"2020 hindsight, lookin' from a distance, now it's clear.
2020'in önemini sonradan anladım, uzaktan bakıyorum şimdi açıkça ortada.
Went and found the limelight, wasn't in the vision to disappear, no.
Gittim ve ilgi odağını buldum, ortadan kaybolma niyetinde değildim, hayır."•••
"Remus, ilk sana mı gitseydik?"
Remus havalimanına indiklerinden beri beşinci kez cevapladığı soruyu sıkıntılı bir nefes vererek bir daha cevapladı.
"Hayır, yapamayız Sirius. Çoktan geldik bile."
"Bile-"
"Ve hayır, yeniden bilet falan alamazsın. Ne kadar kaçarsan kaç yine de onlarla hesaplaşmak zorundasın Sirius. Şimdi LA gitmemiz bir şeyi değiştirmez, sadece zaman kaybı olur."Sirius memnuniyetsizlikle yüzünü ekşitirken Remus'a hak verdiğini belirtmek amaçlı kafasını salladı. Hala eklemlerini beyazlatacak şekilde bagajını sımsıkı tutuyordu.
"Haklısın ama bu şu anda altıma kaçıracak kadar gergin olduğum gerçeğini değiştirmiyor."
Sirius ciddi olduğunu belli etmek istercesine dizlerini kırıp birbirine yapıştırırken Remus onun bu abartısına göz devirdi.
"Tam bir drama queen."
"Ah, kes sesini. Senin açıklayacak birin yok diye bu kadar kaba olman saçma."Sirius sinir ve gerginlikle Remus'u terslerken bu sefer yüzünü ekşiten Remus oldu ki bu da Sirius'a dediğinin ağırlığını hatırlatmışa benziyordu.
"Üzgünüm. Gerçekten şu anda çok gerginim."
"Hayır, haklısın. Biraz kaba olsan da biraz daha anlayışlı olmalıydım."
"Sen yeterince anlayışlısın Remus. Ben sadece gerginim. Biliyorum, bir anda benimle görüşmeyi bırakacakları falan yok. Sadece kızıp geçeceklerdir ama yine endişelenmeden edemiyorum..."Sirius inleyip ellerini gözünü acıtacak şekilde bastırırken Remus çıkmakta olan panik gözyaşlarını sıkıştırdığını anladı.
"Neden böyleyim bilmiyorum bile. Onlar benim ailem. Tacizci ailemden kaçtığımda beni yanına alan James ve hala yanlarında bit gibi yaşamama laf etmeyen güzel ruhlu Lily. Beni hangi erkek üzdüyse onları benimle kötüleyen Marlene ve her zaman beni rahatlatan tatlı Dorcas. Benim tam olarak sorunum ne?"
Remus hızla kendini koltukta büküp içine çekilen Sirius'un yanına attı ve ellerini bileklerinden tutarak gözlerinden çekti.
"Hey, endişelenmekte sorun yok. Dediğin gibi onlar senin ailen. Bu kadar endişelenmen onları ne kadar önemsediğini gösteriyor aslında. Böyle hissetmekte sorun yok."
Remus bakışlarını Sirius'tan kaçırmadan, gözlerinin içine baka baka, desteğini göstermek istercesine Sirius'un bileğini sevgiyle sıkarken Sirius onun desteğine minnettar bir şekilde iç çekti.
"Haklısın. Evet, haklısın. Tamam. Teşe-"
"Padfoot?"Remus bakışlarını koltukta bileklerini tuttuğu Sirius'tan başlarında dikilen gözlüklü kişiye dikti.
Gözlükleri ve ten rengi esmer olan adam ona kaşları çatık bir şekilde bakarken kabarık saçlarını fark etti. Bu Prongs yani James olmalıydı.
"Prongs!"
Sirius hızla ayağa kalkıp Remus'un görüşünü kapatırken James denen adama kocaman bir sarılma verdi, o da hemen Sirius'a karşılık verdi.
"Seni özledik dostum."
"Bende seni."Sirius tatlı bir şekilde özlemle mırıldanırken Remus onu hiç böyle görmediğini fark etti. Her ne kadar Sirius'un dediğine göre James denen kişi Lily dediği arkadaşıyla beraber olsa da orada endişelenmesi gereken bir geçmiş olup olmadığını merak etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fallen Star. wolfstar
FanfictionRemus, hiç tanımadığı bir yabancı ile geziye çıkmayı kabul ederken ne düşünerek kabul ettiği hakkında hiç bir fikri yoktu. Ta ki yabancının ona artık 'yabancı' değil de 'bana hayatımın anlamı diye seslenebilirsin' diyene ve Remus bunu seve seve kab...