Bölüm 5 : Cesur'dan

99 8 5
                                    

Masamda oturmuş önümdeki dosyalarla uğraşıyor bir yandanda bizim çocukların saçma sapan muhabbetlerini dinliyordum. Önümdeki dosyalar beni bunaltmıştı. Bu yüzden dikkatim en ufak bir şeyde dağılıyordu. Daha fazla çalışamayacağımı anlayıp dosyaları masamın bir köşesine ittim. O sırada gözüm karşı duvardaki saate takıldı. Saat sabaha karşı 03.15'i gösteriyordu. Ben masama oturduğumda saat daha 23.00' dı. Zamanın bu kadar çabuk geçmesi beni çok şaşırtmamıştı. Çünkü polis olmak bunu gerektirirdi. Ben ne zaman bu dosyaların başına otursam hep böyle olurdu. Bu gece dikkatimi çeken tek şey bu kadar saat geçmesine rağmen şubenin gayet sakin olmasıydı. Telsizlerde anlamsız bir şekilde sessizdi. Oysaki biz gecenin bu saatlerinde olay yerinde detaylar peşinde olurduk çoğu zaman. Bu biraz şaşırtıcıydı ama çok takılmadım. Her şeye rağmen mesleğimi seviyordum. Dosyalara,olaylara,şubede çekilmesi zor insanlara hele de Mert'e rağmen...Öyle ki hafta sonu tatillerimi bile şube de geçiriyor,çok ihtiyacım olmadıkça izne çıkmıyordum. Vaktimi mesleğimi yaparak geçirmek bana iyi geliyordu. Kendi sorunlarımın aklımı meşgul etmesindense başkalarının sorunlarının aklımı meşgul etmesini yeğliyordum. Bu bir nebze beni bana unutturuyordu. Beynimin en derinlerini bile meşgul ediyordu. Başkalarının sorunlarını gördükçe kendi sorunlarımın fındık kabuğunu doldurmayan meseleler olduğunu hatırlıyordum. Sanırım bu meslek benim için biçilmiş kaftandı. Düşüncelerimden beni telefonumun titremesi çıkarmıştı.Bilgisayarın yanında duran telefonuma uzandım.Arayan Selendi.Yüzümü buruşturdum ve aramayı red ettim. Selen ile henüz altı aydır tanışıyorduk,aramızda arkadaşlıktan başka bir şey olmamasına rağmen kız her gün arıyor,sayısız mesaj atıyor ve çoğunlukla cevap alamıyordu ama vazgeçmiyordu. Bu durum beni rahatsız etmeye başlasa da Selenle konuşup onun "neden"lerle dolu sorularını dinleyemezdim.Bende kendilerini cevapsız bırakmaya karar verdim.Anlamasını umarak... Sonra elini omzuma dayamış olan ve bana takılmaya başlayan Mert'e döndüm.
"Uğraşma benimle , işine bak ."dedim ve omzumdaki elini kenara ittim.Mert daha çok keyiflendi,yüksek sesli bir kahkaha attı.
Mert hem şubede hemde şu hayattaki tek ve en yakın arkadaşımdı.Onu kardeşim gibi severdim.Ama şu an bu yılışık hallerini çekecek havamda değildim.Dosyalar yüzünden sanırım beynim sulanmıştı. Mert yüzüme doğru eğildi ve "Dostum senin kadar çalışkan bir insan daha görmedim.Arı maya gibisin bir saniyeni boş geçirmiyorsun.Elinde olan şu boş dakikaların kıymetini bil,dinlen.Kaç saattir şu masanın başındasın ben sayamadım. Hayır yarın bir gün ölürsen bu masayı da seninle gömeceğiz. Mezar taşına da 'masası evi gibiydi,dosyalarıda canı ruhuna el-fatiha' yazarız artık " dedi ve tekrar o kahkasından attı.Arkasından etrafımızda olan herkes.Mert bunları söylerken ona öfke dolu gözlerle bakmıştım.Bu bakışlarımdan herkes çekinirdi.Bu bakış bir Mert'e tesir etmiyordu.Daha sonra "Biraz daha konuşmaya devam edersen kısa zaman sonra sen beni değil ben seni gömme şerefine erişeceğim" dedim. Bunları söylerken belimdeki silahı işaret etmiştim.Kısa kesmiştim.Mert ile tartışmayı istemiyordum.Çünkü konu Mert'in zırvalıkları sayesinde uzadıkça uzar bitmek bilmezdi.
Mert iki elini göğüs hizasında suçlu gibi kaldırdı ve "Ovvvv tamam dostum sakin ol.Ben kötü bir şey söylemedim.Demek istediğim; şu telsiz ötmeden biraz dinlenmen gerektiğiydi." dedi ve o anda telsiz ötmeye başlamıştı.Sağolsun bizim şom ağızlı Mert yine oscarlık bir performans göstererek bu geceyi de şom ağızlılığıyla olayla sonlandıracaktı.Tüm dikkatimi telsize verdim ve anonsu dinledim.
"Başakkent Mahallesi Burçak Caddesi Numara 5 de şiddetli bir yangın çıkmış.Tüm birimlerin dikkatine.Tekrar ediyorum..." demişti telsizdeki polis.Anonsun devamını dinlemeden telsizi elime alıp Mert ve karşımda duran diğer iki polis arkadaşıma işaret edip karakoldan çıktık. On beş dakika sonra verilen adresteydik. Yangın gerçekten büyüktü. Hala itfaiye gelmemişti. Bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Evin etrafını dikkatli bir şekilde dolanmaya karar verdim.Ev müstakildi.Pencereler yerden çok yüksek değildi.İçeri girmesi kolay gözüküyordu. Pencerelerin birinden alevlerin henüz bu tarafa erişemediğini görünce geri dönüp arabada bulunan battaniyeyi aldım.Battaniyeyi ıslattım ve üzerime sardım.Eve doğru ilerlerken Mert beni durdurdu.
"Sen napıyorsun? Bekle itfaiyeye haber verildi , şimdi burada olurlar." dedi.
"Bekleyemeyiz Mert onlar gelene kadar hiç kimse kurtulamayabilir , orada kurtarılmayı bekleyen üç kişilik bir aile var." dedim.
Geldiğimiz zaman etraftakilerle konuşma şansı bulmuştuk. Etraftaki insanlar evde üç kişinin yaşadığını söylemişlerdi. Mert'i daha fazla dinlemeyip eve doğru ilerledim ve alevlerin hala ulaşamadığı bölümdeki camı kırıp içeriye girdim.Alevlerin olduğu tarafa doğru dikkatli adımlarla ilerledim.Dumanlardan ve alevlerden fazla bir şey gözükmüyordu ama alevlerin içine birinin daldığını görebilmiştim.Hemen atıldım ve alevlerin içine dalan kişiyi bileğinden yakalayarak çektim. Alevlerin arasına dalan genç bir kızdı.Dumanlardan dolayı öksüyordu.O kadar yorgun ve bitkindiki göğsüme doğru yaslandı.Ben de daha fazla onu bu alevlerin içinde tutmak istemeyerek onu kucaklayıp evden çıktım. Kız kollarımda çoktan bayılmıştı.Yüzü gözü is içinde kalmış,yanakları gözyaşlarından dolayı hala ıslaktı.Dışarı çıktığımızda ambulans gelebilmişti. fakat itfaiye hala ortalıkta yoktu.Kızı koşar adım ambulansa götürdüm.Kızı sedyeye yatıracakken kız birden boynuma dolandı.Ama kız hala baygındı.Kızı sedyeye yatıramadığım için hemşireler ilk müdahaleyi kız kucağımda yatarken yapmak zorunda kaldılar.15-20 dakika sonra kız kendine gelmişti.O sırada da itfaiyeciler nihayet gelebilmişti.Ama artık içeride kalanlardan umudum yoktu.Kız ağzındaki oksijen maskesini çıkardı.Etrafa korkak gözlerle bakındı,hızla ayağa kalktı.Ben kızım daha fazla korkmasını engellemek amacıyla kendimi tanıttım ve sakin olması gerektiğini söyledim fakat kız beni duymuyordu.Hızlı bir şekilde koşmaya başladı.Bende arkasından atıldım,kızın bileğinden yakaladim ve kendime doğru çektim.Sanırım oldukça sert çekmiştim bileğini.Çünkü kızın burnu göğsüme hızlı bir şekilde çarpmıştı.Ama bunu umursamadım. Kız bana bakıp sinirle konuşmaya , onu bırakmam gerektiğini söylemeye başladı.Ben de onu dinlemeyip cebimdeki polis kimliğimi çıkararak tekrar kendimi tanittim.
"Ben polis memuru Cesur Soylu ,bu olayla ilgileniyorum.İçeriye girmenize kesinlikle izin veremem.Görüyorsunuz ki itfaiyeciler işlerini yapıyorlar." dedim.Sesim istemsizce sert çıkmıştı.Kız gözlerime bir çok duyguyu aynı anda yaşayan gözlerle bakıyordu.Sözlerimi bitireli iki-üç saniye olmuştu ki kız kollarımın arasına yığıldı.O anda saçında ki tokası açılarak sarı saçları kollarımdan aşağıya süzüldü.Kızı tekrar kucakladım.Bunu böyle olmayacağını anlayıp kızı hastaneye götürmeye karar verdim.Mert'e olay yerinin ona emanet olduğunu söyledim.Mertin bana bakan meraklı gözlerini arkamda bırakarak arabaya doğru ilerledim.Kızı arabanın arka koltuğuna yerleştirdim ve kendimde direksiyon başına geçerek hastanenin yolunu tuttum.Arabada hastaneye doğru ilerlerken dikiz aynasında arka koltuktaki kızı kontrol ettim.Kız o kadar bitmiş gözüküyordu ki nefes aldığını görmesem öldü sanabilirdim.Kızın bu haline içim acıdı.Sonra tekrar gözlerimi yola çevirdim ve gaza daha şiddetli bastım. Kısa zaman sonra hastanedeydik.Doktorlar kızı muayene etti. Doktorlara olanlara anlattım. Onlar da kızın çok yorgun düştüğünü olanları kaldıramamış olabileceğini söyleyip her şeyin ilacı serum bağladılar.Kızı doktorlara emanet ederek olay yerine geri döndüm.Mertten ben yokken neler olduğunu öğrendim.Yangın söndürülmüştü ve evden iki ceset çıkartılıyordu.Lale ve Tamer çifti dedi Mert Lale ve Tamer... Dediklerini duymuştum fakat anlayamamıştım o an gözlerim ve aklım o iki cesetteydi.Mert'e dönerek "Efendim" dedim.
Mert başıyla iki ceseti işaret ederek "Lale ve Tamer çifti " dedi.
Başımı olumlu anlamda salladım ve tekrar cesetlere döndüm.Aklıma hastanedeki kız takıldı.Bu haberi duyunca nasıl yıkılacağı geldi aklıma,yüzümü buruşturdum.Kafamdakileri kovmak istercesine kafamı olumsuz anlamda salladım. Bu görüntülere alışık olmam gerekirdi. Ama ben bunlara hiç alışamamıştım.Bu gidişlede hiç alışamayacaktım. Ölümün soğukluğu beni her daim üşütüyordu. Ölüm nerede,ne zaman,ne şekilde olursa olsun soğuktu.Kelimesi bile insanın ruhunu titretmeye yetiyordu. Düşüncelerimden Mert'in beni dürtüklemesiyle çıkabildim. Bir şeyler diyordu.Kendimi topladım ve tüm dikkatimi ona vermeye çalıştım.Orada işimizin bittiğini gitmemiz gerektiğini söylüyordu.Kafamı gökyüzüne çevirdim , güneş ışınları gözümü kamastırdı.Bu yüzden kafamı aynı hızla tekrar yere çevirdim.Sabah olmuştu.Güneş en tepeye yerleşmiş hiçbir şey olmamış gibi her yeri aydınlatıyordu.Evrenin yine olanlardan haberi yoktu.Her zamanki rutinleri gerçekleştiriyordu.Saate baktım.Saat 09.21'di.Mert'e hastaneye gitmem gerektiğini söyledim ve oradan ayrıldım.
****
Koridorda kızın odasına gitmek için yürürken kızı koridorun sonunda duvara tutunmuş bir yandan ağlayıp diğer yandan yürümeye çalışırken gördüm.Bu kız niye ayağı kalkmıstı diye geçirdim icimden ve hızla kızın yanına koştum.Destek olmak icin kolunu tuttum. Kız beni tanımıştı.Sorularını hiç beklemeden sıraladı.Annesinin ve babasının yaşadığını söylememi istiyordu.Ben de bunu çok istiyordum ama bu kız işimi zorlaştırıyordu.Bu haberleri verirken hep zorlanmışımdır , bu haberleri vermekten hep kaçmışımdır.Bu yüzden bu haberi vermeye yüzü olmayan başımı eğdikçe eğmiştim.Ama kız bir türlü susmuyor,sürekli konuşuyordu.Bir yanım kıza acırken diğer yanım kıza kızmaya başlamıştı.Daha fazla kızı oyalayamayacağımı anlayıp,hazır hissettiğim anda kafamı yerden kaldırdım,bedenimi dikleştirdim,kızın kolunu daha sıkı tuttum.Boğazımı temizledim ve kızın hiçbir zaman duymak istemeyeceği ama artık hayatının gerçeğini onu yıkacak kelimeleri söyle dim.Kız her söylediğim kelimeyle tekrar tekrar yıkılıyordu,bunu görüyordum.Bunları söylerken kızın yüzüne daha fazla bakamamış ve kafamı yan tarafa çevirmiştim.Kız duydukları karşısında haykırmaya,hıçkıra hıçkıra ağlamaya ve göğsümü yumruklamaya başlamıştı.Hiç sesimi çıkarmadan sakinleşmesini bekledim.Öfekesini benden çıkarmasına izin verdim.Onu çok iyi anlıyordum.Aile kaybetmenin ne demek olduğunu biliyordum.Her zaman elleriyle bedenime dokunan fakat o ellerin bedenime dokunamadığı bir aileye sahiptim ben , yalancı bir aile...Kızın bu hali beni bu düşüncelere sürüklesede ben düşüncelerimin kıyısından dönüp dikkatimi kıza odakladım.Kız bir zaman sonra yorgun düşmüş olacak ki yumruklamayı bırakıp göğsüme doğru sokuldu.Kendi kendine mırıldanıyordu.Kızı yatağına götürmek için kızı kucakladım ve odasına doğru yürümeye başladım.Kız her adımda göğsüme daha çok sokuluyor gibiydi.O böyle yaptıkça bende onu daha çok sarıyordum.Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama kalbim beynime bunu fısıldıyordu. Kızın odasına geldiğimizde kızı usulca yatağa yatırdım.Baş ucunda beklemeye başladım.Gözlerim yumruk yapıp yatağa geçirdiği ellerine takıldı. Bu yaptığı beni sinirlendirdi.Sinirlerime hakim olamadım.Kızın üzerine doğru eğilip,kollarını tuttum. Kızın gözlerinin içine bakarak "Yeter artık yapma kendine zarar veriyorsun." dedim. Bir süre gözlerimiz birbirine tutuklu kaldı.Bu tutukluğu bozan kızın kafasını ve bedenini yan çevirmesi oldu.Kendime kızarak iki elimi saçlarımda geçirdim.Onun böyle yapması gayet normaldi.Acı çeken kişi oydu.Bu kadar sinirlenmemeliydim.Bu düşüncelerle dışarıya çıktım.Kantine inip bir çay içtim.Çayımı içerken aklım hala kızdaydı.Dayanamadım çayımı yarım bırakıp odaya çıktım.Doktor odadaydı.Gözlerim kızı aradı ama kız yoktu.Doktora baktım,doktorda bana bakıyordu.Doktora neler olduğunu sordum.Doktor bilmediğini , geldiğinde odanın boş olduğunu söyledi.Biraz önce yatışmış olan sinirim yeniden baş göstermeye başlamıştı.Gözlerimi hızla oda da gezdirdim.Gözlerim sol tarafımdaki kapıya takıldı.Doktordan buranın lavabo olduğunu öğrendim. Kapının önüne gittim , kapıyı tıklattım. İceriden ses gelmiyordu. Kapıyı acmayı denedim fakat kapı kilitliydi.Kız iceride olmalıydı.Kapıyı daha şiddetli yumrukluyordum.Bir zaman sonra doktordan bana katılmıştı.Hem kapıyı yumrukluyor hemde kıza seslenjyorduk.Fakat iceriden en ufak bir ses gelmiyordu.Tam kapıyı kırmaya hazırlandığım sırada kapı açıldı.Kız sakin bir şekilde dışarıya çıktı.Yavaş adımlarla yatağına doğru ilerledi ve yatağa uzandı.Öyle sakindiki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.Gösterdiği tek tepki ağlamasıydı.Doktor kızın yanına gitti.Cevabını bildiği soruyu sormaktab çekinmedi.
"İyi misiniz?" diye sormuştu doktor.Fakat kız cevap vermiyor.Doktora bakıp ağlıyordu.O an doktorun sorusuna atılıp ben cevap vermek istedim."Sence iyi gibi bir hali var mı?" demek istemiştim. Ama yapmadım.Bir kenarda durup onları izledim.Doktor nasihatlere başlamıştı.Şu insanların kötü durumlarda her şeyin iyi olacağını sabır ve metanet icinde olmamızı söylediği kalıplaşmış saçmalıklardan.İnsanlar ne kadar garip varlıklar diye düşündüm.Bir insan acı içinde boğulurken böyle şeyleri duyabileceğini nasıl düşünürler anlayamıyorum.Böyle düz mantık beyinlerden nefret etmişimdir her zaman.Doktor saçmalıklarını bitirip çıktı.Bende daha fazla zaman kaybetmemek adına kızın bu yaralı halini görmeme rağmen kızla konuşmaya çalıştım fakat kız konuşmuyordu.Bende Mertten öğrendiğim bilgiler doğrultusunda yangına neden olan şeyin doğalgaz olmadığını ve biraz abartarak kızı konusturmak icin olayın kasti yapılmış olabileceğini söyledim. Tahminlerimde yanılmadım kız konuşmaya başladı.Kızla tanıştım ve o gece olanlardan konustuk.Kızın ismi Balındı.İsmi kulağa hoş geliyordu fakat bir değişikti.Bu ismi ilk defa duyuyordum. Bu detaya çok takılmadan bütün dikkatimi Balın da toplayarak onu dinledim.Anlattıklarında işimi yarayacak hicbir sey yoktu. On sekizinci doğum gününde anne ve babasını kaybeden bir kız vardı.Balın her kelimesinde daha çok yıkılmıştı.Her cümlesinde kendini suçluyordu.Bu beni sinirlendirdi.Onjn bir hatası yoktu.Böyle yapması hiçbir şeyi değiştirmez sadece kendini bitirirdi.Sakin olmaya çalıştım ve Balın anlatacaklarını bitirdikten sonra hayatım bana daha çocuk yasta öğrettigi bazı gerçeklerden bahsettim.Acı içinde kıvransada mutluluktan dans ediyormuş gibi davranması gerektiği ve bunun gibi seyler söylemiştim ona.Balın'a bir nebze iyi gelmesini umarak.
Balın telaşla konuşmaya başlamıştı.Onu anneannesine götürmemi istemişti benden.Bu isteğini tek bir şartla kabul edeceğimi söyledim. İyi olduğundan emin olmam gerekiyordu. Balım tebessüm ederek iyi olduğunu söylediğinde çok emin olamasamda bunu kabul ettim.
****
Hastane çıkış işlemlerini hallettikten sonra Balın'ı hastane kapısının önünde bırakıp otoparktaki arabamı almaya gittim.Arabayı park ettiğim yerden alıp ,kaloriferlerini açtım.Havaya akşam serinliği düşmüştü. Hastane önüne geldim. Balın hızla kapıyı açıp arabaya bindi. Üşümüş olmalıydı.Çünkü burnu kıpkırmızı olmuştu. Bu onu çok tatlı göstermişti.Bana anneannesinin adresini verdi. Daha sonra arabaya bir sessizlik çöktü.Bir süre sonra Balın bana bir şey diyecekmiş gibi hızla döndü ama konuşmadı. Öulylece durup beni izledi.Yan gözle bende bana bakan şaşkın Balın'a bakıyordum.O bunu farketmemişti.Yüzündeki ifadeye gülmemek için kendimi zor tutuyordum.Daha fazla dayanamayacağımı anlayıp Balın'a bir problem olup olmadığını sordum.Dikkatini dağıtmam gerekiyordu.Balın utanmıştı bunu fark edebiliyordum. Onu daha fazla utandırmamak icin yüzüne bakmadım ve yola odaklandım.Evin önüne geldiğimizde Balın'a ona eşlik edeceğimi söyledim fakat buna gerek olmadığını söyleyerek kibarca red etti.Bu isteğini anlayışla karşıladım.Arabadan inmeden Balın'a kartımı vererek bir problem olduğunda beni arayabileceğini söyledim.Balın arabadan indi ve anneannesinin kapısını çaldı.O eve girene kadar buradan gitmeyecektim.Kapı kısa süre sonra açıldı ve Balın içeriye girdi.Balın içeriye girdikten sonra uzun süredir tutmakta olduğum kahkahamı serbest bıraktım.Arabada ki ifadesini tekrar tekrar düşünüp daha çok keyiflendim.Sonra arabayı çalıştırdım ve oradan uzaklaşıp rotayı evime çevirdim.Çok yorgundum,uykusuzdum kendimi tek sevgilim olan yatağıma bırakmam gerekiyordu.Eve ulaştığımda arabayı otoparka park edip,apartmana girdim.Apartmanda asansör yoktu ve benim evim beşinci kattaydı.Merdivenleri çıkarken her gün yaptığım rutini tekrarlayarak bu apartmanı yapan amcaya sağlam bir küfür çektim.Evime girdiğimde hiçbir şeye bakmadan pantolonumu ve tişörtümü çıkardım.Kendimi yatağıma bıraktım.Karnım acıkmıştı ama şu an kalkacak halimde yoktu.O yüzden karnımın acı acı bağrışlarını kulak arkası edip uykuya daldım.
****
Bir haftadır Balın tarafından telefon yağmuruna tutulmuştum. Her gün üç öğün olarak Balın sesi alıyordum. Olayda bir gelişme olup olmadığını sorduğunda ise hep o vermek istemediğim , onun da duymak istemeyeceği cevabı veriyordum. Bu bir hafta içerisinde Balın'ın babası Tamer Bey'in mimarlık ofisine gidip ofisi didik didik aradık,çalışanlarıyla konuştuk fakat elimizde kayda değer hiçbir şey olmadan karakola geri dönmüştük. Araştırma çok yavaş ilerliyordu. Doğalgazda da bir problem yoktu.Geriye Balın'ı konuşturmak için söylediğim ihtimal kalıyordu. Olay kasti yapılmış olabilirdi. Bu ihtimal hep vardı ve bu olayda da öne çıkıyordu. Bundan emin değildik ama böyle olaylarla çok karşılaşmıştık. Bende Balından bir şeyler öğrenmek umuduyla onu aramayı düşündüm fakat o sırada bir ihbar gelmişti.Oraya gidince Balın arama işini erteledim.Zaten Balın beni 11.00-11.30 gibi arayıp sabah seansını yapacaktı.Tahminlerimde yanılmamıştım.Karakola dönerken Balın aramıştı.Balın'a karakola uğramasını söylemiştim. Karakola girip masama oturmamım üzerinden 15 dakika geçmiştiki Balın kapıda belirdi.Eğilmiş bacaklarını tutuyor arka arkaya nefes alıyordu.Yüzü kıpkırmızı olmuştu.Bir şey olduğunu düşünüp endişelenmiştim. Ayaga kalktım ve yanına gittim. Ne olduğunu sordum. O ise koştuğunu söyledi. Bende önemli bir şey olmadığı için rahatlayıp olayı dalgaya aldım. Sonra onu oturtmam gerektiğini fark edip onu belinden tuttum ve masamın karşısındaki sandalyeye oturtana kadar ona eşlik ettim.Onun ise nefesi hala düzene girmemişti. Hala arka arkaya nefes alıyordu.Bir ara olay hakkında sorular sormaya başladı fakat onu susturdum ve bu konuyu daha sonra konuşacağımızı söyledim. Sonra da ona masamdaki suyu uzatıp,suyu içmesini kafasını geriye yaslayıp yavaş yavaş soluklanmasını söyledim.Karşısına geçip masama yaslandım ve iki kolumu birbirine dolayarak onun dediklerimi yapmasını izledim.Bu hali beni gülümsetti.Bu kızı bu şaşkın halleri gülümsetiyordu. Ben Balın'ı izlerken kızın arka tarafında bulunan masada oturan Mert'e takıldı gözlerim.Bana saçma sapan hareketler yapıp gülüyordu. Bu çocuk yanımda ne zaman bir kız görse kim olduğunu takmadan yapardı bu saçma hareketlerini. Aptal çocuk hep garip zevkleri olmustu.Böyle şeylerle eğlenebiliyordu. Yaptıkları sinirlerimi bozmuştu.Yeniden ciddi halime büründüm ve konuşmakta olan Balın'a döndüm. Onu neden buraya çağırdığımı soruyordu.Yerime geçip oturdum ve ona durumu anlatıp bana babası hakkında bilgi vermesini istedim. O da babası hakkında tüm bildiklerini anlattı fakat babasının işleri hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledi. Anlattıklarından işimize yarayabilecek tek şey gecen günlerde şans eseri babasının telefon konusması sırasında duyduğu babasının büyük bir iş aldığıydı. Bu hiç yoktan iyi bir bilgiydi.Bu yüzden Tamer Bey'in çalışanlarıyla tekrar konuşmayı aklımın bir köşesine not ettim. Konuşmamız bittikten sonra Balın hemen ayaklandı. Benimle vedalaştı. Bende arkasından el sallıyordum.Balın bir anda dönüp bir gelişme olursa ona haber vermemi istedi zilyonuncu kez.Bu isteğine bir tebessümle karşılık verdim ve el sallamaya devam ettim. O da elini ürkekçe salladı ve karakoldan ayrıldı.Bende soluğu her saniye sinirimi bozmayı başaran en yakın arkadaşımın yanında aldım. Ona az önce yaptığı saçma sapan hareketleri için bir ayar çekmeliydim

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 20, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İntikam LabirentiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin