0

678 41 112
                                    

"Further apart, the closer that we are.
Ne kadar uzaksak o kadar yakınız.
I'll keep you far away, from me like a star.
Seni bir yıldız gibi uzak tutacağım kendimden.
Hard not to fall for you, I gave you all my heart.
Sana aşık olmamak zor, tüm kalbimi verdim ben sana.
Further apart, the closer, the closer, the closer that we are.
Ne kadar uzaksak o kadar yakınız."

•••

"Nereye gidiyorsunuz?"

Bilet için sırada beklerken şaşkınlıkla gitmesini beklediğim-böylece bir saatlik bekleyişin sonunda benim sıram gelecekti-önümdeki adama baktım.

Benimle mi konuşuyordu o?

"Anlamadım?"
"Dedim ki nereye gideceksiniz?"

Sanki yanlış yapan benmişim gibi sıkkınlıkla konuşan kişiye karşı kaşlarımı çattım. Neden nereye gideceğimi soruyordu ki?

Daha bir yabancıya nereye gideceğimi söylemek güvenli mi değil mi beynimde sorgulayamadan hazır cevap ağzım devreye girdi.

"Fransa... Paris."
"Teşekkürler."

Hafif, göz alıcı bir gülümseme ve baş sallama ile ona teşekkür eden yabancıya ve burnuna gelen ağır şekerli parfüme karşı gözlerini şaşkınlıkla kırptı Remus.

"Fransa-Paris'e bir bilet lütfen."

Önündeki kişi kollarını danışmanın olduğu yere yaslarken kalçasını daha güzel gözüktüğü bir konuma gelirken Remus, yabancının hareketiyle birlikte dikkatinin oraya kaydığını yabancının ona tam dönmeden, sadece göz kırpabilecek kadar kurnazca kafasını çevirmesi ile fark etti ve bunu bilerek yaptığını anladı.

Bazılarımız ilgi seviyor sanırsam.

Ve ona istediği ilgiyi vermekten çekinmedi Remus.

O, danışmadan bilet hakkında ayrıntıları konuşurken onun siyah, dalgalı ve bakımlı olan saçlarını izledi.

Belki de aldığı ağır şekerli koku parfüm değil de şampuandı diye ikilemde kaldı Remus. Saçlarının bakımına zıt saçlarındaki düzensiz kesiklerde dikkatinden kaçmadı.

Gözleri sanki bu anı bekliyormuşçasına-sanki kendisini iffetli tutmak için zorlamış ve kafasında gözlerini oyalamış gibi ki bu hiç doğru değil-hiç beklemeden şu an çalışana biletin parasını veren yabancının vücuduna geçti. Normalde insanları rahatsız olur düşüncesi ile kendine hakim olabildikçe çok süzmemeye çalışırdı Remus. Fakat bu kişinin o ilgiyi istediğinin, insanların bakışlarının hayran bakışları olduğunu bilmiş olduğunun verdiği rahatlık olsa gerek, diye düşündü Remus ve hiçbir vicdan azabı duymadan hissetmeden onu süzdü.

Yapılı olduğu vücudu yasladığı kollarından belli olurken belindeki kıvrım onun ne kadar feminen bir vücuda sahip olduğunu gösteriyordu. Sadece koşu ve ağırlık kaldırıyor olmalı diye düşündü Remus.

Eğer biletleri almaya uzanmadan önce tişörtünü çekiştirmeseydi onun kıvrak bir hatta sahip olduğunu göremezdi yüzde doksan.

Siyah tişörtünün altındaki gri eşofman ve nike ayakkabısı sanki buraya evden acele ile gelmiş gibi gösterse de elindeki bavul sayılacak kadar büyük siyah spor çantası hazırlıklı olduğunu kanıtlıyordu.

"Pardon beyfendi? Sıra sizde."

Çalışan kızın şaşkın sesi ile Remus kendine gelirken yanaklarının kızarmasını engelleyemedi. Bir yabancıyı süzerken kendisinden bu kadar geçmesi...

Fallen Star. wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin