2.HAFTA

314 29 46
                                    

"You're in my DNA, I can't keep away no matter how hard I try.
DNA'mdasın, ne kadar uğraşsam da uzak duramıyorum.
You're runnin' through my veins, something I can't change.
Damarlarımda dolaşıyorsun, değiştiremem bunu."

•••

"Pekala, fransızcayı nasıl bu kadar iyi bildiğini anladım ama ispanyolca?"

Remus kendisi espresso içerken-o şeyi içerken zehirlenmeyeceğinden emin misin Moony?-earl grey içen Sirius'a-sanki sen çok yumuşak bir çay tercih ettin Pads-ilgiyle sorarken Sirius kıkırdarken eli ağzına gitti.

Remus bundan nefret ediyordu.

Sirius gülerken çok güzeldi.

Gülerken Remus'un karanlık dünyasına ışık saçıyordu. Fakat her seferinde yarıda kesiyor ve kibar bir şekilde-ben kaba ve sert bir erkeğim Moony!!-elini ağzına götürüyordu.

Ne kötü bir alışkanlık.

"Yani ailemin fransız takıntısını biliyorsun, peki ben bunun altında kalır mıydım?"

Sirius'un gözleri sinsi bir şekilde parıldarken eğildi ve sakince çay bardağını masaya bıraktı.

"Ne münasebet? Sirius Lupin ve alttan alma mı? Bu iki kelime aynı cümlede asla olumlu anlamda var olmadı."

Remus sahte şok ifadesini kullanırken alaylı sesini kısamadı ve kazağının kollarını eline kadar çekip kahvesini sımsıkı kavradı.

"Her neyse."

Sirius, Remus'un bu alaylı tepkisini görmezden gelip-elini kapattığı kazağı ve elindeki zehiriyle ne kadar tatlı olduğu gerçeği aklını başından almamıştı hayır-göz devirirken hikayesine kaldığı yerden devan etti.

"Bu yüzden bende inat olsun diye ispanyolca öğrendim ve ne zaman fransızca istese sırf gıcık olsun diye ispanyolca konuştum."
"Sen gerçekten..."

Remus, Sirius'un bu çocuksu inatçılığına karşın iç çekti ve deri ceketinin içindeki kendisine ait olduğundan emin olduğu kazağı görmezden gelmeye çalıştı.

Başarısız oldu.

"Yaramaz? Laftan anlamaz? Gözü kör? Ben aptal değilim Remus. Ben o aptal çıplak erkeklerin olduğu posterleri duvara asarken nasıl bir ceza alıcağımı, annemin nasıl bir tepki vereceğini çok net biliyordum."

Remus inatçı diyecektim diye düzeltmekten kendisini tuttu ve sesini sakin tutmaya gayret etti.

"Ona rağmen yaptın, neden?"
"Neden? Bu güzel bir soru. Küçük kardeşimden bir ara o kadar çok bu soruyu duyuyordum ki başka bir şey söylemiyor sanmıştım."

Sirius'un bu alaycılığına karşın göz devirdi ve o çayını yudumlarken devam etmesini beklediğini belli edercesine eliyle onu gösterdi.

Cevap almadan bu konunun kapanmasına izin vermeyecekti.

Çünkü ne zaman Sirius ile konuşsa konudan konuya atlıyorlar, bir önceki konuyu bitirmeden diğerine geçiyorlardı ve asla bir konuyu tamamlayamıyorlardı.

Örnek vermek gerekirse, bir anı hakkında mesela, Sirius o anıyı anlatırken anı yarıda kesiliyor çünkü ikisi bir tartışma ya da şakalaşma içerisine giriyorlar ve Sirius aklına gelen başka anıya geçiyor. Daha sonra ise tamamlanmayan o anı gece yatmadan önce Remus'un aklına geliyor ve kendini anın sonunu merak ederken buluyordu.

Fakat bu saçma bir lise anısı değildi. Bu doğduğu yerdi ve bu önemliydi. Sirius'un arasının akrabalarıyla iyi olmadığını bildiğinden ve kendisi ne zaman ailesi hakkında konuşsa Potter'ın ailesi hakkında bahsettiğinden Remus da onları Sirius'un ailesi olarak alıyor, doğduğu yere 'ailesi' demek istemiyordu.

Fallen Star. wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin