2-Tuzak

586 81 51
                                    


Saatlerdir yere oturmuş bir şekilde bekliyordum. Ama tek bir insan bile geçmiyordu buradan. Geçse cebimden anahtarı aldırıp kelepçeyi açtıracaktım, ama yoktu işte! Başımı direğe yaslayıp oflamıştım.

"Kimse mi geçmez ya..." Telefonum çalmaya başladığında telefonu cebimden alamadığım için ağlamaklı bir mırıltı çıkarmıştım. "Bang, seni bir elime geçirirsem var ya..."

"Eline geçirirsen yaparsın istediğini, önce bir ele geçirelim." Hyunjin'in sesini duyduğumda gülümsemiştim.

"Hyunjin! Çıkar şu kelepçeleri." Eline anahtarı alıp kelepçeleri açtığında ayağa kalkıp bileklerime baktım. "Eyvallah."

"Söyle bakalım, nasıl kelepçelendin buraya?" Gözlerimi kaçırdım. "Peki, şöyle sorayım. Kim kelepçeledi?"

"Christopher Bang." Gözlerini büyüttü.

"Nasıl oldu?"

"Ben onu kelepçeleyecektim, o beni kelepçeledi. Nasıl olduğunu ben de anlamadım."

"Her neyse. Felix kamera kayıtlarını bulmak üzereydi." Gözlerimi büyüttüm.

"Bu şimdi mi söylenir, aptal! Koş, gidiyoruz."

◇◇◇

"Felix, buldun mu?"

"Az kaldı. Çıkıyor. Çıkacak. Çıkmak zorunda. Az kaldıı."

"Felix, elini tutayım mı? Çabuk çıkar belki."

"Hyun, sus. Buldum! Restoranın kamerası açıkmış!" Gülümseyip bilgisayarın başında toplandık.

Rastgele bir insanın arkasından yaklaşıp 3 bıçak darbesi vurduğu gözüküyordu. Bu adam psikopat.

"Başkomiserim." Hyunjin'in konuşmasıyla ona baktım.

"Efendim."

"Biz bunu nasıl durduracağız?" Burun kökümü sıktım.

"Ah bir bilsem..."

"Başkomiserim. Bence zayıf noktasını bulup oradan vuralım. Ona tuzak kuralım. Kendi ayaklarıyla tıpış tıpış gelmek zorunda kalsın."

"Aferin lan Jisung. Kedi olalı bir fare tuttun."

"Tuzak kurma işini nasıl yapacağız?"

"Orasını bana bırak. Ona öyle bir tuzak kuracağım ki..." Yanımda sakız çiğneyen Hyunjin'e sinirle baktım. Sakız çiğnemeyi durdurup yandaki çöpe tükürdü.

◇◇◇

"Bir saniye, ne?"

"Bang benim eski sevgilim dedim ya, aptal. Lafımı ikilettirme. Her neyse. Şimdi herkes ne yapacağını anladı mı?" Kimseden ses çıkmamıştı. "Anlayanlar el kaldırsın." Kıpırdamamışlardı. "Anlamayanlar el kaldırsın." Hepsi ellerini kaldırdığında elimi alnıma vurdum.

"Başkomiserim, bir de mala anlatır gibi anlatır mısınız?"

"Bakın. Ben Bang'ı arayacağım. Sonra ağlayacağım, o da gelecek. Sonra o geldiğinde tamamen sessiz bir ortam olacak. Siz belirli yerlere saklanmış olacaksınız. Ben taktiğimi uygularken o sıkışmış olacak. Siz de gelip onu yakalayacaksınız. Şimdi anladınız mı?" Hepsi aynı anda kafalarını olumlu anlamda salladılar. "Güzel. Şimdi bir inşaat bulup oraya gireceğiz, ben de Bang'ı arayacağım. Tamam mı?" Hepsi yine kafalarını olumlu anlamda salladılar. "Mükemmel."

◇◇◇

Herkesi yerleştirmiş ve kendim de yerime geçmiştim. Şimdi tek şey, Bang'a ulaşmaktı. Ben de ona ulaşabilmenin tek yolu olan Minho'yu aramayı seçtim. Minho kim miydi? Chris'in ve benim ortak arkadaşımız. Bang'a istediği saniye ulaşabilen ama nerede olduğunu hiçbir zaman bilmeyen bir arkadaş. Ağlamaklı bir sesle Minho'yu aramış ve konuşmaya başlamıştım.

"Efendim Seung?"

"Minho... Chris'e söyle, hemen beni arasın."

"Ne oldu? İyi misin?"

"Değilim. Lütfen söyle, beni arasın." Onaylayan bir mırıltı çıkarttı.

"Tamam." Telefon kapandığında gülümsemiştim. Tam 1 dakika sonra bilinmeyen bir numara aramıştı.

"Alo-"

"Seungmin, iyi misin? Ne oldu? Neredesin? Geleyim mi?" Gülümsemiştim.

"Chris, lütfen hemen gel. Çok kötüyüm, lütfen."

"Neredesin?" Telaşla konuşuyordu. Ah be Bang. En büyük hatayı bana aşık olarak yaptın. Sonun olacağım, haberin yok.

"Bugün senin saklandığın inşaattayım. Lütfen hızlı ol." Ağlamaklı bir sesle konuşuyordum. Bir de hıçkırık tuttuğunda inanılmaz gerçekçi olmuştu.

"Hemen geliyorum. Sen sakin ol."

"Hm hm." Telefonu kapattığında rahat bir nefes verdim. Bir saniye, bu beni ağlıyor sanıyor. Ben nasıl ağlayacağım?

Gözlerimi birkaç dakika kırpmadığımda kendiliğinden yaşlar akmaya başlamıştı. Kendimle gurur duyarak yere oturdum ve bacaklarımı kendime çekip onu beklemeye başladım.

Birkaç dakika sonra yanımda belirdiğinde telaşı yüzünden okunuyordu.

"Ne oldu?" Yanıma çöküp yüzümü avuçları arasına almıştı. "İyi misin?" Kendimi tekrar zorla ağlatıp ona sarılmıştım. "Seung, iyi misin?"

"Bilmiyorum..."

"Ne olduğunu anlatacak mısın?" Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Seni zayıf noktandan vurmak istemiştim... Sonra..."

"Kendini mi vuracaksın komiser?" Ona sarılmayı bırakıp omuz silktim.

"Gerekirse. Sonra şey oldu... Başardım."

"Ne? Anlamadım?"

"Şimdi!" Bir anda etrafımızı silahlar sardığında gülümsedim. Yanımdaki sanki biliyormuş gibiydi. Ayağa kalkıp onu kelepçelemeye başladım. "Avukat tutma ve konuşmama hakkın var, eğer durumun yoksa sana özel olarak devlet verecektir. Mahkemeye çıkmaya hakkın var. Söylediğin her kelime mahkemede delil olabilecek niteliktedir." Onu kelepçeleyip kaldırdığımda gözleri hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Gerçekten ağlayıp sana sarılmamın gerçek olduğunu mu sandın?"

"Ben senin diğer eski sevgililerine benzemem. O kadar saf değilim." Yüzümü ona yaklaştırdım.

"Tek eski sevgilim sensin Bang. Her neyse. Millet, gidiyoruz."

____________________________________

Chris özür dilerim biraz seunga duygularınla oynatmış gibi oldum




Corpse and Love / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin