Otobüsten inip etrafa bakındım, gezileri hiç bir zaman sevmezdim zaten hep garip yarışmalar yapıp insanları küçük düşürürlerdi. Yarım daire şeklinde dizildiğimizde yerde tek yanında bir arkadaşı olmayan kişi bendim, bu utanç vericiydi. Dairenin ortasına bir hoca gelip dikkatimizi çekmek bir ıslık çaldı. Hoca konuşurken dikkatimi ona vermeyip ormanlık alanı incelemeye başladım, bir arenayı andırıyordu, umarım savaş ile ilgili bir şey değildir.
"Grup başkanı olmak isteyen varmı?" Çok sayıda parmak havaya gittiğinde en dikkat çeken Chris olmuştu, hocada tabiki Chris'i seçmişti. B takımı içinde başka birini seçmişti.
Uzun çubuk, kısa çubuk oyunu ile ilk kimin grubuna birisini seçeceği kararlaştırılıyordu. Chris kazandığında Hyunjin'i gruba aldı. B takımının lideri ise Jisung'u aldığında Jisung somurta somurta B takımına geçmişti. Normal olarak ilk Hyunjin'in takımı dağılmıştı, gittikçe böyle böyle ilerlerken sona tek bir kişi kalmıştı, o da tabikide ben. Gücüm olmadığından kimse beni almamıştı. Bende mecburen A takımına geçmek zorunda kalmıştım.Her takımda 20 kişi vardı, toplam 40 ediyor. A takımında tanıdığım kişiler olarak, yani isimlerini bildiğim; Chris, Hyunjin, Changbin, Minho ve ben vardım. B takımında ise; Jisung, Seungmin ve Jeongin vardı. Diğer insanları tanımıyorum ama güçlü tiplere benziyorlar.
"Uzun çubuk, kısa çubuk oyununu kazanan takımın lideri düello partnerini seçecek." Chris sırıtmış Seungmin'in yanına doğru ilerlemişti.
Seungmin'in yüzü tamamen endişeyle dolmuştu, sebebini herkes çok iyi biliyordu. Chris Seungmin'i seçmek için omzuna dokundu, bunun iyi yani Chris'in dokunduğu kişilerin son bir saat içinde ne yapıcağını görmesiydi, anladığınız Chris savaştığı kişiye dokunduğunda direkt onun kazandığını düşünebiliriz.Etrafı orman olan boş büyük arenaya dizildiğimizde ortadaki iki beden tüm gözlerin odağı oluyordu. Yutkunup o kimin kazandığı çok açık olduğuna rağmen çabalayan bedene baktım. Bir umut kazanacağına inanıyordu, ama benim onu düşünmem şuanda önemli değil, asıl önemli benim kimi seçeceğim yani çoğu kişi beni seçmek istiyor çünkü beni yenmek çocuk oyuncağı ama ben seçicek olursam hangisinde daha az canım yanar mantığında seçmeliyim, yani kim daha merhametli, şuanda güçler önemli değil. Ne yazık ki Hyunjin bizim takımda yani karşı takıma bakarsak göze çarpan ilk kişi Han Jisung oluyor, o çoğu kişinin acılı düşmanı. Ne acıması var ne de merhameti, dikenli bitkisinin acısını tahmin edemiyorum bile. Gelelim Jeongin'e onun da merhametli olacağını sanmam ama en iyi seçim o gibi duruyor. Hyunjin'in takımının sona kalıcağını biliyordum, çünkü onlar en güçlüler kimse onlarla savaşmak istemez. Tabi ben güce baksaydım bende onları seçmezdim.
Gelen sesler ile tekrar arenaya döndüm, Seungmin oradan oraya ışınlanıyordu ama Chris her seferinde hamlelerini önceden bildiği için onu engelliyordu. En sonunda Chris'in Seungmin'in ensesine attığı darbe ile Seungmin etkisiz hale gelmişti. Chris onun düşmesini engelleyip belinden ve diz altlarından tutup kucağına almış kenara doğru yürümeye başlamıştı.
"A Takımına bir puan!" Sıra gelmişti B takımına, takım başkanı yürüyüp herkese kısaca göz gezdirmişti, son olarak gözlerini bende durdurdu ve yanıma doğru gelmeye başladı, beni seçmeyeceğini umarak kafamı eğdim ve gözlerimi sıkıca kapatıp yumruğumu sıktım, şansıma beni seçmemişti, beni seçmek kolaydan kazanmaktı yani B takımının başkanı gururunu çok önemseyen birine benzediği için kolaydan kazanmayı seçmemişti.
"B takımına bir puan!" Düşüncelerime dalmışken arenada olan savaşı görememiştim bile, tek gördüğüm bizim takımımızdaki çocuğun yerde baygın halde yatmasıydı. Öğrenciler ona yardım ettiğinde önceki tur için Hyunjin bir adım ileri attı ve herkesi kısaca süzdükten sonra gözüne kestirdiği birine doğru yürümeye başladı, o kişiye yaklaştığında Changbin olduğunu anladım. Bu savaşı izlemek eğlenceli olacaktı.
Büyük arena önceki turların aksine daha bir dikkatle izleniyordu, herkes bu savaşı ilgi çekici bulmuştu bende dahil. Hyunjin ilk darbe olarak Changbin'e onu uçaracak kadar güçlü bir hava göndermişti, ama Changbin Hyunjin'in bu hamlesini çömeldiği yere batırdığı tırnakları sayesinde engellemişti. Herşey çok hızlı olmuştu, görebildiğim kadarı ile Changbin yerden aldığı güç ile hızla koşacakken Hyunjin ani refleksi ile geri çekilip altındaki toprağı bir kaydırak gibi şekillendirip onu arenanın dışına atmıştı, işte o sırada hocanın çaldığı ıslık sesi ile herkes duraksadı.
"Changbin arena dışı edildi, A takımına bir puan!" Hocanın dediği ile gülümsedim ama kazandığımız için değil, arenadan çıkınca da kaybetmiş sayılıyoruz yani savaşmak zorunda değilim arenanın dışına doğru zarar görmemeye çalışarak koşsam yeterli olur. Yani bunun için Jeongin olmaz.
Jisung bana doğru ilerlediğinde tüm düşüncelerimin boşuna olduğunu anladım, Jisung beni seçmişti. Artık arenanın dışına bile sapa sağlam çıkabileceğimi sanmıyorum. Yüzünde şeytani sırıtması vardı benim ise yalvarır endişeli suratım, bedava puan istiyordu bende ona onu verecektim zaten sadece acı çekmeyi istemiyordum. Boş arenaya geçtiğimizde çalan ıslık sesi ile ayaklarımdan aldığım tüm gücü kullanarak arenanın dışına doğru koşmaya başladım ama Jisung'un dikenli bitkisi ayağıma dolandığında hem dikenlerin derime batmasının acısı ile bağırmış hemde sertce yere düşmem ile susmuştum, dikenlerin kaymasıyla bacağımda kesik oluşmuştu, bitkiyi açmaya çalışırken elimin de kesildiğini görmem ile Jisung'a baktım bana öyle aşağılayıcı bir şekilde bakıyordu ki bir an kendimi onun yanında bir çimen olarak hissettim, karınca bile olamazdım. Daha fazla hareket etmemeye karar vererek derin bir nefes aldım ve tüm gücümle kalabalığın konuşmalarının sonlanmasını sağlayacak şekilde bağırdım.
"Pes ediyorum!" Hoca ıslık çaldığında Jisung bacağıma doladığı bitkiyi çekip somurtmuştu.
"Hiç eğlenceli değilsin." Sözünden sonra kısa eteği ile kendi takımına doğru yürümeye başlamıştı, ben ise o kadar aşağılanmış hissediyordum ki bir an kalkmaya bile tereddüt ettim beni direkt buraya gömseler yeğlerim.
"B takımına bir puan!" Ayağa kalkıp yavaş adımlar ile arenanın dışına doğru yürüdüm ve bir ağacın altına oturup bacağıma baktım, yara yoktu. Ne yara ne de iz vardı. Jisung'a baktığımda onun bana doğru sırıttığını gördüm, bunu bilerek yapmıştı sadece anlık bir acıydı. Ama yinede aşağılanma hissi hala geçmemişti, takımımdakiler bana küfürler savuruyordu, arkadaşımın olmaması önemli değil düşmanım olmasın yeter.
Pantolonumu düzeltip ayağa kalktım arenada hala savaşlar devam ediyordu ama artık ilgimi hiç çekmiyordu, Hyunjin'in yanıma gelmesi ile etrafa bakınıp bize bakan gözler varmı diye kontrol ettim, herkesin dikkati arenadaydı. Rahatca Hyunjin'e dönüp gülümsedim.
"Bacağın acıyor mu?" Kafamı hayır anlamında sallayıp Hyunjin ile beraber bacağıma baktım.
"Yara yok." Hyunjin sırıtmış gözlerini tekrar gözlerime kaldırmıştı.
"Jisung öyle yapar, arada kontrol edemesede bu sefer şanslı günündeymiş." Tam konuşacakken Chris'in gelmesi ile durdum, Hyunjin'in omzuna kolunu atıp bana doğru konuşmuştu.
"Orada yaptığın akıllıcaydı." Burada büyük ihtimalle arena dışına koşmamdan bahsediyordu, kendimi utanç verici duruma sokmamak için sadece kafamı teşekkür anlamında salladım.
Onlar gittiğinde tekrar tek kalmıştım, ağacın altına geçip yere düşen bir elmayı alarak ısırdım, ısırmamla birlikte belime atılan tekme bir olmuştu.
"Senin yüzünden kaybettik ahmak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill Bill /Hyunlix/
Fanfictionİnsanların değerini güçleri ölçen bu evrende güçsüz bir çocuk ile güçlü bir çocuk birbirlerinden hoşlandı.