three.

139 32 9
                                    

Kilisenin rahat olduğunu düşünmediğim, tahtadan yapılmış ve yıllardır bakımsızlıktan kırılmaya yer arayan oturaklarındaydı yine o kadın. Aynı şekilde duruyordu.

Üç hafta geçmişti onu görmemin üzerinden. Üç hafta önce nasılsa şimdi de öyleydi. Üzerine giydiği simsiyah elbise onun güzelliğini daha da ortaya çıkarıyor ve kızıl rengindeki siyah tülle örtmeye çalıştığı saçlarını daha ilgi çekici kılıyordu.

Ama bu kadar kusursuzluk arasında tek kusuru sadece Tanrı' ya kendinden geçmiş bir halde dua etmekti.

Aslında bu kusursuzluğunu da kapatamıyor da olabilirdi. Sonuçta diğer insanlar gibi sahtekâr biri değildi, Tanrı' ya gerçekten ihtiyacı olsa gerekti.

Düşüncelerimle ona bakarken durduğum köşeden ayrılıp kitaplıktaki buralarda tek okuyabildiğiniz şey olan dua kitabına doğru adımlarımı yönlendirdim.

Kitap okumayı severdim lakin böyle yerlerde sevdiğin şeylerden vazgeçmen gerekiyordu. Kitaplar günahkâr insanların kendini yaratıcısı olarak gördüğü yeni bir evrendi ve bir şeyi yaratmak sadece Tanrı'ya mahsus derlerdi. İşlerine gelmiyor, yoksa burada kafayı yemiş rahibeler ve rahipler dışı herkes günahtan hoşnut duyuyordu.

Tam önündeki alandan geçtiğim sırada anki bunu bekliyormuş gibi bir edayla gözlerini açıp tam da bana baktığında bir süreliğine yürüme eylemimi durdurarak aynı şekilde ben de ona bakmayı sürdürdüm.

Az önceki ifadesine nazaran yüzünü geniş bir gülümseme kaplarken ciddi olup olmadığını sorgularcasına bir bakış atıp ona göz devirdim ve kitaplıkta duran kitabı elime alarak kilisedenin koridoruna doğru ilerledim.

Yürürken onu kontrol ettiğimde yüzünde bu sefer de bozulmuşluğun ve aynı zamanda biraz da şaşkınlık bürünmüştü. Az önce parıldayan gözlerindeki ifadeler de silikleşmiş gibi bir his veriyordu.

Vicdanım mı demeliydim -ki daha önce hileon vicdan yaşamamış biri olarak garip bir hisle adımlarımın yönüne değiştirerek ona doğru ilerlemiltim. Kısa sürede onun yanına geldiğimde parmaklarım arasında tuttuğum kitabı küçük bir çocuğun arkadaşına hediye veriyormuş gibi bir şekilde ona doğru uzattığımda yüzü tekrar eski haline dönmüştü.

Tebessüm ederek ona baktım. Biraz sonra dudaklarımdan benden habersiz süzülecek kelimelerden habersizdim. "Böyle gülmeye devam etmelisin."

Ben ne diyordum öyle?

Ben ne diyordum öyle?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
dead girl walking | sahyoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin