0.4

227 160 7
                                    

🎼 Evdeki saat - Uzunlar V2

"Son umudumu almaya geldim. Ve alıp gidiyorum Fulya abla." Dedi gözlerini ayırınca. Annem kafasını salladı bu duruma sadece.

Hiçbir şey anlamamıştım.

Tek anladığım şey bu şahsın son umudu olduğumdu.

"Bırak beni. Bırak lan beni. Bıraksana olum beni."

Bırakmadı kolumdan sertçe tutmuş beni arabasına doğru ilerletiyordu. Güçlüydü. Evet elimi çekemeyeceğim kadar, beni sürükleyecek kadar güçlüydü.

Peki ya annem. Sadece ağlıyordu. İlk defa anneme ağladığı için bu denli sinirlenmiştim. Ağlamanın sırası mıydı? Kızını bir yabancı - annemin tanıdığı bir yabancı - götürüyordu ama o sadece ağlıyordu.

"ANNE!" Dedim. "NOLUYOR BURADA? BU BENİ NEREYE ÇEKİŞTİRİYOR?" Evet bağırıyordum çünkü aramızdaki mesafe arttıkça artıyordu. Annem ben bağırdıkça daha çok ağlıyordu. Ağlamasını ilk defa hüzünle değil iğrenir bir şekilde karşılık veriyordum. "CEVAP VERMEYİP GERÇEKTEN BOŞ BOŞ AĞLAYACAK MISIN!?" Son cümlemide söylemiştim ki kapısı ne ara açıldığını anlamadığım aracın kapısından içeri sokmuştu beni şahıs. Kalkmaya yeltendiğimde tek eliyle tekrar otutturmuştu.

Vaov erkek. Çok etkilenmiştim.

Bu da yalandı tabi. Sert takozun tekine benziyordu.

Emniyet kemerimide takıp kapıyı örtmüştü. Emniyet kemerini yerinden çıkarıp kapıyı açmaya çalışıyordum ki kapı kilitli olduğundan açılmamıştı. Yan tarafıma döndüğümde arabayı çalıştırmak üzere olan şahsı görmüştüm. Ne ara arabayı binip kapıyı kilitlemişti bu.

Derin bir nefes aldıp verdim. Bu her zaman işe yarardı öyle değil mi? Hayır bu yöntem hiç bir halta yaramamıştı. Aksi şekilde beni daha da çok sinirlendiriyordu. Camdan dışarı anneme dönüp bakmak istedim ama içimde bir şeyler buna engel oluyordu.

Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde aylarca bizi izlediğini bildiğim şahıs önümüze çıkıyor. Beni kolumdan tutup çekiyor. Son umudumu almaya geldim filan diyor. Beni arabasına sürüklüyor. Ve bak şu işe ki annem bu yabancıyı yani onun için yabancı olmayan yabancıya beni götürmesi için izin veriyor ve arkamdan sadece ne mi yapıyor? Ağlıyor.

Ben ve hız sınırlarımız, bu denli hızlı gelişen olaylarla ilk defa karşılaştığı için hiç bi bok anlamadan napıyoruz? Arabada sessiz sessiz, uzlu uslu ilerliyoruz.

Vay be ahbap hayat ne kadarda tuhaf böyle.

Arabaya bineli yaklaşık yarım saat oluyordu ama ikimizden de ses soluk çıkmıyordu. Sadece birkaç kez bakışıyor sonrasında tekrar önümüze dönüyorduk.
Derin bir iç çekmiştim. Başım gerçekten çok ağrımaya başlamıştı. Vücudum aynı anda bir çok olayla baş etmeye çalışıyordu. Yorgunluk, baş ağrısı, hüzün, sinir ve çiş.

Yarım saatlik sessizliğin ardından konuşmuştu şahıs.

"Uzun hikaye." Dedi ben hiçbir şey sormadan.

"Ama anlatmak için bol bol zamanımız olacak."

Özgüvenli duruşu, sert bakışları, yorgun olduğunu ister istemez belli eden vücudu ve yakışıklı bir bedene sahipti. Bakışlarım ona dönünce akşam olmaya başladığını belirten batmaya başlayan güneş yüzüne çarpıyordu. İncelemeye başlamıştım yani ben değil gözlerim inceliyordu. Belirli çene hattı, dağınık saçları, koyu kahverengi olan güneşin etkisiyle açık kahverengiye dönüşen gözleri ve akıl almaz bir şekilde güzel bir burna sahipti. Evet o gerçekten yakışıklıydı. Eğer tanışma şeklimiz bu şekilde olmasaydı etkilemek isteyeceğim bir türdü bu. Garipti. Çekiciydi. Bu kadar övmek yeterdi.

Düşüncelerimden sıyrılmıştım. O bana hiçbir şey anlatmadan kolumdan sürekleyerek beni götüren sert takozun tekiydi. Tanışma şeklimiz bu şekilde olmasaydı etkilemek isteyeceğim bir türdü
de ne demekti. Yoktu öyle bir şey. Kim demişti onu.

Valla bak valla ben demedim.

Bir yere gelmiştik. Küçük bir kulübe evdi burası. Ürkütücü ormanın içinde sıcak bir yuvaydı. Gözlerim kapının önünde bekleyen iki kişiye kaydı. Onlarında sağ kolunda iki bilekliği vardı. Ama şahıs kişisi gibi sol kollarında bileklik yoktu.

Bu bir şeyi mi işaret ediyordu.

Araç yavaşlamış hatta durmuştu. İlk etrafa sonrada şahsın bakışlarının üzerimde olduğunu hissettiğimden onun tarafına bakmıştım. Gözlerimiz yine birbirini bulduğunda içten bir gülümseme belirmişti dudaklarında. Ve sol tarafında bulunan gamzesi. Bu, bu çok etkileyici ve güven verici bir gülümsemeydi.

"İnelim mi?" Diye sordu bana. Sanki ürkütmek istemez bir hali vardı.

"İnelim." Dedim onun aksine soğuk bir sesle. Sesim soğuk çıkmıştı ancak içim sıcacık olmuştu.

Aşağı indiğimde yanıma yaklaşan, geldiğimde incelediğim iki kişiyle karşı karşıya gelmiştim. Biri diğerinden daha uzundu ama ikisininde fit bir vücudu olduğu belliydi. Yinede şahıs onlara bin basardı. Bir dakika bundan bananeydi.

"Yenge." Dedi. "Hoş geldin."

"Sağol." Dedim onun gülümseyen yüzüne karşı uzak bir sesle. Sonradan aklıma dank eden bir şeyle durdum ve devam ettim.

"Ne?..." Dedim. "...Yenge mi!?"

Hikayelerin yarım kalmaması dileğiyle ,)

Bu benim değil,
bizim hikayemiz.

Hikayemizi yükseklerde oluşuna şahit olmak için oy verir misiniz?

UzunlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin