Tam şu anda rüyamın en güzel kısmında susmayan telefonum yüzünden uyanmak zorunda kalmıştı. Bir daha telefonu kapatarak uyumayı aklıma not ettim. Telefonu elime aldım ve Soobin olduğunu görünce açtım.
"Ne var Soobin sabah sabah ne arıyor-"
"BUGÜN ÇEKİMİN OLDUĞUNU UNUTTUĞUNU SÖYLEME BANA!"
Siktir.
Koca bir siktir.
"Binnie şey bak be-"
"Binnie falan yok Beomgyu çabuk hazırlanıp geliyorsun çıldırtma beni daha fazla."
"Geliyorum hemen."
Cidden Soobin beni bir gün öldürecekti.
Telefonu kapattığım gibi üstüme bir şeyler geçirip çıktım. Kapıda şoför vardı. Tanrı aşkına kim bilir ne zamandır bekliyordu.
Daha fazla vakit kaybetmeden arabaya bindim. 20 dakikalık bir yolculuk sonrasında varmıştık.
Hızlı bir şekilde şirkete girdim, asansör ile zaman kaybetmemek için koşarak merdivenleri çıktım. Çıktığım gibi karşımda Soobin'i buldum.
"Şükürler olsun sonunda geldin, Yeonjun içeride çabuk geç sende."dedi sinirle Soobin.
"Dur bir soluklanayım." dedim ama bakışlarını görünce bundan vazgeçip odanın kapısını açtım.
İçeride dediği gibi Yeonjun vardı. Özenle yapılmış saçları, üzerindeki yeşil gömleği ve deri pantolonu ile tam bir afetti. Benim üzerimde ise ayıcıklı bir t-shirt ve gri eşofman vardı ve saçlarımı taramamıştım bile! Rezil rüsvaydım.
Ben bunları düşünürken kafası yavaşça bana çevrildi. Geldiğimi yeni fark etmişti. Beni yavaş bir şekilde süzdü ve dudağının kenarı hafif kıvrılır gibi oldu.
Tokalaşmak adına elimi uzattım ve o da hemen elini kaldırdı. Ellerimiz artık temas halindeydi.
"Beomgyu."
"Yeonjun."
Aramızda garip bir bakışma geçiyordu. Hayır, Hint dizilerindeki gibi değil.
"Birbirinizi tanımanıza rağmen bu saçma tanışma olayını yaptığınızı görmezden geliyorum. Çekimler için yola çıkmamız gerekiyor bir an önce giyinmeniz lazım." dedi Soobin. Gediğini fark etmemiştim bile ve Yeonjun'da fark etmemişti büyük ihtimalle bu suratından anlaşılıyordu.
Suratım anında kızardı bu saçma duruma, o da ensesindeki saçlarla oynuyordu belli ki o da utanmıştı. Tatlıydı, çok tatlı.
Kendine gel Beomgyu gardımızı düşürmüyoruz. Yani, alt tarafı yakışıklıydı, daha onun gibi bir çok yakışıklı model vardı sonuçta. Hayır, Yeonjun gibisi yoktu. Kahretsin daha fazla düşünmemem lazımdı.
İlk kapıdan çıkan ben oldum o da peşimden geldi ve kıyafetlerimizi değiştirmek için kendi odalarımıza geçtik.
-
Konsept yeşildi, yeşilin tonları. Yeşil huzur verici bir renkti benim için oldum olası sevmiştim ve şu anki stresli halimi sakinleştirmesi güzeldi.
Çekimler yeşilliklerin olduğu bir alanda yapılacaktı bu yüzden giyinip yola çıkmıştık. Karşımda Yeonjun oturuyordu ve çaktırmadan onu süzüyordum. Üstünde sadece yelek vardı ve önü açıktı. Evet şu an sakin olmam şaşırtıcıydı çünkü bu görüntü çok kışkırtıcıydı.Boynunu kolyeler süslemişti. Altında ise düz bir kot vardı ve kemer takmıştı.
Bense üzerimde sadece yeşil hırka ile duruyordum ve altıma onun gibi kot giymiştim. Pekala onun kadar ateşliydim ve bunu onun bana kayan gözlerinden anlıyordum, ikimizde birbirimizi süzüyorduk ve bunun farkındaydık. Bu süzme işi çekim yerine kadar sürdü.
Arabadan indik ve bizi fazlaca yeşil bir ortam karşıladı oldukça güzel bir yerdi. Ilık bir esinti vardı. Sadece hırka giydiğim için bunu rahatlıkla hissediyordum.
5 dakikanın ardından çekimler için hazırdık.
-
Çekimin ortasındaydık ve ben soğuk terler döküyordum. Neden mi çünkü çok fazla yakın bir pozisyondaydık. Çimlere oturmuştuk ve ben onun göğsüne yaslanıyordum. Çıplak göğüsüne. Çıplak. Evet bu önemli bir ayrıntıydı. Ayrıca belimi sarmıştı, elinin soğukluğu ile titriyordum bu heyecandan da olabilirdi bilmiyorum. Şu an hiç bir şey bilmiyordum. Beyin fonksiyonlarım işlevini yitirmişti. Sadece o ve ben vardık. Biz vardık.
Kalp atışlarını hissediyordum, hızlıydı. Bu hoştu, benden etkilenmesi güzel hissettiriyordu. Kafamı yavaşça ona çevirdim, o da aynı yavaşlıkla kafasını bana doğru çevirdi. Göz göze geldik. Gözleri çok yoğun bakıyordu ya da ben anın etkisi ile öyle hissediyordum. Tam şu an yakınlaşmamız falan gerekiyordu değil mi? Ah hayır öyle olmadı.
"Pekala, çekim bitti güzel iş çıkardık. Dağılabiliriz."
Tanrı aşkına sırası mıydı. Yeonjun ile sesi duyduğumuz gibi bakışlarımız ayrıldı ve onun sıcak göğsünden kendimi koparmak zorunsa kaldım. Biraz daha orada kalsam ne olurdu sanki.
Soobin kenarda arabanın içinde beni bekliyordu. Eşyalarımı toparladım ve arabaya doğru ilerledim. Tam o anda kolum nazikçe kavrandı. Kafamı kolun sahibini görmek için çevirdiğimde Yeonjun ile karşılaştım. Şaşırmıştım.
"İyi bir çekimdi." diyerek bana elini uzattı.
"Evet öyleydi." dedim ben de elimi uzatırken.
Ellerimiz yine temas içindeydi ve bu teması hiç kaybetmek istemedim ama bazı gerçekler vardı.
"Belki yine görüşürüz." dedi Yeonjun.
"Belkide." dedim.
Ellerimiz ayrıldı. O arabasına gitti, ben de Soobin'in arabasına.
Ama şu bir gerçekti ki bu onu son görüşüm olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fifty shades of green
Novela Juvenilbeomgyu ve yeonjun dergi çekimi için bir araya gelir.