Oglana'da öğlene yakın vakitlerde tapınağın uşağı Vili elinde bir tepsi kahvaltılık ile oradan oraya koşuşturuyordu.
"Nerede! Nerede!" diye bağırarak etrafta gezinirken birisine çarptı, dengesi bozulmadan kendini toparlayan Vili bir muhafıza çarptığını fark etti.
Muhafız "Ey Vili Efendi, nereye bu acele?" dedi gülerek.
Vili acelesi olduğunu belirtip üst kata doğru merdivenlerden yukarıya çıktı. Bir süre daha koşuşturduktan sonra aradığı odayı buldu. Derin bir iç çekti ve kapıyı nazikçe tıklattı. Kapı yavaşça açıldı ve odadan İkra çıktı.
Vili hemen başını eğip "Günaydınlar dilerim efendi İkra. Size kahvaltılık bir şeyler getirdim. Affedin rahatsız etmek istemezdim efendim." Dedi.
İkra uykudan yeni uyanmıştı, dün yaşanan olaylardan ötürü bir hayli yorgundu. Üzerinde mor ipekten bir gecelik vardı İkra'nın. Vili'ye teşekkür edip tepsiyi alıp odaya kapıyı geri kapattı. Vili yüzü domates rengi almıştı utancından.
"Lütuf üyesini gecelik ile gördüm!" Diye sevinip kahkahalar atıyordu.
İkra tepsiyi yatağın yanında bulunan masanın üzerine yerleştirdi. Odası mor rengi ile kutsanmıştı resmen, halılar yatak ve dolapların ahşapları bile mor renkten oluşuyordu. Güzel gül desenli halıları ve çift kişilik bir yatağı olan bir odaydı.
İkra masanın başına oturarak Vili'nin getirdiği kahvaltılıkları yemeye başladı, dilimlenmiş peynir, biraz zeytin ve tavada kırılmış yumurta vardı tepside. Hadi bana afiyet olsun! Dediği sırada vücudundan siyah bir sisin yükseldiğini fark eden İkra gözlerini devirip dudaklarını büzüştürdü. Sisin içerisinden Felf belirdi, kahvaltı yapan İkra'yı görünce hafif tebessüm edip Afiyet olsun dedi. İkra kafasını sallayıp yemeğine geri döndü.
Ağzı doluyken Felf'e dönüp "Ne oldu sabah sabah geldin yine." Dedi.
Felf, "Farkında mısın bilmem ancak bugün ana kaleye gideceksin, bizzat kral tüm lütuf sahiplerini çağırdı. Sebebini merak etmiyor musun?" dedi odayı inceleyip bir yandan balkona doğru ilerlerken.
İkra ağzında ki lokmasını yutup Felf'in sorusunu, "Eh- tabii ki merak ediyorum ancak şuan ayılar gibi açım Felf" diye yanıtladı.
Felf gözlerini devirip tekrardan kara bir sise dönüşüp gözden kayboldu. İkra omzunu silkip koca bir dilim peyniri ağızına tıkadı.
Tak. Tak. İkra kahvaltısını yaparken kapıya tıklandı, artık şikâyet etmeye başlıyordu. Hızla kapıya yönelip kapıyı açtı.
"Artık bir rahat verseniz mi diyorum-", karşısında Bakilosa'yı görünce hayalet görmüşçesine bir yüz ifadesi takındı.
Bakilosapek rahatsızlık duymamışa benziyor ki suratında muazzam bir gülümseme vardı. İkra ne olduğunu sorunca geçiştirip odanın içerisine girdi, İkra mor geceliğinin askılarını biraz yukarıya doğru çekip düzeltti.
"Ne oldu?" dedi İkra, Bakilosa İkra'ya dönüp "Aa- şey, bir şey olmadı. Biraz keyifliyim o kadar. Sen çabucak hazırlansan iyi olur, zeplin hazır sizleri bekliyoruz." Dedi.
İkra kaşlarını çattı, "Ne? Biz derken". Dedi. Son derece şaşırmıştı çünkü yalnız gideceğini sanıyordu.
"Bir lütuf sahibi daha var, oda seninle birlikte gelecek. Gece vakitlerinde konaklamak için tapınağa geldi" dedi Bakilosa.
İkra başını anladığını belirterek yukarı aşağı oynattı. Bakilosa hemen ardından odadan çıkıp acele etmesini söyledi ve kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lütuf (TASLAK) (DEVAM EDİYOR)
Fantasía(LÜTUF SERİSİNE AİT 1. KİTAPTIR) Mükemmel bir evrene giriş yapmak üzere olduğunu belirtmek isterim! Yıllardır kurguladığım evrende geçen ve seri hâlinde kitap olarak basılacak olan bu kurgu ile Mog ağacının fantastik diyarlari arasında serüvenlere k...