Bölüm 3 : Yarım Kaldık

149 10 6
                                    

Ayna karşısındaki kendimle olan savaşımdan beni kapının kırılacakmış gibi sarsılması çıkardı.Kapı deprem oluyormuşçasına sarsılıyordu.Ben ne zamandır burada bu ayna karşısında kendimle savaşıyordum,kapı ne zamandır böyle sarsılıyordu bilmiyorum.Düşüncelerim beni bir mıknatıs gibi derinlere çekmişti.Birkaç dakika daha kapıya aval aval bakıp,kapının arkasındakilerin sesini dinledikten sonra dağılan bedenimin parçalarını bir çırpıda topladım ve ayaklarımı harekete geçirdim.Kapıya ulaşınca kilidi çevirdim,kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım.Bunları yaparken o kadar sakin ve durgundum ki polis ve doktor bana sorar gözlerle bakıyordu.Onların üzerimdeki gözlerini takmadan yatağıma doğru ilerledim ve usulca yatağa uzandım.Doktor yanıma gelip şefkatli bir ses tonuyla "İyi misiniz?" diye sordu.Doktora gözlerimi diktim ama cevap veremedim.Ağzımı açıp "Hayır,iyi falan değilim olmayacağım.Kaç kişi annesi ve babası olmadan iyi olmuş ki?İçim o gece ki yangın var ya ondan daha kötü yanıyor ,alevler bedenimi sarıyor canımı çok acıtıyor .Bu acı beni boğuyor."diyemedim.Doktorun yüzüne bakarak hıçkıra hıçkıra ağlamakla yetindim.Polis bir kenarda durmuş bizi izliyordu.Yüzünde ki saklamaya çalıştığı acıyan ifadeyi görebiliyordum.Görebiliyordum çünkü o geceden beri herkes bana böyle bakar olmuştu.Doktor bu sırada nasihat etmeye,her şeyin bir gün geçeceğini,benim şu an sabır ve metanet içinde olmam gerektiğini söylemeye başladı.Doktor haklı mıydı?Ben bir gün acılarımı mı unutacaktım yoksa anne ve babamı mı unutacaktım? Onları unutmam mümkün değildi ki...Annem ve babam kalbimin en derinine işlemişlerdi,onları oradan söküp atmam imkansızdı.Ama aynı şekilde kalbime işleyen acıyı hayatım bi şekilde bi anlığınada olsa unutturacaktı.Belki de acım kendini bir an bile unutturmadan hep hissettirecekti varlığını bunu bilemezdim.Bizzat yaşayarak öğrenecektim.Daldığım bu dalgalı denizden beni polisin gergin sesi çıkardı.Kafamı çevirdiğimde doktorun gitmiş olduğunu farkettim.Polis tekrar konuştu;"Küçük Hanım adınız neydi?"Bu soruyada cevap verememiştim.Konuşamıyordum,dudaklarım birbirine yapıştırılmış adeta mühürlenmişti.Polis bir süre cevabımı bekledikten sonra "Sizi gayet iyi anlıyorum ama sizinle konuşmam gerek.O gece neler olduğunu öğrenip araştırmalarımı hızlandırmalıyım,çünkü o gece yangına neyin neden olduğunu hala bulamadık .Önce doğalgaz kaçağı olduğunu düşündük ama yanılmışız doğalgazda bir sorun bulamadık.Telaşlanmanı istemem ama bu kasti yapılmışta olabilir olmayadabilir bunu bulmak için sana ihtiyacım var.Bana yardımcı olmak , o gece yangına neden olan şeyi öğrenmek istemez misin?" dedi.Ben duyduklarıma inanamadım.Kasti yapılmış olabilir miydi?"İçimi saran merakla mühürlenmiş dudaklarımı zorlayarak araladım,kurumuş dudaklarımı ıslattım ve "Balın,benim adım Balın"dedim.Polisin yüzünde varla yok arası bir tebessüm oluştu ve aynı anda yok oldu.Polis eski ciddi ve otoriter haline büründü.Dudaklarını araladı , konuşmaya başladı;"Peki,Balın Hanım ben de Cesur Soylu. Tanıştığımıza memnun oldum.Daha iyi bir zamanda tanışmak ister,seni böyle rahatsız etmek istemezdim ama yangını neden olan şeyi ben de en az senin kadar merak ediyorum."dedi.Adam bunları söylerken düşündüm.Bu adam bana ne kadar çok yardım etmişti.O geceden sonra elimi tutan tek kişi oydu.Bu adam fazlasıyla bir teşekkürü hak ediyordu ve ben hala adama bir teşekkür bile etmemiştim.Bu durm için kendime kızarak;"Ne rahatsızlığı,sizin hiçbir hatanız yok asıl ben bunca yaptığınız şeyden sonra bir teşekkür bile etmedim.Kusura bakmayın ne olur kendimi henüz toplamış değilim.Beynim,aklım çok bulanık.Her şey için çok çok teşekkür ederim Cesur Bey" dedim.Böylece gecikmeli teşekkürümü etmiş oldum.Adam kafasını olumsuz anlamda salladı;"Hiç olur mu öyle şey .Kalbi olan herkes benim yaptığımı yapardı ayrıca bu benim görevim."dedi ve yüzüne yerleştirdiği tebessümle bana baktı.Sonra iki elini birbirine vurarak;"Şimdi başlayabilir miyim?"diye sordu.Başımı olumlu anlamda salladım.Cesur Bey sorulara başlamıştı."Adını ve soyadını tam olarak öğrenebilir miyim?"
"Balın ER"
"Kaç yaşındasın?"
"18 ama on yedi kalmayı yeğlerdim.O geceyi yaşayacağımı bilseydim."
"Sakın hiçbir sey için kendini suçlama,kendine yüklenme hayat bu neler yapacak hiç kimse bilemez."dedi gülümsedi.Daha sonra devam etti;"O günü anlatabilir misin, neler oldu?Dikkatini çeken farklı bir şey varmıydı?"
Histerik bi gülüş attım ve söze başladım."O gün .... O gün hayatımın en mutlu günü olacağını düşünerek kalktım yatağımdan kalktım.Annem ve babam evde yoktu.Benim için bir not bırakmışlardı.Notta bir saate kadar gelecekleri,benim kahvaltımı yapmam gerektiği yazıyordu.On sekizinci doğum günümü unuttular sanmıştım,moralim biraz bozulsada olumlu yönde düşünmeye çalıştım.Ne kadar aptalım keşke hiç hatırlamasalardı,keşke o gün hic olmasaydı ama onlar yanımda olsalardı.Yanımda olmalarına bile gerek yok varlıklarını bilseydim,bir yerlerde yaşadıklarını bilseydim bile bana yeterdi kendimi güçlü sarsılmaz hissederdim ama şimdi yalnızım devrilcekmiş gibi hissediyorum."birkaç hıçkırıktan sonra devam ettim.Ben de elimi yüzümü yıkayıp bir şeylar atıştırdım ve bekledim.1 saat sonra telefonum çaldı.Arayan babamdı,telefonumu açtım.Babam arka bahçeye çıkmamı istedi.Arka bahçeye koşarak çıktım.Gördüklerim kalbimi durduracak,nefesimi kesecek nitelikteydi.Her şey tam da on sekizinci yaş günüm için istediğim gibiydi.Annem ve babamdan doğum günümde güzel bir jest bekliyordum ama bu kadarı sadece hayaldi Annem ve babam yine hayalimi gerçekleştiriyordu.Arka bahçenin tam ortasında yerden yüksek bir dans pisti,pistin hemen yanında bir dj kabini yer alıyordu.En sevdiklerim de oradaydı;arkadaşlarım,annem ve babam,anneannem... Anlıyacağınız kalbimin sahibi herkes.Koştum,anneme ve babama sarıldım,kokularını içime çektim, sonsuz teşekkürlerimi sundum onlara.Zamanı geri alabilsem,anneme ve babama sarıldığım anda durdurabilsem keşke...Sonra müzik çalmaya başadı,deli gibi dans ettik.Sahneye çıkıp karaoke yaptık , en sevdigimiz şarkıları söyledik.Bir zaman sonra annem elinde en çok sevdiğim frambuazlı pastayla geldi.Mum üfleme, dilek dileme seansına geçtik.Dileğim için gözlerimi sımsıkı kapatıp,elimi kalbime götürdüm ve her doğum günümde hiç aksatmadan dilediğim dilegi her hücremin şahitliğinde dilidim.Ailemle huzur,sağlık ve mutluluk dolu bir yaşam dilemiştim.Ben hayatım boyunca bundan başka bir şey dilemedim ki.Dileyemezdim de insanın en çok ihtiyacı olan şeyler değil midir aile , huzur , sağlık ,mutluluk "
Cesur Bey anlayışlı bir şekilde kafasını salladı.
"Ben de hep bunları diledim.Ama bir yerde bir hata yapmış olmalıyım.Çünkü şimdi hiçbir şekilde dindiremeyeceğim kadar yalnız,mutsuz,huzursuzum ve acı içinde boğuluyorum.Oysa o gün bunların hepsine sahiptim."
Gözyaşlarımı dindirmek için kendimi zorladım ama olmuyordu bunları anlatırken o günü tekrar yaşıyor gibiydim.Gözyaşlarımın dinmeyeceğini anlayınca onlarınla eşliğinde devam ettim."Dileğimi de diledikten sonra mumları nefesim tükenecek şekilde üfledim.Hediyeler verilmeye başlandı.Arkadaşlarımdan ve anneannemdem gelen hediyeleri büyük bir minnetle açtım.Hepsine teker teker teşekkür ettim.Sıra annem ve babamın hediyesindeydi. Onların hediyesi küçük bir zarftaydı.Zarfı merakla açtım.İçindeki mutluluğumu kat ve kat katlamıştı.Zarfın içinde bir araba anahtarı vardı.Bana araba almışlardı.Ehliyet almayı hep çok istemiştim.Babamda bu isteğimi geri çevirmemiş bana araba alarak ,ehliyet almama destek çıkmıştı.Ama şimdi değil ehliyet almak,araba da direksiyon başına geçmek dahi istemiyorum.Araba anahtarı coşkumu bir kat daha artırmıştı.Anne ve babamın üzerine koşarak ilerleyip onlara kocaman sarılmıştım.Onlarsa dengelerini kaybedip çimlere düşmüşlerdi.Hep birlikte gülüştük ve bir süre çimlerde öylece uzandık.Daha sonra uzun bir süre dans ettik,çılgınlar gibi eğlendik."Bunları anlatırken yüzüme bir gülümse yerleşti.Bu gülüşümü bile gözyaşlarım perdelemişti.Devam ettim;"Saat geç olmuştu.Arkadaşlarım evlerine gittiler.Anneanneme bizde kalması için yalvardım anneannem beni kırmazdı fakat o gün evine gitmesi gerektigini söyledi .Buna itiraz edemedim çünkü anneannem dediğim dedik bir kadındır,onu kararlarından geri çevirmek imkansızdır.Daha sonra babam anneannemi evine bıraktı.Ben de anneme ortalığı toparlaması icin yardım ettim.Ortalığı topladıktan sonra çok yorgun olduğum için anne ve babama iyi geceler dileyip,yatağıma girdim.Beni bekleyen hicbir şeyi bilmeden huzurlu bir şekilde uykuya daldım.Uykumdan beni burnumun duman kokusu ile dolması ve genzimin yanması uyandırdı hee bi de gördüğüm o saçma sapan rüya.Yatağımdan kalktım etrafa bakındım her yer alevlerle kaplıydı.Sonrası sonrası da bu işte " iki elimle kendimi gösterdim.Sözlerime devam ettim " Bu enkaz yığını , acının bedene bürünmüş hali...Hayat ne garip değil mi ?O günün hayatının en mutlu günü,en unutulmaz anı olacağını,hafızanı mutluluk denizinin kapladığını düşünüyorsun ama en şiddetli dalgalar mutluluk denizini bitiriyor yerine hüzün,acı ve kocaman bir boşluk bırakıyor" diyerek sözlerime son verdim.Bunların hepsini ağlayarak arada hafif hıçkırıklar ve burun çekmeler eşliğinde anlattığım için çok yorulmuştum ve kendimi bitkin hissediyordum.Doktorun karşısında tek kelime edemeyen ben Cesur Bey'in karşısında her şeyi bir bir anlatmıştım. Yüreğimden nasıl geçiyorsa dilimden öyle dökülmüştü kelimeler.Cesur Bey nedenini anlayamadığım bir şekilde güven veriyordu bana ona güveniyordum.Yanımda böyle oturması bile bana güven sağlıyordu.Bunda polis olmasının kattığı pay aşikardı.
Sonra Cesur Bey boğazını temizledi ve söze başladı.
"Hicbir şey için kendini suçlama.Senin en ufak bir hatan yok.Haklısın hayat insana yaşamının mutluluğunu verdiğini sandırıp insanı dünyanın merkezi yapabiliyorken aynı anda yaşamının en acı,en kötü anını da yaşatıp insanı dünyanın kuytu bir köşesine iteleyecek kadar acımasız olabiliyor.Bazen de dünyada kaç milyon kişinin içinde yalnız kalmışsın gibi hissettirecek kadar da insafsız...Ama hayat işte,alışacaksın çok yaralanacaksın ama alışacaksın.Acıyla nasıl yaşanır öğreneceksin.İçin kırılıp dökülürken sağlam kalmayı,tek bir parça gibi gözükmeyi öğreneceksin.Acı en derine nasıl gömülür,nasıl hissedilmeye başlanmaz zamanla öğreneceksin.Sana üzülme demiyorum,üzül,acı çek ki hayat seni daha güçlü,daha sarsılmaz kılsın" dedi.Cesur Bey'in bu sözleri beni sakinleştiriyordu.Beni gerçekten anlıyor gibiydi.Minnet dolu gözlerle ona baktım ve "umarım" diyebildim.Cesur Bey tebessüm etti ve kafasını eğdi.O anda aklıma anneannem geldi.Onun hiçbir şeyden haberi yoktu değil mi?Ona ben söylemeliydim, başkasından duyarsa dayanamazdı.Buna izin veremezdim.Ona ben söyleyip ben destek olacaktım.Birbirimizin yaralarını birbirmiz saracaktık.Derine işleyen acılar ne kadar sarılabilirse...
Telaşla Cesur Bey'e ;
"Anneannem , onun hiçbir şeyden haberi yok değil mi?Beni ona götürebilir misiniz ne olur?"diye sordum.
Cesur Bey eğmiş olduğu başını kaldırdı;
"Tabi ki götürürüm ama önce iyi olduğundan emin olmam lazım" dedi.
Cesur Bey'e tebessüm ettim."Emin olun biraz daha iyiyim,acılarım dindi asla diyemem ama konuşmak iyi geldi,teşekkür ederim."dedim.
"Bir şey değil ne zaman istersen" diye yanıt verdi."O zaman anneanneme gidebiliriz "dedim.Cesur Bey başıyla onayladı beni.
****
Cesur Bey otoparktaki arabasını almak için gitmişti.Ben de onu hastane kapısında bekliyordum.Hava serindi,üzerimde hala o gece ki şort ve askılı tişört olduğu için üşümüştüm.Ama çok gecmeden Cesur Bey arabasıyla önümde durmuştu.Hızla kapıyı açtım ve arabaya bindim.Araba sıcaktı,arabaya bineli bir iki dakika olmasına rağmen ısınmaya başlamıştım.Cesur Bey'e anneannemin adresini verdim.Daha sonra arabada bir sessizlik oluştu.Bu sessizlik rahatsız ediciydi.Cesur Beye dönüp bir şeyler diyecektim ki Cesur Bey'in yola kilitlenmiş yeşil gözlerine takıldı gözlerim.O kadar güzel bir yeşildi ki gözleri insanı baktıkça kendine çekiyor , o yeşilliğe tutsak ediyordu.Huzur vericiydi.Gözlerim burnu ve dudaklarında gezindi.Burnu ve dudakları bir heykeltıraşın elinden çıkmışçasına kusursuzdu.Gözlerim daha aşağılara kaydı,geniş omuzlarında ve üzerine yapışan tüm kaslarını ortaya çıkaran siyah kısa kollu tişörtünde uzun bir süre oyalandı.Bu hali görenlere çok hoş bir seyirlik hazırlıyordu.Duruşunda otorite,güven,sarsılmazlık,erkeksilik hakimdi.Daha önce Cesur Bey'e hiç bu kadar dikkatli bakmamıştım.Cesur Bey henüz gençti en fazla 25-28 yaşlarında olmalıydı.Bunları düşündükçe beynim Cesur Beyle dolmuştu.Bunu farkedince kafamı sallayıp kendime gelmeye çalıştım.Cesur Bey de bunu farketmiş olacak ki bana dönerek "Bir problem mi var?" diye sordu.
Ben hiç bozuntuya vermeden "Yok, bir sorun yok anneannemin evine yaklaştıkta ,saga dönünce evin önüne çıkıyoruz diyecektim" dedim.
Cesur Bey ; "Peki öyleyse" dedi ve direksiyonu sağ tarafa doğru kırdı.İki dakika sonra anneannemin evinin önündeydik.Cesur Bey'e dönerek ;"Her şey için teşekkür ederim" dedim ve kapıya yöneldim.Tam kapıyı açmıştım ki kolumun üzerindeki teması hissettim.Tekrar Cesur Bey'e döndüm.Cesur Bey ;"Küçük Hanım bekle bakalım,aceleye gerek yok beraber gideceğiz"dedi.Hemen atıldım"Gerek yok size çok zahmet verdim bundan sonrasını ben hallederim.Hem anneannem sizi görünce daha çok telaşlanır."dedim.
Cesur Bey anlayış göstererek kafasını salladı ve "Tamam o halde ama dikkatli ol ve alışmaya çalış bir problem çıkarsa beni karakolda bulabilirsin bu kartım başın sıkıştıkça ara lütfen.Olayla ilgili seni bilgilendireceğim "dedi.Bana uzattığı kartını aldım.Tekrar teşekkür ettim ve arabadan indim.Kapının önüne gelip zili çaldım.Ama Cesur Bey hala gitmemisti.Bulunduğu yerden beni izliyordu.Çok geçmeden kapı açıldı.Beni gören anneannem boynuma atladı.Sıkıca sarıldı.Ben de sarılışına karşılık verdim.Uzun bir süre o halde kaldıktan sonra anneannem geri çekildi , beni süzdü "Ne oldu sana kızım sizi arıyorum iki gündür nerdesiniz öldürecek misiniz beni senin o iki haylaz ebeveynin neredeler ? " diyerek sorularını sıralamıştı.Anneannemin bu hali beni çok üzmüştü artık ondan hiçbir şey saklayamazdım söylemeliydim."İçeri geçelim anneanneciğim her şeyi anlatacağım."dedim.İçeriye girdim ve kapıyı kapattım.Sonra Cesur Bey aklıma geldi.Pencereyi aralayıp baktığımda arabayı çalıştırdığını ve son süratle buradan ayrıldığını gördüm.Ben eve girene kadar beklemişti.Bu yaptıkları Cesur Bey'i gözümde daha bir kıymetli yapıyordu.Yaptıkları için ona minnettardım.Ben bu düşüncelerle pencereden dışarı bakarken anneannem kolumdan çekti ve "Kızım neye bakıyorsun öyle?" diye sordu."Hiç" diye cevap verdim ve anneannemi sürükleye sürükleye salondaki koltuğuna oturttum bende karşısındaki koltuğa yerleştim.Ben söze nasıl başlayacağımı düşünüp anneannemin karşısında kıvranırken anneannem söze başladı"Kızım ne oldu ne diyeceksin bana? Korkutma beni halin hiç hoşuma gitmedi zaten" dedi ve meraklı gözlerle bana bakmaya başladı.Ahh yapma anneanne sen böyle yaparsan ben hic yapamam diye geçirdim içimden fakat yapmalıydım.Derin bir nefes aldım, cesaretimi topladım ve söze başladım.
"Herkesin en sevdikleri vardır değil mi?Bir çocugunun anne ve babası,bir anne ve babanında çocukları en değerlisidir.Onların yerini hiç kimse,hiçbir şey tutamaz.Onlar hayatımızın en önemli parcalarıdır.Onlar gidince bizim de hayatımız yarım kalır.Şimdi anneanne sende bende yarım kaldık.Annem ve babam gitti bizim yarımızı alıp gittiler." dedim.Anneannem o anda feryat etti ağlamaya başladı.Anneannemi hiç böyle görmemiştim, bu hali benim paramparça olan içimi daha çok dağıttı.Gözyaşlarım yanaklarıma süzülmeye başladı.Anneannemin yanına geçip,kafamı göğsüne bastırdım ve kokusunu içime çeke çeke ağladım.Anneannem ve benim gözyaşlarımız bir sel olup akıp gitti.

İntikam LabirentiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin