Tanrı bizi yaratırken hep kendisine boyun eğmemizi ve kader dediği şeyleri kabullenmemizi, çünkü her şeyi kendisinin bildiğini söylerdi. Biz ise kendi hikayemizde ikinci başrol gibiydi her şeyi yaşayan biz önemsizdik.
Tercih etmek istediklerimiz hep bize göre değil önceden karar verilen hayatımıza göre giderdi. Bizim kendi hayatımızda müdahale edecek hiçbir şeyimiz yoktu.
İçimi her zamanki gibi karartan düşüncelerimle beyin fırtınama son vermeye çalışarak nefesimi dışarı verirdim, aynanın yansımasından kendimle göz göze gelirken elimde tuttuğum kumaşın ucunu düzeltmeye çalışıyordum.
Her şey bittiğinde kendime daha öncekilerde de olduğu gibi yüzümü buruştutarak iğrendiğimi belli eden bir ifadeyle baktım. Kendime baktıkça karşımdaki aynayı kum taneleri gibi unufak olacak kadar kırmak istiyordum.
Kapımın tıklatılma sesi kulaklarıma ulaştığında aynadan gözlerimi alıp saate yönlendirdim. Evet, ayin başlıyordu.
Ayinlerden düşmanımdan daha fazla nefret ederdim. Tanrının mabedinde kendini aciz, Tanrı'ya sığınan varlıklar; bu mahbetten çıktıktan sonra bu değerleri unuturlardı. Zengin olanı fakire göstermelik yardım eder, en Tanrı'ya bağlı olduğu düşünülen içten içe Tanrı'yı inkâr ederdi.
Bizim gibi aptal rahibeler ise kendini Tanrı'ya adarlar, kendini onun eşi gibi hissederdi. İsa'nın bizim gibi bir fani olduğunu küçük beyinlerine koyamazlardı.
Nefesimi dışarı verirken midemdeki iki üç lokmayı da kusmak istercesine etrafa bakındım. İnsanların hepsi birbirine karşı dini kullanıyordu. En dindar, en ahlaklı şu bu sıfatlarını içten yaşayamadıkları halde bunla övgü toplamak çoğu içi boş faninin hoşuna gidiyordu.
Köşede durduğum yerden rahibin yakınlarında olan yerime ilerledim, herkese donuk bir yüz ifadesi sergilerken hâlâ herkese iğrenircesine tanındığım bir ifadeyle onları süzmeye devam ettim.
O an bu kadar sözlerim üzerine bir kişide takılı kaldı gözlerim. Dua sırasında, ellerini birbirine sıkıca kenetlemiş ağlamaktan farksız olan kadın... Sanki Tanrı gerçekten kendine yardım eli uzacakmış gibi delicesine yanaklarından dökülenlerle ileri geri sallanıyordu ve bir bakışta anlardınız ki o diğerlerine göre cidden farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead girl walking | sahyo
FanfictionJihyo; yirmi birinci yüzyılda hâlâ dinine çok bağlı olan bir ailede, rahibe olarak yaşamaktan sıkılmıştı. Ruhu ölüden farksızdı kendince. Sana ise her haftasonu kiliseye gelirdi.