Bölüm 4 "Anes'in Teknesi"

23 7 15
                                    


Kamara'nın içerisine girdiklerinde dikkatlerini çeken ilk şey ortamın vanilya kokmasıydı. İçeriye girdikleri anda sadece etrafa şaşkın şaşkın gözlerle bakındılar. Küçücük teknenin içerisi resmen ortalama bir ev büyüklüğündeydi. Dört kapı, devasa bir avize, kocaman bir masa ve tarihi eserler ile donatılmıştı içerisi. Masanın etrafında Bark, Pethia, Anes, Victoria, Bivit, Yivit ve elinde uzun bir değnek tutan yirmili yaşlarında mor saçlı güzel bir kız vardı, ancak İkra tanımıyordu. Jia masaya yaklaşıp bir sandalye çekip oturdu.

İkra ayakta kalmayı tercih etti, düşüncelerinin içerisinde derin bir ıstırap çekiyordu. Neden suçlanmıştı? Yabancı kız İkra'ya seslendi. Sesi adeta bir çiçeği koklarcasına bir his veriyordu.

"Adına gerçekten üzüldüm, hem de çok. Benim adım Fethir. Dostlarım Fet der."

İkra kafasını yukarı aşağı salladı, ardından bir sandalye çekip Jia'nın yanına oturdu.

"Memnun oldum Fet." Dedi ve kolunu masanın üzerine koyup Anes'e doğru baktı.

Anes kendisinden bir açıklama yapma gereği duyduklarını anlayınca Fethir'in yanına oturup kolunu Fethir'in omzuna attı.

"Millet, şimdi ne yapıyoruz gibisinden bir soru soruyor olabilirsiniz," sertçe yutkundu, "Emin olun hiçbir fikrim yok."

Victoria saçlarını kaşıyor, hafif stresinden dolayı bacaklarını titretiyordu. Derin bir nefes aldı ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ardından diyeceklerini toparlardı ve konuşmak için ayağa kalktı.

"Babama ihanet ettim, sizler ettiniz, peşimize düşecekler, ölüp gideceğiz en kötüsü ise ne yapacağımız sorusuna cevabımızın olmaması."

Yerine geri oturduktan oturduğu vakit Bark cevap verdi.

"Planımız basit! Taniranların kökünü kazımak! Ayrıyeten krallık istediği gibi saldırabilir. Sıkıntı yok."

Bivit ayağa kalkıp oflayıp pufladı ve özenle yırtılmış cüppesinin cebinden bir adet ufak kâğıt çıkardı. Kâğıdın üzerine kalemle bir şeyler karaladı ve havaya fırlattı. Kâğıt aniden buharlaştı ve bir buluta dönüştü.

Bivit bulutun içerisine girdiğinde gözden kayboldu, hemen ardından oluşan bulutta kayboldu.

Pethia, "Nereye gitti bu şimdi?" dedi.

Yivit , " Uyumaya gitmiştir." Diye yanıtladıktan sonra kendisi de bir bulut oluşturup gözden kayboldu.

Jia kolu titreyen İkra'yı görünce bakınmak istedi ancak kolunun kırık olduğunu unuttuğunu o an anladı.

"Pethia!" dedi sertçe.

İkra ne olduğunu anlamamış vaziyette Jia'ya tuhaf bakışlarını doğrulttu. İkra ayağa kalktı ve kolunu sırtına uzatarak saklamaya çalıştı.

"Merak edilecek bir şey yok gerçekten, sadece biraz acıyor o kadar siz endişelenmeyin." Dedi ve birkaç adım geriye çekildi.

Pethia hızlı adımlarla İkra'nın yanına yaklaştı ve kolunu tutup kendine çekti. Kolu tamamen morarmış olduğunu, ancak pıhtılaşmaya başladığını gördü. Elleri ile İkra'nın kollarını yavaşça sıvadı. Elleri ışıldamaya başladı ve elleri yeşil bir alevle kaplandı. Ellerini İkra'nın kolundan çektiği vakit İkra kolunun tamamen yeşil bir alev ile kaplı olduğunu gördü. Tırsmış olsa da hiçbir şekilde acı hissetmiyordu sadece uyuşukluğu anımsatan bir hissiyat veriyordu. Pethia ya dönerek ne yaptığını sordu.

"Bu yaptığın şey ne içindi?"

Pethia hafif bir tebessümle İkra'ya döndü.

"Endişelenmesene sen. İyileşmen için ufak bir sihir gibi düşünebilirsin."

Lütuf (TASLAK) (DEVAM EDİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin