Uzaklarda Güneşler Doğuyor

111 18 23
                                    

Barış Manço - Dönence

Yurdundan kopan her kök için başka topraklar kuraktır. Biraz daha derine ilmek atsan su bulunur sanrısı aslında bir kayboluştur. Tam yolunu bulduğunu sandığın yerde de kendini kaybettiğini fark edersin. Bu yüzden âdettendir gurbete giden kadın erkek her yurttaşa adının yazılı olduğu sabun kokulu bir mendil verilir ve o mendilde memleketinin biraz toprağı ya da taşı olur. Kimisi yârinin saçından bir tutam sarar, kimisi çiçek tohumu..

Onun mendilinde sadece kan vardı. Sabun değil ter kokuyordu.

Ülkeden kaçışını dün gibi hatırlıyor. Çoktan on bir ay olmuş. Fakat Almanya sınırlarına gireli üç dört ay ve Berlin'e geleli iki ayı henüz geçmişti.

Yol boyu ona söylenen "pasaportunu asla kaybetme, kimseye güvenme". Güvenmemek onun en iyi bildiği şey. Asya'yı, denizleri bir boydan diğerine aşıp geldiği bu yerde, sırtında tek bir çanta, üzerinde adının yazılı olduğu her şeyi bedeninden bir parça gibi taşıyor sıkıca.

"Pasaport!"

Sarışın adama uzattığı pasaportu için tetikte bekliyor.

"Do KyungSoo!"

Hazır olda "Evet" diyor.

"Çalışma izni alman ayları bulur. Tabi o zamana kadar sınır içinde kalmayı başarabilirsen."

"Dayanırım."

"Berlin polisi atmaca gibidir. Dayanıklılığın onların karşısında iş görmez."

İfadesini bir karamsarlık sarıyor.

"Başka yolu yok mu? Geri dönemem, dönecek yerim de kalmadı zaten."

Martini dedikleri adam onu süzdü. Bu bakışlardan rahatsız olsa da alışkındı.

"Belki evlenebilirsin" dedi adam, "hem oturma izni bile alırsın."

"Bu mümkün mü?"

"Mümkün. Fakat ne dersin bilmiyorum."

"Sanırım bir süre evli görünmemiz gerekecek. Bunu yapabilirim."

"Alman yasaları sandığından daha katı Asyalı. Gerçi siz Japonlar- Çinli misin yoksa?"

Kore bağımsızlığını alalı on yıl bile olmamışken.. Ve oradan canını alıp kaçmışken ülkesini söyleyemedi. Onun kökleri artık buradaydı.

"Dayanırım" dedi yine, buraya gelinceye değin dayandıkları daha az değildi.

"Aday listelerini kontrol edeceğim-"

"Aday listesi mi?"

"Ne sandın? Bu iş için biraz bedel ödemen de gerekebilir. Ücrete mukabil bir evlilik bu yani."

Kyungsoo iç çekse de nefesini içinde tuttu. Ağır ağır salladı başını, dayanırım dedi bu kez kendisine.

"Sanırım buna da tamamsın?" diye yokladı adam onu.

"Buna da tamam" dedi.

Adam ona elini uzattı, anlaşmadan uzak bir okşayışla uzatınca hızla çekti elini. Adam ona yan gülüşle el salladı ayrılmadan evvel.

"Pezevenk herif.." diye homurdandı Kyungsoo arkasından. Atölyedeki vardiyasına geri döndü. Üniforma diktikleri dikiş atölyesiydi burası. Ve geldikten bir ay sonra, cebinde son kuruş kaldığında bulmuştu burayı. Daha ucuza çalıştıkları için göçmen işçi tercih eden yerlerin aksine bir de kalacak yer veriyordu burası.

Tren garından dönüştürme atölyenin yakınında vagonlardan banliyö sitesi kurulmuştu. İşçiler çoğunlukla burada kalıyordu, çoğusu yabancı işçi olan sakinlerin yanı sıra evsiz yerliler de vardı.

DönenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin