(14) All night, all night and every day

268 35 20
                                    

"Seni bir daha üzmeyeceğimden emin olabilirsin güzelim." dedi.

Bu cümlesine karşılık ona gülümsedim ama bu gülümsemenin anlamı pek iç açıcı değildi ve Yeonjun bunu bilmiyordu.

Sağ elimi havaya kaldırdım ve yanağına sertçe vurdum.

Evet bunu yaptım, ona tokat attım. Yeonjun'u affetmiştim ama bunu kesinlikle hak etmişti ve onu biraz daha süründürmeye niyetliydim.

Attığım tokadın etkisiyle Yeonjun'un kafası sağa doğru döndü. Gözleri kocaman açılmıştı. Elini yanağına götürdü ve kafasını bana doğru çevirdi.

"Beomgyu, ne yapıyorsun?" dedi.

"Onca yaptığın şeyden sonra hak ettin." dedim ve kollarımı birbirine bağladım.

Yeonjun yanağındaki elini indirdi ve "Haklısın." dedi.

"Tabii ki haklıyım." dedim gözlerimi kısarak. "Şimdi ben içeri Taehyun'un yanına gidiyorum sen de evine gidebilirsin."

"Ne? ben beraber gideriz diye düşünmüştüm." dedi. Şaşırdığı belli oluyordu. 

"Benim daha işim var, sen git." dedim.

"Ne işi?" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Yeonjun çok soru soruyorsun git işte akşam konuşuruz." dedim.

"Pekala, gidiyorum." dedi.

Yeonjun arkasını döndü ve bahçe kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açmadan önce durdu ve bana doğru döndü. Hafifçe gülümsedi ve elini salladı. Ben de ona gülümsedim ve elimi salladım. 

Kapıyı açtı ve arabasına ilerledi, ben de Taehyun'un yanına gittim.

Kai

Birazdan evime Soobin gelecekti ama ben yerde oturmuş yas tutuyordum. Çünkü mor köpekli pandufum yırtılmıştı.

Bu benim gibi biri için büyük bir şeydi. Çok büyük hem de.

Yas tutmaya devam ediyordum ki zil çaldı. Ayağa kalktım ve elimdeki pandufları koltuğa bırakıp kapıya ilerledim.

Kapıyı açtığımda karşılaştığım şeyle aklımdaki panduf uçup gitmişti çünkü karşımda sarı saçlı bir Soobin duruyordu.

"Hayal görüyorum değil mi?" dedim.

"Bilmem. Kolunu çimdikle istersen." dedi ciddi bir şekilde ama gülmemek için kendini zor tuttuğu belliydi.

"Dalga geçme benimle, geç içeri hadi." dedim gözlerimi devirerek.

Soobin kapıdan  girdi ve içeri geçti. Ben de arkasından onu takip ettim.

İçeri geçtiğimizde  koltukta pandufları gördüm ve suratım yine düştü.

Bunu fark eden Soobin yanıma geldi, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Ne oldu Kai?" dedi.

"Of ya pandufum yırtıldı, baksana." dedim ve koltuktan aldığım pandufu gösterdim.

Yüzü az önce endişeliydi ama şu an şefkat dolu gözüküyordu. Elimden pandufu aldı biraz inceledi ve geri koltuğa koydu.

"Gel bakalım." dedi ve kollarını iki yana açtı.

Hemen kollarının arasına girdim, burası gerçekten huzurlu hissettiriyordu.

"Pandufun için üzülme dikebiliriz. O da olmazsa yenisini alırız." dedi.

Onaylar şekilde kafamı salladım.

"Biliyor musun benim de pandufum var hem de dinozorlu." dedi ve ben de kafamı kaldırıp suratına heyecanla baktım.

fifty shades of greenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin