Bölüm 7 🧚‍♂️

969 138 21
                                    

"Hadi ama Taehyung..."

Jeongguk bir kez daha yavru köpek bakışlarıyla minik dudaklarını büzerken onun bu şirin ifadesine en fazla ne kadar otoriter kalabilirse o kadar otoriter bir şekilde karşı çıkıp başını iki yana salladı Taehyung.

"Benden nefret eden bir ırkın bahar şölenine hiçbir şey olmamış gibi katılamam Jeongguk." dedi kırık bir sesle. Yapamazdı. Bu hem evlerine acılar düşürdüğü perilere, hem de kendisine saygısızlıktı. Kendi krallığında partilerin aranan adamıyken şimdi böyle bir olgunluk göstermesi takdire şayandı doğrusu. Jeongguk sallandıkları salıncaktan ellerini çekip önünde birleştirdi ve başını öne eğdi mutsuzca mızmızlanarak.

"Biz o kadar kindar değilizdir Taehyung. Ayrıca periler kayıplarının iyileşebileceğini öğrendiği için daha bir içtenlikle düzenliyorlar bu şöleni."

Taehyung yeniden itiraz etmek için dudaklarını aralasa da periyi gerçekten üzdüğünü idrak ettiğinde diline varan her olumsuz cevabı bir bir yutuverdi. Uyandıkları sabahın ilk anından beri Jeongguk onu ikna etmeye çalışıyor, her yediği rette bir süre sessiz kalıp fırsat kollayarak yeniden yalvarıyordu prense. Elbette onu da anlıyordu peri. Üzerine gidiyor olmak canını sıkıyordu lâkin Taehyung'un daha ne kadar peri ırkından kaçacağını ve bu mahcubiyeti taşıyacağını kestiremiyordu. Kraliyetin tek varisi olmayabilirdi fakat Jeongguk da bu ormanın prensiydi. Üstelik halkına en yakın olan hanedan mensubu kendisiydi. Hunder Ormanı'nda Jeongguk'un yeri hep ayrıydı periler için. Aynı şekilde kendisi de halkına yürekten bağlıydı ve orada olmazsa ne düşüneceklerini çok iyi biliyordu. Periyi suçlamayacaklardı, tüm suçu onu kendilerinden çalan insan prens Taehyung'da arayacaklardı ve durum daha da karmaşık bir hâl alacaktı.

"Asma o güzel yüzünü." diye mırıldandı Taehyung hüzünle. Perinin çenesini kavrayıp kendisine bakmasını istediğinde Jeongguk onu reddetti ve başını yana çevirip parmaklarından kurtularak üzerinde sallandıkları ırmağa çarptırmaya başladı ayaklarını. Taehyung pes ederek ofladı ve önüne döndü.

"Tek bir şartla."

Jeongguk anında buhranlı halinden sıyrılırken iri ve beklenti dolu gözlerle gülümsedi prense. Daha şartını söylemeden başını hızlı hızlı sallayarak onaylayışı Taehyung'u güldürse de sahte bir ciddiyetle periye baktı.

"Bana beni dirilttiğini söylerken ne demek istediğini açıklayacaksın."

Jeongguk'un yüzündeki heyecanlı ifade buhar olup uçarken kötü bir hatıranın etkisiyle gülümseyen dudakları düzleşti ve gözlerini kaçırdı. Prensin bunu öğrenmek için kendisini yokladığı birkaç zaman olmuştu lâkin kaçamak cevaplarla geçiştirdiği ve Taehyung'un da periyi zorlamak istemediği için sustuğu zamanlardı bunlar. Şimdi ise direkt konuya girerek öğrenme talebinde bulunması periyi biraz endişelendirmişti.

"Sanırım burada kalıyoruz." dedi Taehyung onun cevap vermemesini reddedildiğine yorarak. Lâkin bir süre daha sessiz kalmayı tercih eden Jeongguk'un dudakları aralandı.

Derin bir nefes aldı peri. "Küçükken diğer ırkı merak eden tek kişi sen değildin." diyerek anlatmaya başladı.

"Buna kader mi dersin, tuhaf bir tesadüf mü bilemem ama biz aynı gün kendi diyarlarımızdan kaçtık Taehyung. Sen benim ormanıma geldin, bense senin krallığına. Benim kendimi saklamam için kanatlarımı gizlemem yeterliydi. Senin aksine içinde bulunduğum toplulukta fark edilmedim. Irkımız sizi tehlikeli ve sadece zarardan ibaret olarak tanımlarken ben buna inanamazdım. Sizden ilham alarak hayatımızı kolaylaştırdığımız çok fazla detay vardı. Beslenme, avlanma, barınaklar yapma, ışığı ve güneşin enerjisini kullanma... Bu denli üretken bir topluluğun canavar ilan edilmesi garibime gitmişti ve bir gün canıma tak etti. Kendi gözlerimle sizin kalbinizdeki kötülüğü görmeden buna inanamayacaktım. Bütün bir gün krallığınızda dolaşıp durdum. Birkaç kez araba dediğiniz o korkunç binek yüzünden ölme tehlikesi bile atlattım."

hunder forestHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin