1.Bölüm

4 2 0
                                    

Anam ve babam bana ne kadar durumun ciddiyetinden söz etmemiş olsada kötü şeylerin olacağının farkındaydım. O yüzden anam birkaç kıyafet dışında başka hiçbir şey almıyordu evden. Babamda telefonda kalın sesli bir adamla konuşuyor. Ve işleri hızlandırması gerektiğini söylüyor ve parayı ona göre vereceğini de ekliyor. Kalın sesli adam "benden haber beklemekten başka bir çaren yok" deyip suratına kapattı. Babam sert, kalın kaşlı,pala bıyıklı bir adamdır. Ama şu an sertliğinden eser yoktu. En son o Sahra çölü olan gözler ne zaman dev okyanusa döndüğünü hatırlamam. Fakat babam gözyaşlarına hakim olamıyordu ve bana bu durum tuhaf gelmişti doğrusu. Çünkü babam hiç ağlamazdı. Anası ve babası öldüğünde dahi bir gözyaşı dökmeyen adama ne oldu da bu hâle geldi? Hâlâ anlamış değilim. Ama bildiğim tek bir şey var oda buradan kaçmamız gerektiği. Bu Doğudan kurtulup nere gidecektik hiçbir fikrim yoktu. Arkadaşlarımla vedalaşamadım ve onlar benim her şeyimdi. Sanki hayat bir şekilde istemediğimiz şeyleri yapmak mecburiyetinde bırakıyordu. Bu seçimler yüzünden geride bir sürü parça bırakarak gidiyorduk. Hiç birimiz bunun olmasını istemedik. Bu yol bizi nereye sürükler, ne olur bilinmezlik,bedenimi ve zihnimi ele geçirmişti. Ve sonunda dayanamadım ağzımı kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladım. Sesimi duyan anam yanıma geldi ve beni sakinleştirmeye çalışıyordu babam duyarsa hiç de iyi olmazdı. Ama ben durmuyordum çünkü kendime engel olamıyorum hıçkırıktan konuşamıyorum bile. Babamın tıpkı belgesellerdeki Aslanların kızdığında kükremesi gibi bağırıyordu. Sesler evin dört bir köşesine dağıldı ve o an benim için hayat durmuştu sanki. Etrafı yavaş yavaş süzdüm. Diğer tarafta babamdan korkup ağlayan kardeşim, sobanın üzerinde duran demlikte kaynayan suyun taşması, arkası babama dönük olan ve gizlice dert yaşları döken anam. Ve sonra birden ağır çekimden normal haline gelmiş gibiydi.

Babam " ulan şerefsiz adi köpek!! Ne diye ağlarsın? Ben sana demedim mi, koca kız oldun ağlamayacaksın diye?" Bu sözleri tekrarlayıp duruyordu babam. Anam babamı sakinleştirmeye çalışıyor " Bey bey sakin ol çocuğun ne suçu var şu demliği kenara çek taşıp durmasın" 

Babam kafasını sobaya doğru çevirdi ve hızlı hamlelerle " ulan bu suyu niye bu kadar doldurursun? Başım ağrıdı deminden beri suyun taşma sesinden. "Al sana çay " diyerek babam demliği alıp fırlattı. Gel gör ki babamın fırlattığı demlik masanın demir bacağına vurup bize doğru sekmişti. Babam ne kadar sinirli ve sert adam olsada asla bilerek bir demliği fırlatmazdı. Çünkü anamı çok seviyordu ikiside severek evlenmişti. Hatta töre de severek evlenen ilk anam ve babamı bilirlerdi. O an sanki kolum ve bacağıma sıçrayan kaynar suyun acısı beynimden yukarı fırlamıştı. Kafamdan bacadan çıkan dumanlar gibi acı çıkıyordu. Ve bu acı travmatik bir duyguyla kaplıydı. Koluma ve bacağıma nüfuz eden sıcaklık derimin alt katmanlarına yayılırken kalp atışlarım artık kontrol edilemez bir hızdaydı. Yarı ağlama yarı bağırma eşliğinde anam beni tuttuğu gibi banyoya götürdü. Ben anama bakarak daha çok yanmıştım. Yanan bölgeye anam su tutuyordu. Anama " Ana kendine de su tut ben iyiyim " diyordum. Ve o beni dinlemiyordu benimle birlikte ağlıyor bana su tutmaya devam ediyordu. Anam bana " ah güzel yavrum bu acılar ne ki, ben ne acılara göğüs gerdim. Vücuduma acının izleriyle anıları çizdim. Her baktığımda bana her bir acıyı anlatır, hatırlatırlar. Bana bir şey olmaz kuzum benim siz iyiyseniz bende iyiyim, siz ağlıyorsanız benim canımdan can gider et kopar. Ah güzel yavrum kuzum benim. Ağlama geçecek bunlarda elbet bir gün. Geçecek yavrum benim. Allah büyük. " diyordu. O an, o an ki duyguyu hiç bir kelime, söz veya cümle tarif edemezdi. Anamın gözünde ben çaresizliği gördüm ama aynı zamanda yüreğini siper eden taş yürek bir Ana'yı gördüm. Anam diğer köyde ki kadınlar gibi değildi. Okul okumadığına rağmen kendi kendine okumayı öğrenmişti. Anamı köyden çok seveni olduğu kadar sevmeyeni de vardı. Çünkü anam hatırı sayılır biriydi ve deli Hamide diye de anılır. Hiç bir şeyden kimseden korkusu olmaz gerektiğinde masaya yumruğunu vurur erkek,kadın fark etmez kafa tutardı. Tabiki anamında gücünün yetmediği yerler vardı. Anam beni banyodan çıkarıp soba yanan odaya geri götürdü. Çünkü hava soğuk ve kara kış ayıydı. Babam anneme " yav vallahi billahi de bilerek yapmadım. Yav Allah benim belamı versin " diyordu. Anamın gözünde ki öfkeyi hissebiliyordum gözünden ateş çıkıyordu o öyle bir ateş ki köylüler bile korkar. Deli Hamide demiyorlar boşuna. Anam sinirlenmişse anamın gazabına kimse uğramak istemez. Köy halkı baş edemez anamla. Anam babama " Yav Hamza bey, Hamza bey o demliği senin kafanda paralamak vardı da sen dua et " Babam anama " yav Hamide bilmeden oldu. Sen kızı bırak kendine bak hele bir yerine bir şey oldu mu?" Anam hiç bir şey demeden mutfaktan aldığı zeytinyağını yanan yerlere sürdü. Anama " Ana çok yanıyor tekrar su tutalım" Babam bağırıyordu " Lan ne yanması abartma ne var onda? Koskoca kız bir şey olmaz geçer" Anam nefesiyle yanan yerlere üflüyordu. Babamdan korktuğum için sesimi çıkaramıyordum. Ardından bir kapı sesi. Anam ve Babam o an yarı korku, yarı merak ayağa fırlamıştı. Kapıya öyle vuruluyordu ki o ürpertici ses evin dört bir köşesine dağılıp kök salmıştı. Babam kapıya yöneldi nefes nefes ve gözündeki korkuyu hissedebiliyordum. Babam kısık ve kesik seslerle " Ki...Ki...Kim o?" diyebilmişti. Kapının ardında ki ses " Hamza Ağa kapıyı aç, ben Apti Ağa" o an Anam ve Babam birbirine bakıp derin bir oh çekmişti. Neden korktukları hakkında en ufak fikrim dahi yoktu. Babam kapıyı açtı ve " Ulan Apti Ağa beni korkuttun. Ne diye kapıya alacaklı gibi vuruyorsun? Kapında aranda kan davası mı var?" Apti Ağa " kusura bakma Hamza Ağa durum acil olmasa böyle yapar mıyım?" Babam " Ne oldu? Yoksa duydular mı?" Apti Ağa "Yav dur hele. Hemen kafanda kurma. Dinle bi hele beni." Babam " yav konuşsana!! Ne diye taksitli konuşursun." Apti Ağa "Seni o adam çağırdı. Konuşmak istiyor. Gitmekle alakalı." Babam " haa şöyle desene gidelim bakalım. Beni aradı benden haber bekle dediydi." Apti Ağa " tamam işte haberci baykuşu geldi." dedi ve içten içe pis pis kahkaha atmıştı. Babam "ya ne demezsin senin getirdiğin haberler pek hayırlı olmaz ama" Anam araya girdi " Apti Ağa? Hayırdır ne diye çağırır? Ne diyecekse sana deseydi?" Apti Ağa " oo Hamide Yenge hoşbuldum. Adam yüz yüze görüşmek istedi" Babam " yav tamam hadi uzatmadan gidelim. Vakit kaybetmeyelim. Hamide sende kapıyı kilitle kimseye kapıyı açma." Anam " Tamam aman Hamza Bey dikkat et" Apti Ağa tekrar pis bir gülüş attı ve " Hamide Yenge ayıp ediyorsun sanki Hamza Ağa'yı öldürmeye götürüyorum" Anam elini kaldırdı ve " Apti Ağa pis pis gülme karşımda. Yararım kafanı, akıtırım pekmezini" Apti Ağa ürkek yüz ifadesiyle geri geri çekildi. Ve " Hamza Ağa haydi vakit kaybetmeyelim gidelim." Babam evet anlamında kafasını salladı. Babam ve yanında ki Apti Ağa evin önünden ayrıldı. Anam kapıyı sonuna kadar kilitledi ve yüzünde ki korku,panik ve meraklı tavırlarını anlayabiliyordum. Kendisi ne kadar köylüler tarafından deli Hamide olarak anılsada onunda gücünün yetmediği, korktuğu kısımlar vardı. Anama " Ana babamdan korkuma bir şey soramıyorum? Ne oluyor?" Anam " Bir şey yok yavrum sen endişe etme " Ben " Ana ne olur söyle?" Anam "Sırma!! Yeter dedim." Anama daha bir şey diyemedim çünkü korktuğu kadar sinirliydi de. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 10, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kara DuvakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin