Aşk nedir?
İnsan aşkı nasıl öğrenir? Anne babasından mı? Filmlerden mi? Dinlediğimiz şarkılardan, okuduğumuz şiirlerden mi? Aşk kitaplardan, filmlerden öğrendiğin midir, yoksa tecrübe edip hissettiğin mi? Hepimiz hayatımız boyunca gerçek aşkı arar dururuz. Sevmek, sevilmek isteriz. Hatta seveceğimiz insanı da seçmek isteriz. Ne ukalalık değil mi?
Ben de bu ukalalığı yaptım. Evet onu henüz 6 yaşındayken seçtim. Annemle babamı kaybettikten sonra, teyzemin yanına taşındım. Teyzem, kocasını çok genç yaşta kaybetmişti. Ona olan aşkından başka biriyle birlikte olmayı reddetmiş ve bu sebeple çocuğu da olmamıştı. Beni elimden tutup dededen kalma, eski ahşap evin önüne getirdiğinde kendimi çok yabancı hissetmiştim buraya. Bilmediğim bir yerde yapayalnızdım.
Uzun bir süre teyzemin benim için hazırladığı odaya kapattım kendimi. Yatağımın yanındaki pencereden, sokakta oyun oynayan çocukları izliyordum. Benim arkadaşlarım da, annem de, babam da çok uzaklarda kalmışlardı. Birkaç ay sonra teyzemin zoruyla sokağa çıkmaya ikna olsam da, çocuklarla oynamaya henüz hazır hissetmiyordum kendimi.
Yine bir gün, kaldırımda oturmuş ip atlayan kızları izlerken, birkaç yaramaz çocuk beni sıkıştırıp, kötü şeyler söyleyip, itip kakmaya başladılar. Evet dostlar çocuklar gerçekten acımasız oluyorlar. Ancak, o gün şunu da öğrendim ki, büyüklerde acımasızdı. Çünkü bir çocuk "piçin" ne demek olduğunu nereden bilebilirdi ki?
Ben de bilmiyordum. Ancak iyi birşey olmadığını anlamıştım. Tam ayağa kalkıp, yumruklarımı sıkmış kavga etmek için hazırlanırken, o çıka geldi... Kısa şortu, terden alnına yapışmış saçları ve çocuksu gür sesiyle;
"Gidin buradan rahat bırakın onu" diye bağırdı.Çocuklar hoşnutsuzca söylenerek gittiler. Sonra yanıma gelip bana kocaman gülümsedi. Öndeki eksik dişlerine rağmen. Bana inanın dostlar, hayatımda gördüğüm en anlamlı, en parlak gülümsemeydi bu.
"Benim adım Ömer. Bizimle oynamak ister misin?"
Hevesle salladım kafamı. Yüzümde onunki kadar büyük bir gülümseme ile. Elini uzattı, tuttum. İşte o an ben onu seçmiş oldum. Hem de henüz seçtiğimin bile farkında değilken.Sonra yıllarca oynadık. Hiç birbirimizi bırakmadan. Her şeyi birlikte yaptık. Her şeyi birlikte öğrendik. Yüzmeyi, ağaçlara tırmanıp meyve çalmayı, kopya çekmeyi ve yakalanmayı, kavga etmeyi ve dayak yemeyi, yalan söyleyip pişman olmayı, sadece bakışarak anlaşmayı ve birbirimizi... Ancak, bu süreçte benim tek başıma öğrendiğim bir şey vardı. Onu sevmek...
Onu kendimden ayrı hiç düşünmemiştim. Bilirdim ki ne olursa olsun o benim yanımda olacak. Biri bana zarar vermek isterse, karşısında Ömer'i bulacak. O, benim kahramanımdı.
Bütün hayallerimizi beraber kurardık. Geleceğe dair ciddi konuşmalar bile yapardık. Hatta,ne olmak istediğimize karar verdiğimizde ikimiz de 8 yaşındaydık.
Bir ağacın dalına oturmuş erik yiyorduk. Ömer hayran hayran binalara bakıp;
"ben de yapacağım bunlardan" dedi."Ne yani inşaatçı amca mı olacaksın?" Dedim ağzımı şapırdatarak eriğimi yerken.
"Ne alakası var Bade?"
"Ne bileyim, onlar yapıyor ya o binaları". Omuzlarını dikleştirip;
" Yok, ben Selim abinin dediği şeyden olucam kızım."
"Neymiş o?" Diye sordum merakla.
" Mimar deniyormuş. Binaları çiziyormuşsun."
Ben kıkırdamaya başlayınca ters ters baktı bana.
" Neye gülüyorsun şimdi?""İyi de akıllım sen çöp adam bile çizemiyorsun ki. Koca koca binaları nasıl çizeceksin?"
Hırsla söylendi Ömer;
"Görürsün bak hem de çok güzel çizeceğim işte. Hem senin olmak istediğin birşey bile yok konuşuyorsun."
En bilmiş tavrımı takınıp "Pışşıııkkk sen öyle san, ben bikere buldum ki ne olacağımı."
Merakla sordu," ne olacaksın?"
Gülümseyerek, coşkuyla duyurdum cevabımı," tarlacı".
Ömer yüzünü buruşturarak baktı bana;
" o ne be?"Evimiz gelmişti aklıma. Annemle, babamla yaşadığımız evimiz...
"Bizim evimizin yanında tarlalar, bahçeler vardı. Hep yemyeşildi her yer. Ondan tarlacı olacağım" dedim.
"Öyle mi? Peki var mısın o zaman iddiaya?" Ömer küçük parmağını uzatmıştı. Ben de hemen tutmuştum.
"Varım ki nesine?"
"Ben mimar olamazsam sanaaa..." Kafasını gök yüzüne çevirip ne teklif edeceğini düşünmeye başlamıştı. Bir süre sonra hah deyip tekrar dönmüştü bana.
"Bir kutu sakız alacağım. O en sevdiğin şekerli, yumuşak sakızlardan."
Heyecanlı heyecanlı el çırpmıştım. Şimdi sıra bana geçmişti.
"Ben de tarlacı olamazsam sanaa, o istediğin toptan alacağım." Ömer'in gözleri sevinçle ışıldamıştı.
"Tamam anlaştık." Deyip girmiştik iddiaya.
O iddiayı kimse kazanamadı. Çünkü ikimiz de ikinci senemizde istediğimiz bölümleri kazanmıştık. Hem de aynı üniversitede. Ama Ömer, bana yine de bir kutu sakız almıştı...
İşte böyle böyle ona olan sevgim, zamanla aşka dönüşmüştü. Bir gün, onun da hissedeceğini, onun da beni seçeceğini umduğum bir hayale dönüşmüştü.
O, sanki annemle babamın bana hediyesi gibiydi. Sonsuza kadar hayatındaki en önemli kadın ben olacaktım. Hayatına giren kadınlar olacaktı elbette. Ama eninde sonunda, o beni seçecekti. Ki bu zamana kadar öyle de olmuştu. Çıktığı bütün kızlardan bir sebeple hoşlanmadığını söylemiş, onu da soğutup vazgeçirmiştim. Yaptığımla gurur duymuyordum, ama böyle olması gerekiyordu. Çünkü onun gerçek aşkı bendim. Bir gün o da bunun farkına varacaktı. Bundan o kadar emindim ki... Aşkın ne olduğunu bildiğime emin olduğum kadar. Bilirsiniz dostlar, hayat sürprizlerle doludur...
![](https://img.wattpad.com/cover/331590798-288-k338178.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam tozu
Romance... "Nasıl bir şey biliyor musun Timuçin? Sanki, bir bardak suya cam tozu karıştırmışım ve yudum yudum içiyormuşum gibi... Her yudumda içimin ince ince çizildiğini hissediyorum. Sanki kendi kanımla kendimi boğuyorum. Ama engel olamıyorum, duramıyoru...