sessiz çığlıklar da boğulmak

95 11 0
                                    

Hwang Hyunjin belki de farkına varmadan bir yangın başlatmıştı, öylesine büyüktü ki bu yangın, bir sürü aileyi dağıtacaktı, hayatları karartacaktı, evleri yıkacaktı. En başta her şey sadece küçük bir kıvılcımdan ibaretti, basitti. O kıvılcım Hyunjin'nin beni öptüğü o gece ortaya çıkmıştı ve yangında o gün başlamıştı. İki oğlan yaratacakları yıkımdan bi haber şekilde birbirlerini öpmüşlerdi, gençlerdi ve hiçbir şeyden haberleri yoktu.

O gece daha fazla olay olmadan bitmişti, yanı başında bulunduğumuz kapağın zorlanmasıyla dudaklarımızı ayırmış ve grubun yanına dönmüştük. Birbirimizle daha fazla konuşmadan gece bitmiş ve evlere dağılmıştık. Eve gittiğim gibi kendimi yatağa atmıştım, kullandığımız maldan olsa gerek daha fazla ayık duramamış ve gözlerimin kapanmasına izin vermiştim. Beni asıl yoranın ise mal olmadığına emindim.

Alarmla birlikte uyandığımda bugünün ne yazık ki hafta içi olduğunu fark etmiş ve kendimi zorlayarakta olsa yataktan çıkarmayı başarmıştım. Dünden dolayı lanet bir baş ağrım vardı ve muhtemelen bunh geçirebilecek türden bir ağrı kesici yoktu. Yinde de aklıma ağrı kesici almayı not ederek yataktan çıkmıştım. Sürünerek de olsa üstüme adam akıllı bir şeyler giymeyi başarmış ve ağrı kesicileri almak üzere mutfağa adımlamıştım. Çalışanlar acele etmeden kahvaltıyı hazırlarken onlara yemeğe katılmayacağımı söylemeyi başarmış ve ağrı kesiciyi alarak mideme göndermiştim. Evden çıkmak için kapıya yöneldiğimde annemin  yemeğe yardım ettiğini gördüm.

"Günaydın oğlum, kahvaltıya kalmayacak mısın?"

Anne oğlun dün akşam alabileceği en iyi malı aldı ve şu an midesinden ne geçerse geçsin o tadı vermeyeceği için yemeği es geçecek demeyi çok isterdim. Ancak annem her ne kadar sorumsuz olsa da kalbine bu şekilde indirmek istemediğimden mecburen yalan söylemiştim. "Seungminler ile yiyeceğim anne." İnandırıcı bir yalan uydurmuştum.

"Öyle olsun bakalım, yarın akşam büyük babanların yemeğine katılacaksın unutma." Keşke uyuşturucu aldım deseydim de kalbine inseydi şeklinde beni saçma düşüncelere iten bu cümleyi duyduktan sonra ister istemez afallanıştım. Evet gitmeyi kabul etmiştim ancak bu gitmek istediğim anlamına gelmiyordu ve ben o lanet partiye hiç gitmek istemiyordum. Olacakları zor da olsa kabullenmiş ve okula doğru yola koyulmuştum.

Annem her zaman beni okula göndermek için ısrar etse de 20 yaşında olduğum için bunu her seferinde reddetmiş ve kendim giderim ayaklarına yatmıştım. Gereksiz gururum yüzünden hergün yol yürümek zorunda kalsam da okul yaşadığımız yere çok uzak değildi ve bu yüzden şükretmeliydim. Okula geldiğimde Seungmin veya Felix'i göremediğimden, ayrıca başımda ki dayanılmaz ağrıdan dolayı, fazla oyalanmadan dersliğim olduğu yere yöneltmiştim adımlarımı. Dersliğe girdiğimde ders dinleyecek halde olmadığımdan en arkalardan bir yere oturmuş ve sınıfın dolmasını izlemiştim.

İnsanlar mutluydu, gerçi çoğu da dün gece ki partide yoktu, arkadaşlarıyla rahatça sohbet ediyorlardı. Arkadaş grupları vardı, misafir olduğum kadarıyla fazlasıyla komik bir sohbet döndürüyorlardı. Neden onlara imreniyordum? Benim arkadaşım yok muydu, arkdaş grubuna mı sahip değildim? Hayır, hayır bunlara sahiptim, eğer olmasaydım da bir şekilde sahip olmasını bilirdim. O zaman neden kıskanıyorum karşımdakileri, neden onlar yerinde olmak istiyorum, gözlerim acıyordu, zar zor açık duruyorlardı. Ders başlamış mıydı bilmiyorum, başlamış olabilirdi çünkü aralarında ki sohbet biraz daha yavaşlamıştı ancak hala devam ediyordu. Sadece karşımda oturan arkadaş grubuna odaklanmıştım ve başka bir şey düşünemiyordum. Onlar gibi olmak istiyordum, rahatça davranabilmek istiyordum sadece. Kimsenin beni yargılamasından korkmak istemiyordum.

Gözlerim bana ihanet ediyordu, fazlasıyla acıyorlardı, taa ki gözümden gelen yaşa kadar. Evet, karşımda ki arkadaş grubu bana hiç bir zararları olmasa da beni ağlatıyorlardı. Hüngür, hüngür ağlamak istiyordum. Başımı kollarım arasına gömdüm, şimdi onları göremezdim. Göz yaşlarımı da tutmadım, ağladım. Sessizce ama çokça ağladım derste. Çığlık atmak istediğim noktaya gelene kadar ağladım, içinde bulunduğum bu lanet hayattan çıkmak istiyordum. Çığlıklarımı bastıramıyordum, bastırmak istemiyordum. Sesim kısılana kadar çığlık atmak istiyordum. Daha fazla dayanamadım, çantamı da beraberimde alarak sınıfı hızla terk ettim. Sınıftakiler ne düşündü inanım o an zerre merak etmiyordum, koşar adımlarla banyoya gittim ve çantamı yere fırlattım. Kendmi atabildiğim yere oturdum, temiz mi pis mi umrumda değildi.

be quiet and drive (far away), hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin