3.Bölüm(Jessie)

275 137 6
                                    


"Jessie, Jessie...Sanki hanımefendi Nasa'ya gitmiyorda New York'a gezmeye gidecek gibi valiz hazırlıyor." Diye söyleniyordu Jessie'nin annesi. Ama ne yapayım diye düşündü Jessie şimdi bir sürü farklı ülkeden yakışıklı çocuklar da olur orada diyordu.

"Güzel görünmeliyim." Dedi kendine odasının aynasında bakarak. Son olarak hafif bir allıkda sürdü. İşte şimdi aşağı inmek için hazırdı.

Nasa'da çalışan birinden bile hoşlanabilirdi. En sonunda zorla da olsa kapadı valizinin ağzını. Nasa sadece 1 valiz getirmeye izin vermişti. Bazen gereksiz yere çok kısıtlıyorlar diye kızdı Jessie.

Koştur koştur indi aşağı zor taşıdığı valiziyle. Valizi bırakıp hemen annesine koşup her zamanki gibi bir öpücüğüyle aldı gönlünü.

"Gitmemiz gerek hadi."

"Süsleneceğine zamanında hazır olsaydın geç kalma endişen olmazdı." Dedi annesi hem gülüp hem kızarak. Jessie, annesinin onun bu geç kalışlarını bile özleceğini biliyordu o yüzden kızmasını pek önemsemedi.

"Gezmeye gitmediğinin farkında mısın?" dedi annesi ciddileşerek. Evet Jessie bir intihar görevindeydi. Bunu pek düşünmemeye çalışsa da:

"Evet anne ama her zaman güzel olmalıyım unutma" dedi Jessie şımarık bir şekilde.

Hep şımarıktı annesine şımararak şirinlik yaparak her şeyi yaptırabilirdi. Annesi ona asla kıyamıyordu. Oda annesine kıyamıyordu. Özellikle babası onları terk ettikten sonra annesini üzmemeye çalışıyordu.

Şimdi ise annesi hayatının aşkını bulmuştu o yüzden

Jessie'nin giderken içi rahattı. Çünkü annesini ona emanet edip gidebilirdi.

Gerçekten birbirlerini çok seviyorlardı. Jessie 40 yaşında olmalarına rağmen birbirlerine nasıl bu kadar aşık olabilirler diye merak ediyordu her zaman. Kendisi de ilerde öyle bir aşk yaşamalıydı. Tabi ilerisi diye bir şey olursa diye düşündü Jessie.

Şimdi ise kurtarılması gereken bir gelecek vardı. Geleceğini kurtarmalı, dünya için bir şeyler yapmalı ama aynı zamanda erkeklerle flörtte etmeyi de es geçmemeliydi. Bu durumda hâlâ bunu düşündüğü için kızdı kendine ama erkeklerle flört etmek hoşuna gidiyor, egosunu tatmin ediyordu. Amerika'da da bir sürü erkekle flört etmişti.

Hatta bazıları ona aşık olmuş yeni gezegene gideceğini duyanlar onunla birlikte gitmek istemişti. Jessie hiçbir erkekten gerçek anlamda etkilenmiyor sadece öylesine eğlencesine konuşup, eğleniyordu.

Sadece bir erkeğe flörtten daha fazlasını hissetmişti. Ama o da geçip gitmişti.

Geçen yıl büyük annesini Türkiye'ye ziyarete gittiğinde bir çocukla arkadaş olmuştu. Bu düşünceden kendini uzak tutsa da ona aşık olmuş gibiydi. Gerçekten aşık. Çünkü onunla tanıştıktan sonras hangi erkekle konuşursa konuşsun mutlu olmuyordu. Bu düşünceleri geride bıraktı çünkü o çocuğu bir daha göremeyecekti nasılsa. Uzay'a gidiyordu.

"Hadi artık gidelim" dedi. Annesi sürücü koltuğundaydı. Florida, Nasa Uzay Üssüne gideceklerdi. Annesi endişeli görünüyordu aslında Jessie'de öyleydi. Hiç tanımadığı 300 kişi ile farklı bir ülke değil farklı bir gezegene gidecekti. Şaka gibi.

Sanki hepsi hayaldi ve gidemeden uyanacak diye korkuyordu. Yol boyunca konuşmadılar sadece radyoda "The neighbourhood-how" şarkısı çalıyordu.

Eski bir şarkı olmasına rağmen Jessie bu şarkıyı çok seviyordu. Annesinin en sevdiği gruptu The neighbourhood. Her üzüldüğünde, kızdığında ya da mutlu olduğunda onları dinliyordu.Türkiye'de yaşadığı zamanlarda onlarla tanışmanın hayalini kurmuş hep. Babasıyla evlenip Amerika'ya gelince ilk iş onların konserine gidip onları görmüş. Tam 15 yıl önce gitmiş babası onları bırakıp.

Şimdi 18 yaşındayım diye düşündü Jessie.Nasıl bir baba kızını 3 yaşındayken terkedebilir?

Öyle düşüncelere dalmıştı ki annesinin ona bir şey dediğini bile duymamıştı.

"Jessie sana diyorum" diye bağırınca kendine gelmişti Jessie.

"Hı. Efendim anne duymadım."

"Kızım iki saattir sana bir şeyler anlatıyorum havaya mı anlattım ben? İnsan annemle gitmeden önce iki sohbet edeyim der.Neyse aradın mı George'u?" dedi sitem edercesine.

"Yok anne aramadım. Hemen gitmeyeceğiz nasılsa ararım akşam." "Tamam unutma ama aramayı bütün gün seni sordu gelemediği için aklı hep burda kaldı. "

"Tamam anne." Dedi Jessie. Sonra gitmeden önce George'u son bir kez görmek isterdiğini farketti Jessie. Onun o sıcacık bakan gözleri Jessie'ye kendini daha iyi hissettirebilirdi.

George iyi bir insandı hemde baya iyi. Bazen onu hakedecek ne yaptık diye düşünüyordu Jessie. Öz babası bile onu bırakıp gitmişti ve hiç aramamıştı ama George gerçek babası olmamasına ragmen ona bir baba gibi davranıyordu. Gitmeden ona sarılmak istemişti Jessie. Babasına sarılamadığı kadar sarılmak istemişti. Bunları düşünürken Jessie uyuya kalmıştı.


                                                                                                 *******

Jessie arabanın sarsılmasıyla uyandı. Ne ara gelmiştiler hiç farkında değildi.

Annesi ona dokunup:

"Geldik" dedi. Uykulu uykulu gözlerini ovuşturarak arabadan indi. Annesiyle uzun uzun sarıldılar. Jessie annesinin gözlerine pek bakmamaya çalışıyordu. Ağlamamalıydı çünkü makyajı akabilirdi.

Annesi kokladı ve öptü onu:

"Kendine dikkat et benim cesur kızım" dedi gururla. Jessie annesinin güçlü durmaya çalıştığını biliyordu. Çünkü eğer güçsüz durursa Jessie daha da güçsüz olabilirdi.

O sırada arkasından biri gözlerini kapadı Jessie'nin , Jessie neye uğradığını şaşırıp gözlerini kapayan koca ellere dokununca bunun George olduğunu anladı. Arkasına döndüğünde onun o simsiyah gülen gözleri ve ardına kadar açarak güldüğü koca ağzıyla karşı karşıyaydı. Bir insan nasıl sadece gülümsemesiyle insana bu kadar güzel enerji verebilirdi? Diye düşündü Jessie:

"George. Gelmişsin." Dedi hemen kollarına atlayarak.

"Sana sürpriz yaptım" dedi George o kötü Amerikan aksanıyla. O da Jessie'ye sımsıkı sarılmıştı.

"Seni çok seviyoruz" dedi sesinde ki sevgi dolulukla.

"Birbirinize iyi bakın" dedi Jessie gözleri dolu dolu. Annesinin ve George'un da gözlerinin dolduğunu gördü ve yanlarında ağlamamak için hemen arkasını dönüp gözyaşları içinde onu karşılamak için gelen Nasa görevlisine doğru gitmeye başladı.

SARYA | Kitap olduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin