"Mishil kızım, Jeongin telefonumu açmıyor. Kaç saat oldu ulaşamıyorum başına bir şey mi geldi acaba ? Bizim eve gidip bir bakar mısın ?"Endişeyle Harin teyzeyi dinledim.
"Sakin ol Harin teyze hemen gidip bakıyorum. Anneme sorar mısın anahtarınız hâlâ sarı kutunun içinde miymiş ?"
"Evet kızım oradaymış."
Telefonu kapatır kapatmaz sarı kutudan anahtarı aldım. Dışarı çıkacağım için üstüm zaten giyinikti, telefonumu cebime atıp hızla karşı binaya doğru yol aldım.
Binbir tane şey gelmişti aklıma.
Evin kapısına geldiğimde anahtarı deliğe sokup çevirdim.
"Jeongin ?"
Holün ışığını yaktım.
"Sürpriiiizzz !!"
Beklemediğim için haliyle korkup küçük bir çığlık atmıştım. Elimi kalbime götürüp nefes alıp verişlerimi düzenlemeye çalıştım.
Jeongin yanıma kocaman gülümsemesiyle yaklaştı.
Omzuna vurdum, "Çok kötüsün başına bir şey geldi sandım."
Yaklaşıp kocaman sarıldı.
"İyi ki doğdun benim sincabım."
Kıkırdayıp ben de kollarımı ona sardım. Ayrıldığımızda diğerleriyle de sarıldım.
Masaya geçip birkaç fotoğraf çekildik. Daha sonra 18 yazılı mumumu üflemek için ellerimi birleştirip eğildim.
Jeongin, "Dilek tut"
Senden başka dileyeceğim bir şey yok ki. Yine de büyü bozulmasın diye dilemeliyim sanırım bir şeyler.
"Umarım Jeongin ömrünün sonuna kadar mutlu yaşar."
Alkışlar eşliğinde pastayı üfledim.
İki mutlu aile olarak pastalarımızı yedik daha sonra uno oynadık.
Hediye vakti geldiğinde annemlerin hediyelerini açmam bitmişti. Geriye sadece Jeongin kalmıştı.
Elindeki kutuyla yanıma geldi.
"Küçükken benimle hep bir kelebek olduğuna dair kavga ediyordun ya.."
Aklıma gelenlerle gülümserken başımı salladım.
"Büyüdükçe gerçekten bir kelebeğe benzediğine emin oldum. Tüm negatif düşüncelerini kanatlarındaki süslerine gömüyorsun ve yılmadan uçmaya devam ediyorsun."
Bir kelebek olsaydım kesinlikle önce senin yanına uçardım. Omzuna konar öylece seni seyrederdim.
"Çok büyük bir şey değil ama görünce kesinlikle sana aitmiş gibi hissettim."
Uzattığı kutuyu alıp açtım. Gördüğüm kelebekli kolyeyle gözlerim anında dolmuştu.
Ona baktım önce, huzur veren gülümsemesiyle bana bakıyordu. Bir adım atıp kocaman sarıldım.
"Teşekkür ederim Jeongin bunu hiç bir zaman çıkarmayacağım."
..
Üniversite sınavına girmiştik. Artık sadece sonuçları beklemek kalmıştı. Şimdi ise gideceğimiz okul balosu için hazırlanıyordum.
Jeongin mi ? Tabiki Jiyeon'la birlikte katılacaktı. Şimdiye kadar flörtleşme dışında aralarında bir şey olmamıştı. Olmasın diye tanrıya dua bile edemiyordum. Onun mutsuzluğu için bir şeyler yapma düşüncesi bile kalbimi sızlatıyor çünkü.
Hazır olunca son kez aynadan kendime baktım. Jungsu geldiğine dair mesaj atmıştı.
Jungsu; sınıf arkadaşım. Aslında çok tatlı bir çocuk. Bana olan ilgisinden dolayı kendimi hep geri tutuyordum ondan en ufak hareketime ümitlenmesin diye. Baloya onunla katılmamı teklif etti. Hiçbir hareketimi yanlış anlamayacağını sadece arkadaşça bu baloya katılacağımızın altını çizince teklifini kabul ettim ben de.
Benim için sıkıcı geçen bir balo oluyordu. Gözüm sürekli Jeongin ve Jiyeon'a kayıyordu. Onlar benim aksime fazlasıyla eğleniyor gibilerdi.
Kim Mishil onları bakmayı kes ve sadece eğlenmene bak.
Jungsu'ya ve kendime birer içecek aldım. Bardakları masaya koyarken gördüğüm manzara karşısında öylece kaldım. En son piste dans eden Jeongin ve Jiyeon şuan dudak dudağaydı. Ben istemesem de akan göz yaşlarıma engel olamadım. Harekette edemedim, kaçmak istedim oradan ama beceremedim. Çakılmıştım adeta olduğum yere.
Gözüme kapanan ellerle görebildiğim tek şey karanlıkı.
Bu karanlığın içinde kaybolmayı tercih ederdim.
...
✨ Bölüm sonu. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Sizi seviyoruum ♡
Bölüm geldikçe oy oranları neden düşmüş.. Lütfen oy vermeden diğer bölüme geçmeyin, sizin oylarınızla motive oluyorum 🥺💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Childhood Love | Yang Jeongin
FanfictionBeni hiçbir zaman anlamadın Yang Jeongin.. ✨Mini Fic✨