"Demek Jeongguk'un bize tavır takınmasına sebep olan insan evladı sensin."
Taehyung elindeki elmayı ısırıp eğlenen bir ifadeyle kendisine bakan periye karşın gergince gülümsedi. Jeongguk'un öyle geniş bir soyağacı vardı ki Taehyung'u saraya getirdikten sonra gördüğü beşinci kardeşi falan olmalıydı karşısındaki çocuk. Üstelik en muzur kişi olduğunu da karşılaştıkları anda, "Jeongguk sarayımıza iç güveysi insan prensini getirmiş." diyerek kanıtlamıştı. Sinir bozucuydu lâkin Jeongguk'a ayıp olmasın diye susuyor ve mimik dahi bozmadan boş bakışlarını adını bile bilmediği peride konaklatıyordu.
"Tacın güzelmiş, altın olanını çeyiz parası için sattın herhalde." dedi Taehyung'un saçlarına oturtulmuş, hindiba çiçeğinden yapılma taca küçümseyerek bakarken sırıtmaktan geri durmayarak. Hayır, sakin kalacaktı. Taehyung bu sinir bozucu kardeşi ciddiye almayacaktı çünkü Jeongguk onu bu garip kardeşi hakkında uyarmıştı. Dediklerine göre genel tavrı buydu perinin. İnsana benzeyen garip davranışları ve kinayeli üslubu vardı fakat daha katlanılmazıydı.
"Onu rahat bırak Jeonmin."
Jeongguk merdiven barındırmayan sarayda üst kattan uçarak gergin ortama giriş yaparken Taehyung'un az önceki katlanamadığı boğucu hava bir anda dağılmış, hayranlıkla perisini izlemeye başlamıştı. İsyankâr kuzguni saçlarını geriye doğru taramış ve gerçek tacını takmışken öyle nefes kesici görünüyordu ki Taehyung midesinin ortadan ikiye büküldüğünü sandı. Elbette ki o dalgalı tutamların tüm dağılmışlığıyla savrulmasına da hayrandı lâkin bu farklıydı. Baştan aşağı beyaz peri takımıyla, doğal ve değerli taşlardan yapılmış aksesuarlarıyla gerçek bir prens gibi görünüyordu. Her bir hücresinden asalet fışkırıyordu Jeongguk'un.
"Bir şey demedim ki, müstakbel eşinle kaynaşmaya çalışıyorum sadece." diye mırıldandı Jeonmin sahte bir bozuklukla göz devirerek.
Müstakbel eşi...
Bu hitap Taehyung ve Jeongguk'un birbirine uzunca bir süre bakmalarına sebep olurken Jeonmin onların bu his dolu anına karşın öğürmemek için göz devirmiş ve daha fazla katlanamayarak saraydan kaçmıştı. Şimdi baş başalardı. Jeongguk prensin yanına adımlayıp Taehyung'un tacını düzeltti ve kocaman gülümsedi. Bu tacı ona kendisi yapmıştı. Aslında kendi tacını takmasından yanaydı Jeongguk, en saf arzularıyla içindeki lideri ve prens ünvanını korumasını istiyordu Taehyung'un. Tahtına ve soyuna küsmüş olması kötü hissettiriyordu. Taehyung her ne kadar yansıtmamış olsa da içinde büyük bir potansiyel barındırıyordu. Peri bunu prensin bakışlarında, irislerinin ardına saklanmış hükmetme arzusunda görebiliyordu. Krallığına yaraşır bir hükümdar olacağından hiç şüphesi yoktu lâkin Taehyung o kanlı tahtı değil sahiplenmek, adını bile onunla yan yana getirmek istemiyordu. Gücünü soyundan almasa da yaşamına bir şekilde devam edebilirdi lâkin kirli oyunlar arasında süren onursuz bir hayat... İşte burada Taehyung'un erdemli ve gururlu ruhu devreye giriyor, ona sunulan tüm bu vaatlere sırtını çeviriyordu. Altın ve yakutlarla, elmaslarla bezenmiş o sikik taca ihtiyacı yoktu. Jeongguk'un parmaklarıyla ilmek ilmek dokuduğu hindibaları hepsine yeğlerdi.
"Canını çok sıktı mı?" diye sordu prensinin o ilahlaştıran bakışlarının etkisi altında yanakları al al olurken. Taehyung hipnotize edilmiş gibi başını iki yana salladı stabil hareketlerle. Aralarındaki kısa mesafeyi bir adımda kapattı ve perinin yanaklarını avuçlayıp başını kaldırarak gözlerine bakmasını sağladı.
"Hayır, senin auranın sardığı bir ortamda canımın sıkkın kalma gibi bir ihtimali yok." dedi dürüstçe ve perinin kulağındaki zarif küpeye dokundurdu parmağını.
"Çok yakışıklı olmuşsun."
Jeongguk yeni bir pembeleşme dalgasında boğulurken gözlerini kaçırmak istedi lâkin prens o delici bakışlarını üzerinden çekmediği sürece hapsolduğu his kuyusundan çıkması imkansızdı. Sabırlar dileyerek yutkundu ve acizce gülümsedi. Bu denli özenle hazırlanarak katıldığı ilk şöleniydi bu perinin. Sebebi ise karşısında duruyordu. Çocukça ya da değil, Jeongguk Taehyung'a bir prens gibi gözükmek istemişti bugün. Onu daha çok beğenmesini, ona daha çok saygı duymasını ve sanki mümkünmüş gibi çok daha fazla hayran olmasını... Beklentisi yerini bulsa da peşi sıra gelen ilah kılıcı bakışları göz ardı etmiş olmalıydı zira kulaklarına kadar kızarmak üzereydi peri, prensin yoğun bakışları yüzünden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hunder forest
Fanfictionyazan: plontanies prompt sahibi: venicevi "Eğer yerde beni bekleyecek olsaydın, Doğa Ana şahidim, bir daha uçmaya heves etmezdim." fairy!au modern royality strangers to lovers