"Hosgeldiniz Nilay hanım " baş selamı ile karşılık verip içeri girdim. Gözlerim yanıyor du uykusuzluktan, "uyandılar mı?" , "birazdan uyanırlar, kahvaltı hazır geçin istersiniz siz" kafamı iki yana sallayıp, salona açılan uzun koridoru geçerken "yok ben salon da bekliyorum" diyip ilerledim.
"Oooo hayırlı sabahlar Nilay kızım erkencisin yine bizimkilere nazaran"
Babacan tavrı ile söylediği cümleye " her zaman " diye karşılık verdim. Bu arada sabah gazetesini katlamış, dumanı hala tüten kahvesini yudumluyordu. "Sertab kızım, Nilay ' a da bir kahve getir" koltuğa otururken " bir kahve keyfi yapalım demi"
"Çok iyi olur refik amca uykumu alamadım zaten. " sertab hanıma dönüp "sade olursa sevinirim" " tabi Nilay hanım" salon dan çıkıp mutfağa giderken, oturduğum yere iyice yaslandım, saat yediği on geçiyordu birazdan inerlerdi. Refik amca Mert ile Alara'nin babası oluyordu. Benimde ailemin patronu sağ kolu gibi diyebiliriz, küçüklükten beri kendimi bildim bileli onları tanıyordum. Saolsun refik amca hiç bir zaman bana çalışan çocuğu gibi değilde sanki yeğeni gibi davranırdı. Telefon zil sesinin yayılması ile dikkatim dağıldı. Refik amcanın telefonu çalıyordu "hay aksi! Bir keyif yapacaktım. Müsadenle kızım" diyip salondan ayrıldı. Bu arada kahvem gelmişti. Teşekkür edip aldım.
Sıcak kahve iyi gelecekti.******
Kahvemi bitirdikten tam sonra aşağı ilk Mert indi beni görünce gülümseyip karşımdaki koltuğa ilerlerken "günaydın " uyku mahmuru sesi beni güldürürken "günaydın ama pek sana aymadı galiba " histerik bir şekilde gülerken "sertab abla bana da bir kahve yollasana" aldığı komut ile başını sallayıp hemen ayrıldı bu arada masa kurulmuştu.
" tabi aymaz beyefendi geceyi bitiremedi beyefendi" arkamdan Alara nin sesi gelirken Mert'i bakışlarıda onu buldu. "Konuşma bücür başım agriyor zaten""Ah abiciğim nasıl ağrımasın ama zil zurna sarhoştun hem sen dün nereden geldin? Gece pek ağzından laf alamadım " demek ki gece yi ayakta geçiren pek ben değildim "karıştırma ortalığı Alara hem sanane " oturduğu yerden kalkıp masaya doğru ilerlerken ben de kalkmıştım. Alara kehribar rengi gözlerini devirip, bana doğru yürüdü " hoş geldin canım bu arada " , "hosbuldum" diye kısa bir şekilde cevapladım. Herkes masada ki yerlerine yerleşirken, Alara' nın yanına oturmuştum. Koca masanın baş köşesi Refik beye aitken sağ tarafı eşi Ahsen hanıma, sol tarafta Alara annesinin yanın da Mert oturuyor du. Daha Ahsen hanımı görmemiştim karşımda da Mert oturuyordu. Bugün üzerimde ölü ağırlığı vardı nedense "Nilay sen iyi misin? " Mert'i bakışı da bana dönüp cevab beklerken "iyiyim biraz enerji yok gibi" " anladım belli ama" diyip önüne döndü.
"Günaydın gençler sonunda kalktınız hele sen Mert bey " refik beyde yerine oturunca neredeyse tamamdık. Mert gözlerini devirdi, babası ile pek anlaşamazlardı. Tam ağzını açacaktı ki ortamı yumuşatmak adına "Ahsen abla nerede göremedim " diye konuyu değiştirdim. Mert ters bir bakış atarken bana babası ise " kızım yurt dışında o annenler le beraber gitmişti" kaslarım havalanırken anladım dercesine başımı salladım. Ahsen hanım da şirket işlerinde başarılı bir kadındı. Ailem zaten sık sık yurt dışına çıkardı. Bu hafta ile beraber bir ay olacaktı gitmeleri . Bu sure zarfinda ise ben tek başıma kalıyordum. Refik bey de beni her zaman davet ederdi. Küçükken zaten buranin mustemilat kısmın da yaşıyorduk. Sonradan kendi evimize çıkmıştık "Bir sorun mu olmuş " çayından bir yudum alıp hemen cevapladı " yok kızım genel bir kontrol tahmin edersin ki yurt dışı şubeleri biraz daha başı boş oluyor " , "anladım " diyip kahvaltıma döndüm bu aralar aklımı kurcalayan şeyler vardı en büyüğü de doğum günü gecemde gördüğüm rüya... beni anlamadığım bir şekilde etkilemişti ve bunu anlamdıramıyordum. Bir yandan çok gercekciydi ama...
"Mundar ettin mundar"
"Ha?" Diye bir tepki verdim.
"Omleti diyorum mundar ettin " oflayip tabağıma baktım parça pincik olmuştu omlet "iştahın mi yok senin hasta mısın?" Refik bey sormuştu bunu Mert'e kısa bir bakış atıp "yok refik bey ama hasta değilim de iştahım yok yiyemicem sanırım " diyerek arkama yaslandım, Alara da telefonunu sonunda bırakmış bana bakmıştı. Dikkatleri dağıtmak için "saat geç olmuş bu arada anca yetişiriz" diyip peçete ile ağzımı silip "izninizle " diyerek yerimden kalktım. Benim peşimden onlarda kalkarken Alara bir şeyler homurdaniyordu. Yolunu ezbere bildiğim giriş kattaki lavabo ya ilerleyip ellerimi güzelce yıkadım. Kağıt havlu ile kurulayıp çöpe attıktan sonra çıkmak için hazırdım. Son kez aynadan kendimi kontrol ettim. İyiydim iyi. Kapıyı açtığımda karşımda kapıya yaslanıp , kollarını bağlamış bir adet Mert beklemiyordum. Biraz bakışlarım onda oyalandı kalp atışlarım hızlanmaya başlarken gözlerimi çekip ilerlemek için adım attım ilerledim de ama o hala girmemişti. Çıkış kapısına doğru yürüyecek iken kolumu tutan el ile arkamı döndüm tek kaşını kaldırmış bana bakarken "ne oldu?" Diye sordu. Kolunu elimden çekip eski pozisyonu aldı kol kasları sanki balon gibi şişmişti.
Bir anda benzettim tabir komiğime giderken ağzımdan çıkan kıkırdamaya engel olamadım. "Alara nerede ? Bekletmeyelim " diyip sorusunu görmezden geldim. "Soru sormuştum?"
"Bir şey yok uykumu alamadım galiba " sırtını yasladığı yerden doğrulurken "inanmadığı mı söylesem " dibime kadar girmişti. Gergin olan bedenim biraz daha gerilmesine neden oldu "benim için problem değil" dedim. "Bir şeyin olduğu belli aklın karışmış... seni tanıyorum Nilay benden bir şey saklayamazsın" sahiden mi? İşte bu komikti "zorlamasan peki?" Diye bir soru yönelttim kendisini kandırmasına izin verdim. Derin bir nefes alıp "tamam öyle olsun ama konu kapanmadı kendi istegin ile anlatmanı istiyorum" "saol" diye mırıldandım "Alara nerede kaldı "
"Ayh geldim geldim " nefes nefese geldi bakışları bizim aramız da hin bir şekilde gezerken 'ne var 'dercesine baktım. Yalandan öksürüp "gidebiliriz artık. Hadi gidelim." Demesiyle Mert le birbirimize carpmamiz bir oldu. Çünkü ikimizde aynı anda hareket etmiştik. Buda demek oluyor ki daha demin ki yakın mesafe kendisini koruyor. Arkamızdan gülme sesi gelirken saniyelik bir şekilde hafiften vurdum. Omuzlarını silkip dil çıkardı. Kapıdan çıktıktan sonra evin kapısında duran Mert'in arabasını gördüm genelde Alara nin arabası ile giderdik. Bakışlarım ina dönmüştü ki "benim ki bakıma gitti " diyince anladım ki bugün yolculuk Mert ile olacaktı. Anahtara basıp açınca arka kapıyı açıp hemen bindim. En son mert te binince hoc beklemeden arabayı çalıştırıp araziden çıktık. Çağhan koleji İzmir'in en iyi okullarından biri ve o kadar da pahalı ben yüzde elli burslu olarak okuyordum. Diğer türlü durumumuz zaten iyiydi bende zekiydim.Araba da bir sessizlik hakim di tek keyfi yerinde olmayan ben değildim heralde umurumda da hocam değildi. "Abi beni şurada indirsene" bakışlarım anında Alara ya döndü ne demek ti bu beraber mi okula gidecektik "neden" soru Mert' ten geldi. Gerçekten bende merak ettim "ya şuradaki mağazada annemin siparişi varmış onu alıcam " alttan alttan onu durterken sonunda bana bakıp göz kırptı "zamanı mı şimdi okula geç kalacaksın " "offff abi şimdi alicam diyorum konuşmaya başlıyım istersen " diyip tatlı tatlı gülümsedi "aman aman kalsın " diyip sinyal vererek dediği sokağa doğru döndü memnun bir şekilde gülümsüyordu alara ise. Mert biraz rahatsız olmuştu tek benle kalmak pek hoşuna gitmemişti anlaşılan "Ah abicim nasılda tanıyorsun kardeşini" ön tarafa uzanıp sulu bir öpücük bıraktı "ne yazık ki" alara mız biraz! şımarık bir kızdı ama iyi bir insandı sevdiği insana takındığı bir özellikti ardından bana dönüp kollarını sarması ile bende ona sardım kollarımı benimde yanağıma kocaman sulu bir öpücük kondurup "sınıfta görüşürüz kuzu ben gelesiye kadar rahat dur " diyip son kez "baaay " diye seslenerek indi arabadan. Dediklerine gülüp önüme döndüm Mert kardeşinin mağazaya girmesini bekledi ondan sonra dikiz aynasından bakışlarını bana döndü. "Sonunda başbaşa kaldık " öyle bir tepki vermiştim ki yüzümü görümce kahkahasi arabaya yayıldı başını iki yana sallayıp torpido yu açtı. İyi miydi bugün bu çocuk "asıl sen iyi misin Mert "
"Çok iyiyim.. hemde bayağı iyiyim " eli torpido da bir şeyleri ararken bir tane çikolata çıkarıp bana uzattı, "inanmiyorum" diyip elimden aldım "bu en sevdiğim çikolata "
"Arabada bir tane kalmış şimdi Alara ya vermesem bin ton laf" kafamı salladım sadece bu çikolata yurt dışında olan bir çikolata pek bilinen bir marka değil. Onlara da her zaman değilde bildiğim kadar ara ara geliyordu. Ortak oldukları bir şirket ara vakitler de bu çikolataları gönderiyordu. Bir kere onlarda denk gelmiştim özel günüme denk gelince o zaman baya beğenmiştim "özel günün olduğunu söylesen önceden verirdim" kaşlarımı cattim "ne alaka?" Şuan sinirlenmistim bu konular hassas konumdu " hem öyle olsa bundan çekinen biri değilim " gerizekali "sakın ol bir şey demedim " tam paketi açacaktım ki okula girdiğimizi fark ettim. Çikolatayı koyup çantaya arabadan direk indim. Bakışların hepsi bana dönerken yadırgayanlar da vardı. Ilk derse az bir vakit kalmıştı hemen sınıfa koşturdum.*****
Ultra sıkıcı ve yoğun geçen okul sonrası evime gitmeyi tercih ettim ilk dersin bitimine Alara yetişip gelmişti okula eve davet etmişti yine evde kimse yok zaten tek başına kalma diye ama bugün tek kalmak istiyordum. Biraz yürüyüp açılmak için erken inip yolu uzattım. Kimliksizler sokağı tabelası olduğu yerden bana göz kırpıyordu. İçime dolan bir merak dürtüsü ile kendimi tutamayıp adımlarım beni oraya doğru sürükledi.
Eski püskü bir yerdi zaten kirli işlerin çoğunun yapıldığı bir yere benziyordu ki öyle olduğunu kalitesiz barlarin birbirini sıraladığı yol belli ediyordu. Çok ağır bir koku hakimdi akşam olmadığın dan galiba ortam da pek bir insan yoktu. Burası beni kendine çekiyordu şimdiye kadar neden gelmediğimi pek anlamlandıramadım. Dar sokağı bitirince karşımda büyük bir alan beni karşıladı ne kadar izbe bir yerdi, meydan gibi bir yerde iki tane depo tarzı bir alan vardı. En uzakta isede tel örgü ile yapılmış uzun sayılacak bir duvar gözüküyordu.
Biraz daha o alana yaklaşınca başıma birden ağrılar girdi. Gerçekten uykusuzdum bayılıp kalacaktım en sondaki depo tarzi yere iyice yaklaştım kapısını açıp adip atacaktım ki buranın rüyamdaki yer olduğunu hatırladım. Kanım buz kesip akmayı bırakırken, işittim silah sesleri aleyhime idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basit Türevler
ChickLit"Anne " , "baba" diye tekrar bağırdım. Var gücümle. İlerdeki küçük camdan sızan ışık sicim gibi akan göz yaşlarımı belli ediyordu. Daha sonra küçük paslı kapı açıldı. İlerden otuz , otuz iki yaşında bir adam çıktı. Dilimi yutmuş gibiydim. Yaşım küçü...