~5~

43 10 1
                                    

"Belki de huzuru sende buluyorumdur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Belki de huzuru sende buluyorumdur."

~5~

Huzurlu bir uyku, belki de huzuru böyle bulmuştum, Tolga'nın kollarında. Hayat bazen çok şaşırtıcı olabiliyor, hemde çok. Güneşin doğmasına az bir zaman varken gözlerimi açtım. Tolga hâlâ kollarını benden çekmeyecek beni sıkıca sarmıştı.

Onun kollarından kurtularak çadırda doğruldum ve dışarı çıktım. Temiz bir hava almak bana hiç bu kadar iyi gelmemişti. Temiz bir hava aldıktan sonra nergis çiçeklerinin olduğu yere gittim.

Kokularını içime sindirerek çektim. Benden başka kimse çadırından çıkmamıştı, bende olduğumuz bölgeyi dolaşıp vakit geçmesini sağladım. Biraz daha etrafta dolaşırken ağaçların ilerisinde minik ve sevimli bir tavşan gördüm.

Gerçekten çok küçüktü ve çok sevimliydi, yanına gitmeye çalıştım ama benden kaçıyordu. Ormanın biraz ilerisine kaçtığını gördüğümde o kadar uzak bir yer olmadığını düşünüp peşinden gittim.

Gittiği yere vardığımda ortalıkta yoktu. Çalıların arkasına baktım yakınımda olan bütün çalılara baktım. Ama yoktu, onu elime alıp sevmeyi o kadar çok istemiştim ki buraya kadar takip etmiştim. Bulamayacağımı anlayıp kamp alanına geri dönmeye karar verdim. Bir dakika, kamp alanı ne taraftaydı? Kahretsin! Gerçekten hangi tarafta olduğunu unutmuştum.

Hangi taraftan geldiğini hatırlamaya çalıştığımda ileride, tam ileride bana doğru gelen birşey vardı, ne olduğunu bilmiyordum. Ama tehlikeli birşey olduğunu düşünerek hemen koşar adımlarla bilemediğim yoldan ilerliyordum.

Sanki arkamdan geldiğini hissederek adımlarımı daha da hızlandırdım ve o an herşey ardı ardına yaşandı. Koşarken ayağıma giren bir kramp yüzünden adımlarımı yavaşlattım daha sonrasında ayağıma takılan büyük bir taşa çarparak yere savruldum.

Yere düştüğümde çığlıklar içerisinde bağırıyordum. Kimse beni duymuyordu sanırım, acılar içinde burada kıvranırken kimsenin beni duymaması daha da acı vericiydi. Ayak bileğim yaralanmıştı ve kanıyordu. Telefonumu ise çantamda bırakmıştım şimdi ne yapacaktım?

Burada yalnız başıma birisinin beni bulması için dua ediyordum. Ama hiç kimse gelmemişti. Canım çok acıyordu, kahretsin! Ben neden buraya geldim? Canım acımaya devam ederken zamanın nasıl hızlı geçtiği aklımın ucuna bile gelmemişti.

Neredeyse güneş batacaktı, ama kimse beni aramaya gelmişti, Tolga bile! Ya tamam bu kadar umursamazsınız ama bari polisi falan arasaydınız. Kimse benim yokluğumu fark etmedi mi? Acıları içinde yerimden kalkmaya çalışınca ileriden gelen bir ses işittim. Bu ses bana hiç bu kadar tanıdık gelmemişti.

"Defne!"

Diyordu Tolga bağıra bağıra. Bende son gücümle sesin geldiği yere doğru sesimi yükselterek beni duyması umuduyla bağırdım.

Ölü ÇiçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin