.Duruşumu dikleştirdim.
"İyi günler,görüşürüz" diyerek vedalaştım.Cesur Beyde ayağa kalktı , görüşürüz diyerek el salladı.Tebessüm ettim,kapıya doğru yöneldim.İki adım attım ve hızla arkamı dönerek;
"Sizde bir şey öğrenirseniz lütfen beni arayın olur mu?" diye sordum.
Cesur Bey kafasını olumlu anlamda salladı.Tekrar elini salladı ben de elimi nazik bir şekilde salladıktan sonra karakoldan çıktım.Durağa doğru ilerliyordum.Yürürken babamı ve işlerini düşündüm.Ben babamın işlerini gerçekten bilmiyordum.Şimdiye kadar neden bu kadar uzak kalmıştım ki? Kendime kızdım.Ben babamın ofisine bile ayda bir kez aklıma eserse , babamı görmeyi akşama kadar bekleyemeyeceğim zaman giderdim.Gittiğimde de işlerden uzak bir köşede babamla bir şeyler içer sohbet ederdik.Bu düşünceler aklımdan geçince babamın ofisi gözümün önünde canlandı bi an.Ofiste benim annemin ve babamın bildiği gizli bir bölmede yer alan kasamız vardı.Babam oraya bir şeyler gizlemiş olabilirdi.Hemen babamın ofisine gidip kasaya bakmam gerekiyordu.Ben bunları düşünürken durağa gelmiştim bile.Otobüs beklemeye başladım.İki dakika sonra babamın ofisinin önünden geçen otobüs gelmişti.Hemen otobüse bindim.Merak dolu bir yirmi dakika gecirdikten sonra otobüsten indim.Karşıdan karşıya geçtim.Biraz ilerledikten sonra ofisin önündeydim.Aman Allahım buranın anahtarı bende yoktu.İçeri nasıl girecektim.Acaba Ayla abla gelmişmiydi?Ayla ablanın ofisi açmış olmasını umut ederek zili çaldım.Heyecanla beklemeye başladım.Kapı çok geçmeden açıldı.Ayla abla babamın sekreteriydi ve bizim aileyi çok severdi.Babamla onun arasında iş veren-çalışan ilişkisinden çok abi-kardeş ilişkisi vardı.Beni ayrı bir severdi.Kapıda beni görür görmez kollarını boynuma doladı.Sarılışını karşılıksız bırakmadım ve ben de kollarımı ona doladım.Ayla abla yanaklarımı şapur şupur öptü ve yüzümü iki eli arasına sıkıştırarak
"Üzgünüm,çok üzgünüm.Emin ol seninle aynı şeyleri yaşıyorum.İçimdeki acı o kadar büyük ki.."dedi ve gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı.
Ayla ablanın bu hali beni üzmüştü.
"Ağlama Ayla abla onlar hep buradalar." dedim ve elimi kalbimin üzerine götürüp,birkaç kez hafifçe vurdum.
"Anlaştık mı?Şimdi benim babamın odasında birkaç işim var.Onları hallettikten sonra bir kahveni içerim olur mu?" dedim
Ayla abla kafasını olumlu anlamda salladı Elinin tersiyle gözlerini sildi ve "Tamam kuzum sen hallet işini."dedi.
Ben de tebessüm ettim ve babamın odasına doğru ilerledim.Ofiste sadece Ayla abla vardı.Diğer çalışanlar gelmemişti.Babamın odasının önüne geldim,kapı kolunu sıkıca tutup derin bir nefes aldım ve kapıyı açarak hızla içeriye girdim.Kapıyı kapadım.Bedenimi boş odaya çevirdim ve birkaç dakika kapının önünde öylece durarak odanın her bir köşesinde oyalanarak odayı izledim. Bu odanın her bir noktasında babam vardı.Babamın dokunuşu,babamın görüşü,babamın gülüşü,sesi her şeyi...Bu beni biraz üzse de burada olmak beni babama yaklaştırmışçasına içimi huzurla doldurdu.Sonra bedenimi harekete geçirdim ve babamın koltuğuna doğru ilerleyip,koltuğa oturdum.Gözlerimi kapatıp başımı dikleştirdim ve babamın bu odanın her köşesine sinen kokusunu içime çektim.Gözlerimi açtığımda annem ve babam karşımdaki çerçeveden bana bakıyorlardı.Çerçeveyi elimi aldım , annemi ve babamı sayısız kez öptüm.Bunu yapmak beni mutlu etmişti sanki onları öpüyormuşum gibi.Bir süre böyle oyalandıktan sonra buraya gelmemde ki asıl amacı hatırladım ve oturduğum yerden doğruldum.Gizli bölmemizin olduğu yere gittim.Gizli bölmeyi açtım,kasanın şifresini girdim ve kasayı açtım.İçerisinde yüklü bir miktar para vardı.Paradan başka bir şey göremiyordum.Bu biraz moralimi bozdu.Elim boş dönmek istemiyordum.Üzüntüyle kafamı biraz eğdim.O sırada gözüme alt raftaki beyaz kağıt takıldı.Kasanın en dibinde kalmıştı.Elimi alt rafa uzattım.Beyaz kağıdı bulunduğu yerden çıkardım.Aslında bu bir kağıt değildi.Bir cd koruyucusuydu.İçindede bir cd vardı.Ne olduğunu anlamaya çalışarak koruyucuyu evirdim çevirdim.Arkasında babamın el yazısıyla yazmış ve imzasını atmış olduğu kısmı gördüm.O kısımda
"Bal Küpüm'e" yazıyordu.****
Merhaba arkadaşlar şimdiye kadar bölümlerin altına hiç yazmamıştım ama şimdi yazmam gerektiğini düşündüm.Hikayemi büyük bir heves ve istekle yazıyorum.Desteklerinizi de görüyorum.Destek olan olmayan herkese çokca teşekkür ediyorum.Her türlü yorumunuzu bekliyorum.Yorumlarınız benim için gerçekten çok değerli.Zamanınızı ayırıp okuduğunuz içinde ayrıca teşekkür ederim.Ama ne olur desteklerinizi yorumlarınızı eksik etmeyin.Bölümler hakkındaki yorumlarınızı çok merak ediyorum.Düşüncelerinizi yazarsanız çok mutlu olurum.Nasıl gittiğimi sizin yorumlarınızdan bilmek istiyorum.Hepiniz için sağlık , mutluluk ve huzur dolu bir hafta olur inşAllah.Yorumlarda görüşmek üzere hepinizi balla öpüyorum :))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Labirenti
Teen FictionBalın annesinin meleği,babasının bal küpü,arkadaşlarının tatlısıydı.Onun hiç tükenmek bilmeyen enerji ve neşesinden herkes nasibini alırdı.Onun için doğum günleri her zaman çok özel olmuştu.Özellikle on sekizinci yaş gününde her şeyin daha farklı ol...