BÖLÜM-1: HER İNTİHAR BİR CİNAYETTİR

12 1 0
                                    

Ruhum, kalbim ve bedenim bu aptal döngüye sıkışmışken nasıl yaşayabiliyordum??

~~~

"Eğer o kapıdan çıkarsan bir daha asla bu eve dönemezsin!" arkamdan öfkeyle bağırması adımları durdurmamış, aksine beni daha da sinirlendirmişti. Aynı sahne farklı karakterler. "Bu iyi haber..." omzumun üzerinden ona bakıp fısıldadığımda beni duymuştu. Yüzündeki öfke keyfimi yerine getirmişti. Kapı koluna uzandığımda başımın hemen sağında bir vazo gürültüyle duvara çarptı. Vazonun kırılan parçalarından biri elmacık kemiğimin üzerinde küçük bir yara açmıştı. Sadece gözlerimi kapatıp her şeyin bitmesini bekledim. Bir çığlık kulaklarımı doldurduğunda bana doğru atılan adımlar beni kendime getirdi. "Işık!" kapıyı açıp koşar adım evden çıktım.

Ağlamak istiyordum yüzümde oluşan acı umurumda değildi. Umurumda olan tek şey Doruk'tu. Bir an önce onu görmek istiyordum.

Arkamdan kimse gelmedi. Kimse bana gitmememi söylemedi. Kimse beni durdurmadı. Tıpkı o gün olduğu gibi. Kapüşonlumun cebindeki kulaklıklarımı çıkarıp ait oldukları yere taktım. Müziği açarken evimizin bulunduğu mahalleden çıkmak üzereydim. İnsanların bana tuhaf bakışlarını umursamamaya çalıştım. Onlar da haklıydı, bana bakmakta. Kim kışın ortasında, kar yağmamış olsa bile, şort giyerdi ki? Elbette o kaçık bendim.

Hasta olmak ve başkalarına muhtaç olmaktan ölesiye nefret ediyordum. Ama zatürre olup ölürüm umuduyla yazın giydiğim şortları kışın da giyiyordum. Sadece onu birkaç saniye görmek içindi tüm bu çabam. Neredeyse bir saat boyunca yürüyüp mezarlığa ulaştığımda yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. Bu aptal gülümseme her şeyden kaçtığım için yüzümde vuku buluyordu. Mezarlıkları seviyordum. Burada söylediklerinizle sizi yargılamazdı kimse. Burası yeni ve mutlu bir hayatın başlangıcıydı. Ya da ben öyle sanıyordum...

Kapüşonumu açıp Doruk'un mezarının bulunduğu yere doğru ilerledim. "Yine geldim..." mezarın yanındaki toprağa bağdaş kurup otururken kelimeleri ağzımda geveledim. Onun yanında, bu soğuk toprağın üzerinde, saatlerce oturup müzik dinledim. Bu yaptığım bana bu aptal dünyada yalnız olmadığımı hatırlatıyordu. Doruk beni hiç bir zaman yalnız bırakmamıştı. İşte onu bu yüzden seviyordum...

Ne zaman ki hava kararmaya başladı işte o zaman gitme vaktimin geldiğini anlamıştı. Mezarlıkta oturup Doruk'un mezarını saatlerce izleyip anılarımızı aklımda tekrar tekrar izlemeye koyulmuştum. Derin bir nefes alıp Doruk'a iyi geceler diledim.

Ayağa kalktığımda yine üzerim ölümün ağırlığı çökmüştü. Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarıp cebime atmadan önce müziği kapattım. Biraz uzağımda, arkamda, kalan banka doğru ilerledim. Buraya o kadar sık geliyordum ki görmesem bile o bankın yerini biliyordum. Başımı tutup banka oturduğumda derin derin nefesler alıp acıyla sızlayan gözlerime izin verdim. İlk defa bu mezarlıkta kendimi tutmak istemedim. İlk defa bu mezarlıkta hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yan tarafımda bir kıpırdanma hissettim. Bir bedenin varlığını hissetmiştim.

Kendimi durduramadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ellerimle yüzümü kapatıp yüzümü ve bu sefil halimi görmesini engellemeye çalıştım. Hiç ses çıkarmıyordu. Kendimi dizginlemeye çalıştım. 'Hadi ama Işık! Ağlamaktan daha kötü ne vardı? Ağladığını birinin görmesi.' içimden kendimi sakinleştirmek için psikologdan aldığım tavsiyeleri uygulamaya başladım.

"Al..." tok ve soğuk sesi duyduğum an kapalı gözlerimi açıp ellerimi yüzümden çektim. Yüzümün önünde duran peçeteyi bana uzatan bedene göndüm. Ellerimin teriyle yüzümü silerken kitabını okuyan kapüşonlu çocuğa şaşkınlıkla bakıyordum. "Salya sümük ağladın. Peçeteye ihtiyacın olduğunu sanıyordum." yine en az hava kadar soğuk bir sesle konuştuğunda peçeteyi biraz daha aşağı indirmişti. Ellerinde siyah deri eldivenler vardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 27, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YARALI KALPLER - UMUT IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin