Acı

6 4 3
                                    

 Name o sabah uyandığında karşısında Ege vardı. Dalgalı kumral saçları yüzüne geliyordu. Eliyle düzeltti. Uyuyalı 3 saat olan Egeyi uyandırdı. Ege de o güne mutlu başladı. Saat sabah 10'du. Beraber Nazlı ve Merti uyandırmaya gittiler. Herkes uyanmıştı. Sonunda sorunsuz, sıkıntısız bir gündü. Nazlı artık katil olmak zorunda değildi. Mert itiraf etmişti. Ege ve Nameyse mutluydu. Kahvaltı için Name krep yapmaya başladı. Mutfakta eğleniyordu. Ege her zamanki gibi balkonu hazırlıyordu. Nazlı ve Mertse evi toparlıyorlardı. Gün herkes için kusursuz mükemmellikte başlamıştı. Herkes balkona oturup kahvaltısını yaptı. Namenin canı artık sadece gülerken acıyordu. Mertin espri yapması yasaklanmıştı. Kimse dünden beri telefonuna bakmamıştı. Gelen mesajlardan habersizlerdi. Masayı toplayıp balkonu süpürdükten sonra televizyon izlemeye kara vermişlerdi. Magazin olmayan bir kanal arıyorlardı. Sonunda kimsenin izlemediği eğlenceli bir film bulmuşlardı. İzlemeye başladılar. Ege saate bakmak için telefonunu alınca gelen onlarca bildirimi gördü. Bakmak istemese de eli gidiyordu bildirimlere.
*Nameyi son görüşün olacak. İlk onu alacağım.
*Mahvoluşunu izleyeceğim ege.
*sonra senden Nazlıyı alacağım.
*Mertin mahvoluşunu izleyeceğim.
*Ben Merti almadan bana yalvaracaksınız. Mertin mahvoluşunu izleyeceğim. Sende mahvolacaksın ege. Nameyi seviyorsan sende mahvolacaksın.
*Ege: Ne istiyorsun?
*Mert'in mahvoluşunu izlemek... Namenin mahvoluşunu, senin kahroluşunu izlemek istiyorum Ege. Mert bana yaptıklarını ödeyecek.
*Ege: Namenin ne suçu var? Ben ne alakayım? Neden Mert? Ne yaptı sana arkadaşım?
*Canımı yaktı ege. Canımı çok yaktı. En sevdiklerini alacağım ondan. Önce kız arkadaşını. Sonra Nameyi. Sonra seni alacağım Ege. Benden sevdiklerimi aldı mert. Benden onun canını, can dedikleri alacağım.
*Ege: peki neden? Sana ne yaptı?
*Sevdiğim kızı aldı Ege. Onu kandırdı. Ben kötü biriymişim gibi gösterdi. Arkadaşımı çaldı.
*Ege: sevdiğin kız kimdi? Mert ne yaptı? Öldürdü deme bana.!
*Onu değil beni öldürdü ege. 10 yıl önce Canımı aldı benden. Prensesimi aldı. Gün ışığımı aldı elimden. Eflin'imi aldı önce. Sonra da arkadaşımı çaldı benden...
*Ege: kim o?
*Karşına çıkacağım. O zaman anlayacaksın. Onun yüzünden çocukluk aşkımı öldürmek zorunda kalıyorum Ege. Anla beni.
Bildirimler acımasızdı. Ege sinirleniyordu. Daha dün ölümle burun buruna gelen kızı elinden alacaktı. Neden onlardı? Neden mertti? Sitede 200 öğrenci vardı. Neden sadece dördüydü? Ege filme odaklanmaya çalıştı. Bu gün herkes için iyi geçmek zorundaydı. Film bir buçuk saat sürmüştü. Saat ikiye geliyordu. Sonra birden egenin aklına bir şey geldi. Çok kötü bir şey... Silah bodrumda kalmıştı. Silahta Name ve Nazlının parmak izi vardı.
"arkadaşlar bunu söylediğim için çok özür dilerim ama." Ege derin bir nefes aldı. Yavaş, yavaş verdi. "silahı aşağıda unuttuk." Herkes bir anda tedirgin olmuştu.
"ben Nazlıyla silahı almaya gidiyim. Kızlı erkekli duralım." Mert söylerken bile korkmuştu ama kızları tek bırakamazlardı. Ayrıca Nameyi de tehlikeye atamazdı.
"Hayır."
"Name hayır cevabını kabul etmiyoruz." Nazlıdan beklenendi bu. Hayla suçlu hissediyordu kendisini. O tetiği kendisi çekmişti. Kendisi vurmuştu arkadaşını. Kimse itiraz etmeden Nazlı ve Mert aşağıya indi. Bodrumun kapısı kapalıydı. Hiç açılmaması gereken tek kapıydı. Hızlıca duvar dibindeki silahı alıp çantaya koydular. Kapıyı kapattılar. Bir daha açmamak üzere... Yukarı koşmaya başladılar. O sırada Ege, Name telefona bakmasın diye elinden geleni yapıyordu. Name anlamadan mesajları sildi. O gün kötü geçemezdi. Mert ve Nazlı geldi. O gün hiç kimse için değil Name için mükemmel geçmek zorundaydı. Polisler olayı unutmuştu. Katil ortalıkta yoktu. Sadece mesaj atabiliyordu. Bunu değerlendirmek zorundalardı. Ama Egenin öğrenmesi gereken bir şey vardı. Gün ışığı diye bahsedilen kişi kimdi? Mert kimin çocukluk aşkını sevmişti?
"Mert. Benimle odaya gelir misin?" ege acımasızdı. Nameyi korumalıydı.
"Geldim abi. Ne var ne oldu?"
"10 yıl önce kimin sevgilisine âşık oldun?" Egeden gelebilecek en acımasız soruydu.
"Kimseye abi."
"onun prensesi... Kimindi o kız? Kimin sevgilisiydi?
"bildiğim tek prenses name. Senin prensesin." Mertin sırıtışı artık egeyi çıldırtmıştı. Merti duvara yaslayıp dirseğini boynuna dayadı.
"o zaman şöyle sorayım. Kimin gün ışığını çaldın?" ege arkadaşına karşı çok acımasızdı ama bu iş bitsin istiyordu. Mertin kafasında hatıralar dönmeye başladı. O acı günler canlandı.
"8 yaşındaydık. 2. Sınıfa gidiyorduk. Çocuktuk, salaktık. Sessiz Eflin diye bir kız vardı. O kızı Kerem seviyordu. Kıza hep Prensesim derdi. O kız hep zorbalığa uğrardı abi. Ben en belalı tiplerdendim. Kızın yanına gidip Keremin kötü biri olduğunu, onu kullandığını söyledim. Kız o okuldan gitti. Sonra öğrendim ki intihar etmiş. Sonra Kerem biriyle tanıştı. İyi arkadaşlardı. Kerem ona süreklim Gün ışığım, prensesim demeye başladı. Tabi bende ona âşık sandım. Sonra o kızı da keremden aldım. Ondan sevdiği kızı ve en iyi arkadaşını aldım. Ona Kerem'in onunla sadece güzelliği yüzünden arkadaş olduğunu söyledim. Arkadaş olduk... Beraber ödev filan yapardık. Ama Kerem buna sinir olurdu. Onunla konuştu teneffüste. Onu kızın yanında görünce delirdim. Kıza kötü bir şey yapacak sanıyordum. Çocuğu okul çıkışı çok kötü dövdüm. Ağzı yüzü kan içindeydi. Tabi benimde farkım yoktu. Son kez vurduğumda yere düştü. Kalkamadı. Denedi ama kalkamadı. Ben uzaklaştım. Ama merak da ediyorum. Köşeden izledim çocuğu. Sonunda ayağa kalkınca rahat bir nefes aldım. Çocuğun ağzını gözünü yamultmuştum. Ertesi gün tabi doğal olarak yüzünde morluklar vardı. Bunu kıza anlatacak diye korktum. Bir anlaşma yaptık. Ben okuldan gittim o ise bunu ona anlatmadı." İyide kerem ne alaka?
"abi..." sustu. Katil üst komşuydu. "o kız kimdi?"
"Name" Mertin sözü egeyi şok etmişti. Şimdi ne kadar uğraşırsa uğraşsın Nameyi koruyamayacaktı.
"abi kerem ne alaka? Üst komşumuz şu an."
"abi..." durdu. Dirseğini çekmişti. Duvara yaslandı. Nefes aldı. Yavaş, yavaş verdi. "katil kerem" ege telefonundan mesajları gösterdi. Mert teker, teker okudu. O günleri hatırladı. Bu oda arkadaşlığı tesadüf değildi. Hiçbir şey değildi. Ege titriyordu. Korkmuştu. Adam takıntılı bir psikopattı. Bunu kızlara söylemeleri lazımdı. Ege titreyen sesiyle son bir soru sordu
"Name bunları hatırlamıyor mu?" cevabını düşünüyordu ama korkuyordu. Gerçeklerden korkuyordu.
"Abi." Mert tereddüt etti. Cevabı egeyi kıracaktı. Delirtecekti. Silah alıp kendini yâda keremi vurmak isteyebilirdi. "Kerem diğer gün okul çıkışı..." devam edemedi. Onun yüzünden olmuştu. Name onun yüzünden unutmuştu.
"Nameyi dövdü. Hıncını ondan çıkardı." Gözlerinden yaşlar akıyordu. "Name... Onları gördüğümde name yerdeydi. Şerefsiz hala onu dövüyordu. Onları ayırdım. Kereme bi yumruk patlattım. Name çok kötüydü. Hem ağlıyordu hemde canı acıyordu. Kerem nameye baktı. Korkup kaçtı. Name ayağa kalkmayı geçtim nefes almakta bile zorlanıyordu. Nameyi hastaneye götürdüler. 6 tane kırığı vardı. 2 ayını unuttu. Keremi unuttu." Ege ağlıyordu. Çok sinirlenmişti. Sinirle ayağa kalktı. Duvarı yumruklamaya başladı. Elleri kanamaya başladı. Parçalayana kadar durmadı. O hırsla içeriye girdi.
"Ege? Ellerine ne oldu?" Name korkmuştu. Egenin yumruğu kanlar içindeydi. Parmak derileri parçalanmıştı.
"Name. O piçi hatırlıyor musun?"
"Ege kimden bahsediyorsun?"
"Keremden. Gün ışığıydın ya hani. Nasıl unuttun Name? 10 yıl önceyi. Mertin onu dövdüğünü. Okul çıkışı nasıl dövüldüğünü, kırıklarını..." Name ağlıyordu. Ege sinirle her şeyi nameye patlatıyordu. "Name nasıl unuttun? Ben prenses diyince mutlu oluyorsun. O piç dediğinde hiç güldün mü? Nasıl unuttun? Köşede nasıl dayak yediğini, Keremi nasıl unuttun name? Katil kerem. Evet, üst komşu... Nasıl unuttun sana yapılanları?" ege bağırıyordu. Namenin aklına bir, bir o günler geldi. 2 ay hastanede yatmıştı. Mert başka okula gitmişti. Teker, teker hatırladı. Yediği her yumruğu hatırladı.
"Abi yeter artık!" Mert bağırmıştı bu sefer. Name daha şoktaydı. Öylece Egeye bakıyordu.
"Yetmez Mert! Yetmez. Bu iğrenç yerde sevdiğim kıza âşık bir psikopatın üst komşum olduğu ve hedefinin biz olduğu gerçeği değişmiyor. Yet..." mert Egenin sözünü kesti. Gerçekleri Nameye söylemek zorunda kaldı.
"Yeter artık abi. Name hastaydı. Bu yüzden hastanede yattı. Kırıkları ölümcül değildi." Mert öyle bir patlamıştı ki Namenin orada olduğunu unutmuştu. Ege bile durdu. Herkes susmuştu. Ölüm sessizliği vardı. Nazlı Mert'e, Mert Ege'ye odaklanmıştı. Ege ise duvara bakıyordu. Kimse Nameyi görmüyordu. Namenin başı dönüyordu. Duvara yaslandı
"Name." Ege nameyi fark etmişti. Name iyi değildi.
"Şimdi mi aklına geldim Ege? Ben buradayım arkadaşlar. Başından beri de buradaydım farkındaysanız. Neden, neden bunu sakladın benden Mert? Neden keremi dövdün? Neden ben? Neden 10 yıl sonra geldi? Mert bana değiştim de. Artık hasta değilsin de. Gerekirse yalan söy..." devamını söyleyemedi. Name yere yığılıverdi. Olanlar çok fazlaydı.
"Artık hasta değil de mert. Değil de!" ege yalvarıyordu. Kollarında sevdiği kadın tekrar vardı. Tekrar aynı şeyler olamazdı. Nameyi kaybedemezdi.
"Bilmiyorum. İyileşmişti..." umutsuzdu... Nazlı namenin yanına çöktü eliyle Nameyi yokladı.
"Bayılmış sadece. Sakin olun." Nazlı o an mantıklı davranan tek kişiydi. Belkide mantıklı olan tek kişi olacaktı. Egenin yardımıyla Nameyi yatağına götürdü. Boynuna kolonya sürdü. İşe yaramıştı. Name birkaç saniye sonra gözlerini açtı.
"Name bu kaç?" eliyle iki yaparken namenin iyi olduğunu umut ediyordu Nazlı.
"Başım dönüyor. Bulanık görüyorum." Bu normaldi. Name yeni ayılıyordu.
"iki" Nazlı derin bir oh çekti. Nameye uyumasını söyleyip kapısını kapattı. Bütün olanları Kerem duyuyordu. Duygusuzdu ama Name onun sevdiği kızdı. Hasta olması duygusuz yüzünde ufak bir üzüntü yaratmıştı.
"Şimdi adam akıllı anlatıyorsun mert. Nameyi riske atmadan..." Nazlı yapması gerekeni yapıyordu. Sevdiği dahi olsa bağırıyordu.
"Name hastaydı. Travmaya bağlı duygu durum bozukluğu vardı. Kerem yüzünden her duyguyu fazla yaşıyordu. Fazla seviniyor ve fazla üzülüyor. Bu iki ayda geçti. Name ilaçların etkisiyle unutmuştu. Sadece fazla korkuyordu. Hastanede iki ayda en az 10 kez bayıldığını görmüştüm. Kerem okuldan atılmıştı. Bende olması gerekeni yaptım. Name iyileşince başka bir yere taşındım." Mert anlatırken yine düşüncelere dalmıştı. "affedemedim abi. Kendimi affedemedim." Mert ağlıyordu. Herkes ağlıyordu.
"senin suçun değildi. Keremin suçuydu." Ege tek düze konuştu. Kelimeleri eziyordu sanki.
"Kerem benim yüzümden dövdü abi. Benim yüzümden" Mert hala sayıklıyordu. İlk yardım kutusunu masadan çekip aldı ege. Elindeki yarayı sardı. Eklem yerleri parçalanmıştı. Elini kullanabildiği için şanslıydı. Nazlıya Merte bak anlamında kafa salladı. Namenin odasına girdi. Name yatakta oturmuş duvarı izliyordu. Yatağa, yanına oturdu.
"Özür dilerim name. Ben bilmiyordum. Çok sinirlendim. O pisliğin üst katımızda olmasına sinirlendim." "Sana yaptıklarına sinirlendim." Ege de Name de ağlıyordu. Kerem üst kattan onları dinliyordu.
"Elin... Gerçekten üzgünüm ege. Bende bilmiyordum. Kendine zarar vermenden korktum. Kendini öldürtmenden korktum. Özür dilerim."
"Tekrar özür diler misin? Sesin huzur veriyor." Acı bir tebessümle baktılar birbirlerine.
"gün ışığı... Çok klişe. Sen benim Ay Parçamsın Name. Gecemi aydınlatıyorsun. Prensesimsin sen benim." Ege nameye sanki son defaymış gibi sarıldı. Üzerini örttü.
"iyi geceler prenses."
"iyi geceler prens Ege..." Name yatağa kıvrıldı uyumaya çalıştı. O egenin Ay parçasıydı. O egenin sonsuza kadar prensesi kalacaktı.
"iyi mi?" mert çok suçlu hissediyordu kendisini.
"iyi olacak. Sabah onunla konuş. En yakın arkadaşına ihtiyacı var. Bildiği, tanıdığı Mert'e." Mert gülümsedi. Sahteydi bu gülüşü. Nazlının koltukta duran çantasına göz ucuyla baktı. Ağzı açıktı. Silah sanki ona göz kırpıyordu. Silah Merte parlıyordu. Eliyle hızlıca silaha uzandı. Namlunun ucunu kafasına dayadı. Çığlıklar yükseldi.
"Mert yapma. Yapma mert nolur yapma. Benim için yapma." Nazlı aynısını yapmamış gibi davranıyordu.
"mert abi çek o silahı. Yapma lütfen. Aynı şeyi 2. Defa yaşayamam. İkinci defa korkamam abi" Ege yalvarıyordu resmen. Name sesler karşısında odadan çıkmıştı. Karşısında Merti elinde silahla görünce şok geçirdi.
"Mert..." nefes aldı. Şokunu atlatmaya çalıştı. "ne yapıyorsun? Verir misin o silahı?" derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Daha yeni Nazlıyı kurtarmışlardı. "yapma Mert. Yapma. Lütfen yapma. Dur. İndir silahı nolur" Name yalvarıyordu Merte. Elini una doğru uzattı.
"Zarar verdim Name. Sana zarar verdim. 2 kere."
"şu silahı bırak istediğini yaparsın. Mert hadi ver silahı." Eli havadaydı mert elini silahın tetiğine doğru götürdü.
"Sen yaparsan bende yaparım. Al vur kendini. Bende öldürürüm. Nazlı. Beni değil Merti kurtarın." Eline tezgâhtan bir bıçak aldı. Sağ elinde tutuyordu. Ciddiydi.
"Name bunu yapmıyorsun. Ben ölürsem sizi rahat bırakacak. Egeye yazdıklarını gördüm. Belkide bizi dinliyor."
"Peki mert. Bu bıçağı tekrar, tekrar saplarım kendime." Name ciddiydi. Ölümden korkmuyordu.
"Name oturman lazım... Bu yaptığın çok tehlikeli... Yeni bayıldın." Nazlı haklıydı ama Name, Mert silahı bırakmadan durmayacaktı.
"Mert, abi bırak şu silahı. Name için." Ege haklıydı. Mert name için yapıyordu. Name için durmalıydı.
"Başım dönüyor." Name duvara yaslandı. İyi numara kapmak istiyordu. Ege ve Nazlıya göz kırptı.
"Name bu yaptığın çok tehlikeli! Kendini öldüreceksin. Mert şu silahı bırak çabuk." Mert Nazlının sözleriyle iyice köşeye sıkışıyordu. Name dizlerinin üzerine çöktü. Merti inandırmak istiyordu.
"Mert bırak silahı." Sesi kısık çıkıyordu. Acı çekiyormuş gibi davranıyordu. Elindeki bıçağı havaya kaldırdı.
"beşe kadar sayıyorum. Bırakmazsan ahhhhh" iyi rol yapmaya çalışıyordu. Numara olsa dahi Ege korkmuştu.
"Mert bırakmazsam kendime saplarım bu bıçağı."
"1" "2" "3" "4" name bıçağı kendine yaklaştırdı. Silah mertin elinden düştü.
"Name dur. Bıçağı bırak. Canın yanıyor." Mert'in bağırışı açıklıyordu korkusunu. Name elindeki bıçağı yere attı. Rol yapıyordu ama canı şu anda gerçekten yanıyordu. Ege ve Nazlı bunu anlamıştı. Silahı çantaya geri koyup namenin yanına oturdular.
"Name iyi misin?"
"Hayır. Nazlı canım acıyor." Name ciddiydi. Az önce rol yapan kızın acıları gerçekleşmişti.
"Gel yat dinlen biraz. Kendini çok zorladın." Ege haklıydı. Name kendini fazla zorlamıştı.
"Mert. Bir daha bunu deneme. Denersen o silahı alır kendimi vururum." Name bunu şaka olarak değil ciddi bir şekilde söylemişti. Dediğim dedikti.
"Sen iyi ol o kerem piçine bile ölmem." Mert sözünü söylerken ciddiydi. Namenin bir daha incinmesine izin veremezdi.

Bir Katilin DostuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin