giriş

238 13 0
                                    

"Tamamdır, şimdi gülümse"

Flaşın patlamasıyla gözlerimi yummuş ve karşımda fotoğraflarımı çekmeye çalışan Seungmim için poz vermeye devam eden Felix'e odaklanmıştım.

"Bunu asla yapmayacağım!"

"Hadi ama tek bir seferlik."

Pekâla, Felix her ne kadar gülümsemsini kendisine yakıştırmasa da ve başta ki teklifini reddetse de Seungmin'nin karşı çıkmasıyla üstelemeyi kesmişti. Eğer bir şeyi istiyorsa onu bu kararından geri çevirmek pekte mümkün değildi.

"İşte böyle, biraz da şuraya geç."

Felix'in gülümsediğini görmesiyle kendi suratına da benim çokça sevdiğim gülümsemesini yerleştirmiş ve parmağı ile  işaret ettiği yere geçmesini istemişti.

Biraz sonra Seungmin elimde ki kamerasını üstünde ki tuşa basarak kamerayı kapatmış ve kılıfına yerleştirmişti. Felix ise çekimin bittiğini anlayarak arkamızda bulunan masaya ilerleyerek üzerine masada bulunan kabanı geçirmişti. Bu ekim ayında ondan modellik yapmasını isteyen arkadaşını reddememiş ve birlikte okuduğumuz üniversitenin manzarasında çekim yapmıştık.

"Hasta olursam senden bilirim ona göre!"

"Hadi ama Felix, bu fotoğrafları okulun dergisinde koşa koşa bana gelip teşekkür edeceğini hepimiz biliyoruz."

Az çok haklı olmasına rağmen onu övmemek için omuzlarımı silkmişti Felix. Ben ise bu tatlı hallerine gülümsemiş ve oturduğum çimenlerin üzerinden hızlıca kalkmıştım. Yaklaşık 2 saattir çekim yapan arkadaşlarımın yanında bulunmuş ve onlara ne yapmaları gerektiği hakkında bilgiler vermekten çekinmemiştim. Hoş onlar da beni bu yüzden buraya çağırmıştı, ikiside ne kadar mükemmeliyetçi olduğumu çok iyi biliyorlardı.

Biraz şakalaştıktan ve sohbet ettikten sonra birlikte üniversite binasına yürümeye başlamıştık.

Okul binasına kadar birlikte yürümüş ardından da vedalaşarak ayrılmıştık, dersimin başlamasına az kaldığı için başka bir yere uğramadan dersliğimi aramaya koyulmuştum.

Telefonumdan dersimin ortak derslerden biri olduğunu fark etmiş, bu yüzden de yolumu dersliklerin olduğu koridordan amfilerin olduğu yöne çevirmiştim. Biraz sonra amfiyi bulmuş ve içeri geçmiştim.

Dersin başlamasına hala vakit olduğundan dolayı amfi çokta kalabalık değildi, bunu fırsat bilerek istediğim yere geçmiştim. Yerimi aldığımda, defterlerimi ve tabletimi çıkarıp telefonumla ilgilenmeye başlamıştım.

Aradan ne kadar geçtiğini bilmiyorum ama omzuma değen hafif parmaklarla birlikte başımı ilgilendiğim telefondan kaldırmış ve gözlerimi yanı başımda duran kişiye dikmiştim.

"Yanın dolu mu?"

Karşımda duran silüyeti baştan aşağı incelemiştim. Benim aksime sapsarı saçları omuzlarına duşüyordu, dolgun ve çürük kırmızı olduğunu tahmin ettiğim dudaklarıyla mükemmel görünüyordu. Gözlerimi biraz daha aşağı indirdiğimde fiziğinin de yüzünden pekte farklı olmadığını ve neredeyse mükemmel göründüğünü düşünmeye başlamıştım.

Karşımda duran bu kişiyi daha önce gördüğümü sanmıyordum, ki tanrı şahidim olsun böyle ilgi çekici ve neredeyse mükemmel olan bu adamı unutmama imkan vermiyordum. Her zaman insanların dış görünüşüne önem verirdim, eğer ben mükemmel görünmeye çalışıyorsam diğerlerini yargılama hakkım vardı değil mi?

Benim aksime oldukça cesur giyinebileceği bir vücudu olduğu her halinden belliydi. İnce beli giydiği beyaz tişörtün içinden dahi belli oluyordu. O sırada kendi giydiklerimi hatırlamıştım, vücudumu belli etmemek amacıyla üzerime giydiğim siyah kapşonlum ve bacaklarımı saklamak için giydiğim bol pantalon. Onun gibi dar pantalon giyebilmeyi çok isterdim ancak bunu yapmayacağımı biliyordum da.

be quiet and drive (far away), hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin