2|harry poter rozeti

1.2K 169 126
                                    

devlet yurdunda kalmanın kötü yönlerinin başını yemeklerin berbatlığı çekse de -eminim aranızda bu yüzden dertli olan çok kişi vardır- bence en kötü yanı kişisel alanınızın olmamasıydı. yani yatağım, masam ve dolabım vardı; evet fakat bir odayı üç kişi paylaşmak çok da güzel değildi işte. özellikle de gürültücü oda arkadaşlarınız varsa hiç güzel değildi.

"wooyoung eski sevgilinin hesabını hacklemeyeceğimi söyledim, ısrar etmeye devam edersen bilgisayarı sana monte etmem gerekecek."

seo changbin, bilgisayar mühendisliği üçüncü sınıf öğrencisi. benimle aynı okulda okumuyordu ama hatrı sayılır derecede iyi bir yerdeydi. sinirlendiği kişi de jung wooyoung. aynı okuldalardı. wooyoung hyungun edebiyat okumasına rağmen nasıl birbirlerini bulduklarını bilmiyordum. gerçi ikisi de birinci sınıftan beri aynı odada kalıyorlardı, arkadaş olmamaları saçma olurdu. ben ise geçen seneden beri odada olmama rağmen bir türlü bu odadanmış gibi hissedememiştim. aslında beni dışlamıyorlardı, gerçekten. sadece ben yakın iki arkadaşın arasına girmek istemeyecek kadar fazla ince düşünüyordum. ya da gereksiz de olabilir, her neyse.

"ya iki dakikanı alacak. yapsan ölür müsün?"

changbin derin bir nefes aldı. bu gerçekten sinirlenmeye başladığının göstergesiydi. ben olsam çoktan yanından uzaklaşmıştım ama jung wooyoung'un en iyi olduğu alan seo changbin'le uğraşmak olduğu için cesareti epey vardı.

"bak ilk haftadan ödev kitlediler, zaten sinirliyim. bir de senin aptal ilişkilerinle uğraşamam."

sinirli olmasına rağmen bayağı sakin konuşuyordu. sabırlı birisiydi changbin hyung, patlayana kadar tabi. patladığında genelde şiddete başvuracak kadar sinirlenmiş olurdu. wooyoung'la birbirlerine girdikleri çok olmuştu. başlarda ayırmaya çalışırdım fakat neyse ki kısa süre içinde kavgalarına karışmamam gerektiğini anlamıştım. zaten tom ve jerry'i de evdeki onca insan ayırmıyordu, değil mi?

"of tamam ya, ne yaparsan yap."

wooyoung onun asla kabul etmeyeceğini anlayınca pes etmişti sanırım.

"hatalı kod yaz da ağla."

ya da etmemişti ve kesinlikle dayak istiyordu.

"jisung uyuyor diye dövmediğime dua et."

aslında uyanalı on beş dakika olmuştu ama onlar fark etmemişti anlaşılan. ayrıca changbin hyungun söylediği şey beni gereksiz mutlu etti. burada fazlalıkmış gibi hissediyordum, kişisel alanım kesinlikle yoktu fakat yine de iyi oda arkadaşlarına sahiptim. biraz gürültülülerdi ama kötü insanlar değillerdi en azından.

wooyoung hyung yatağına yöneldiği sırada göz göze geldik ve uyanmış olduğumu gördü. "senin yüzünden uyanmış işte al," dedi ardından. changbin hyung arkasını dönünce bu sefer de onunla göz göze geldik. bir sorun olmadığını belirtmek için gülümsedim ama sanırım beni uyandırdıkları için -aslında onlar kavga etmeden hemen önce uyanmıştım- mahcup hissetti.

"uyanmıştım zaten," derken doğruldum yataktan. işe gitmem gerekiyordu zaten.

yataktan kalkıp banyoya gittim ve ayılmak için elimi yüzümü yıkadım. odaya geri girdiğimde wooyoung yatağına uzanmış telefonuna bakıyordu. tahminimce eski sevgilisinin hackletmek istediği insta profilindeydi şu anda. geçen gece kızın başkasıyla birlikte attığı fotoğraf yüzünden gözümüzün önünde kriz geçirmişti. changbin ise ilk haftadan aldığı ödevini yapıyordu. sıradan bir perşembe günüydü yani.

"ben işe gidiyorum," dedim dolabıma yöneldikten sonra. wooyoung bir şey yapmadı fakat changbin odaklandığı ödevinden ayrılıp da bana bakmıştı. çalışma konusunda her zaman benim için üzülürdü. ya da acırdı, bilmiyordum. umarım siz de onun gibi düşünmüyorsunuzdur. zaten çalışan bir öğrenci olarak insanlar tarafından yeterince ezik gözüküyorken bir de zihnimdeni insanların acıyan bakışlarına dayanamazdım.

scary love [minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin