"17 Şubat, 18 Şubat..." Rüzgar, elindeki telefona gömülmüş bir şekilde 2007 yılındaki kayıp çocuk haberlerine baktı. O kaybolmadı, dedi içinden bir ses. O sese kulak vermemeyi tercih etti. Elinden gelen her şeyi deniyordu onu bulmak için.
Sızlayan gözlerini kırpıştırarak sayfayı kaydırırken göz ucuyla saate baktı. Öğle molasının bitimine az bir zaman kalmıştı. Kliniktekiler öğle yemeğine çıkmıştı. Rüzgar ise odasına çekilmiş, elindeki telefondan haber sayfalarının arşivlerine bakıyordu. Hiçbir şey yoktu. Hem o tarihte paylaşılmış haberlere hem de o tarihi içeren ancak yeni paylaşılmış haberlere baktı. Şehir içi, şehir dışı... Yakındaki illerin yerli haber siteleri. Hepsine bakmıştı.
Hiçbir şey yoktu.
Nefesini dışarıya üfleyip kafasını arkaya attığında boynunun ağrıdığını fark etti. Saatlerdir hasta başında çalışmasına ek olarak telefondaki ufak çaplı araştırması tüm kaslarının kaskatı kesilmesine neden olmuştu.
Boynunu iki yana yatırıp kendisini rahatlatmaya çalıştı ancak huzursuzdu. İsmini internette aratıp tekrardan sonuçlara baktı. Bir estetik kliniği, birkaç sosyal medya hesabı... Kayda değer bir şey yoktu. Bunca zaman olmamıştı da.
Kabul et artık, o gitti.
Gittiğini biliyordu. Gittiğini kabulleneli de çok olmuştu aslında. Ama gittiği gibi, geri dönmesini beklemişti. Bunu umuyordu.
Ummak zorundaydı. Pozitif biri değildi ama konu o olduğunda... Bırakamazdı. Belki de çoktan onu unutmuştu. Unutması aklına yatıyordu ama hiç mi merak etmemişti ne halde olduğunu? Hiç mi ulaşmak, ulaşılmak istememişti? Ara sıra aklını da kalbini de yokluyordu bu tarz şüpheler. Ve her seferinde Rüzgar'ı büyük bir vicdan azabına sürüklüyordu. Ondan, aralarındaki bağdan şüphe ettiği için kendini kötü hissediyordu.
Öyleyse neredeydi?
Parmaklarıyla alnını sıvazlarken telefonunu masanın üzerine bıraktı ve odasından dışarı çıktı. Öğle molası bitmek üzereydi. Herkes hemen hemen işinin başına dönmüştü. Rüzgar, bekleme odasına bakınıp hastasını gördüğünde onu birkaç dakika erken almaya karar verdi. Aklını uzaklaştırmak için yine çalıştı. Senelerdir yaptığı buydu.
Zamanında bir söz vermişti ve şimdi her ne kadar o sözü verdiği insan hayatında olmasa da, sözünü tutmaya devam ediyordu.
Gün boyu çalıştıktan sonra hastaları bitirdiğinde klinikten en son Rüzgar çıkmıştı. Odasına geri dönerek üstündeki medikal formayı çıkardı ve kıyafetlerini giydi. Forması kirlenmişti. Onu çantasına atıp ceketini üstüne geçirdikten sonra telefonunu masanın üstünden alarak dışarı çıktı. Kliniğin kapısını kilitlerken bir yandan da telefonundan internete girmiş, ne yiyeceğine bakınıyordu.
Yaklaşık yarım saat önce atılmış bir mesajın bildirimini gördüğünde hızlıca mesajı okudu.
Bilinmeyen Numara: Dünya Erkekler Günün kutlu olsun
Kaşlarını çatarak ekrana tuhaf bir bakış attı. Mesaja hiçbir anlam verememişti doğrusu.
Rüzgar: ?
Attığı mesaj anında görüldü olduğunda Rüzgar, ekranı kapatmaktan son anda vazgeçti. Karşı tarafın yazdığını gördüğünde bekledi. Yazıp sildiği saniyelerin sonunda nihayet bir mesajda karar kılmıştı. Rüzgar, yeni gelen mesajı okudu.
Bilinmeyen Numara: Öyle işte
Rüzgar: Sağ ol
Verecek başka cevap bulamamıştı. Sohbeti tamamen tıkadığını fark ettiğinde içinde ufak bir merak kıpırtısı hissetti. Tekrardan mesaj atan numaranın profiline girdiğinde ismi yerine hâlâ aynı şeyin yazdığını gördü. Kutlamak İçin.
Bir çeşit organizasyon şirketi falan mıydı? Bu çok saçma olurdu ama kalkıp da birinin Dünya Erkekler Günü'nü kutlamasının da mantıklı bir açıklaması yoktu. Tabii böyle bir gün gerçekten de varsa.
Numarası nasıl saçma bir yerde yayılmıştı böyle?
Rüzgar: İsim yerinde neden Kutlamak İçin yazıyor?
Bilinmeyen Numara: Demek bakmışsın
Rüzgar: Evet
Bilinmeyen Numara: Kutlamak İçin, yazıyor çünkü tüm özel günlerini kutlamak istiyorum
Bilinmeyen Numara: Yanında olamadığım tüm günler adına
Bir an için ekrana bakakaldı. Hayır, diye düşündü. O olsaydı, kim olduğunu sorduğumda bunu söylerdi. Üniversiteden mezun olduktan sonra Rüzgar'a sosyal medyadan ulaşıp hislerini açan bir sınıf arkadaşı olmuştu ama Rüzgar, bu fikri de mantıklı bulmadı.
"Yanında olamadığım tüm günler adına," diyerek dışından okudu mesajı. Birinin, onun yanında olduğunu düşündü. Hiç komik olmayan bir şakanın kurbanıydı belki de.
Rüzgar: Gerek yok
Bilinmeyen Numara: Yok mu?
Rüzgar: Hayır, yok
Bilinmeyen Numara: Peki
Bilinmeyen Numara: Gerek olmadığını düşünsen de kutlayacağım ama
Bilinmeyen Numara: Haberin olsun
Rüzgar: Sen bilirsin
Rüzgar: En fazla kaç tane özel günümü kutlayabilirsin ki zaten
Bilinmeyen Numara: Şaşırırsın
Rüzgar: Sanmam
Bilinmeyen Numara: Şaşıracaksın
(Görüldü.)
Rüzgar, uygulamadan çıkıp merdivenlerden inerken arama motoruna Dünya Erkekler Günü yazıp arattı. Bugünün tarihini gördüğünde dudak büktü.
Gerçekten de böyle bir gün vardı.
"Ne saçma," diye homurdanarak evinin yolunu tuttu.
İyi günler tatlı esintilerim. ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTLU OLSUN (Kitap Oldu)
Teen FictionPUKKA YAYINLARI ARACILIĞIYLA KİTAP OLMUŞTUR. BÖLÜMLER, 3. KİTAP ÇIKANA KADAR WATTPADDE KALMAYA DEVAM EDECEK. Doğduğu ilk gün yetimhaneye bırakılan Rüzgar, hayatı boyunca bir şeylere ve birilerine bağlanmaktan kaçınan, soğuk bir tiptir. Aynı yetimhan...