bölüm 8:
ben yandım selamet olsun diğerlerine
-
"Bugün şef benim."
Diyorum önlüğümü boynuma geçirirken. Nesteren karşımda oturuyor, küçük beyaz mutfak masamın mavi ahşap sandalyesine yerleşmiş beni izliyor. Rüya gibi bir an ama gerçek. Nesteren evimde. Fransa'da. Rouen'de. Dünyanın çok uzak bir noktasında, gezegenin başka bir yerinde gibi hissediyorum kendimi. Sanki şimdi benim evimin kendine ait bir atmosfer tabakası, zaman kavramı ve mevsimleri var. Benim evim bir gezegen ve bu gezegen Nesteren'in etrafında dönüyor."Menüde ne var?"
Diyor Nesteren arkasına yaslanırken. Bandanasını çıkardığı için kısa saç tutamları alnına dökülüyor biraz. Çok güzel. Onu böyle görmeye alışkın değilim ve güzelliğine güzellik katmış olması bana şekerci dükkanındaki küçük çocuk gibi hissettiriyor. Allah'ım diyorum, ben nereye düştüm?"Hımm... dünden kalma mercimek çorbası ve benim spesiyelim ekmek üstü şahane bir şey."
Diyerek sorusunu yanıtlıyorum. Bir yandan da gözlerimi hızla etrafta gezdiriyorum. Kafamın içinde kullanacağım malzemeler dönüyor. Onları ayarlamaya çalışıyorum."Senin spesiyelin?"
Tek kaşını kaldırmış, sesinde de alay var.Buzdolabına yürüyorum. Bir yandan da ona laf yetiştiriyorum,
"Benim spesiyelim tabi. Lezzetinden nevrin dönecek, Asım Usta diyeceksin ayaklarıma kapanacaksın, eğit beni ustam diyeceksin. Öyle bir lezzet.""Abart abart."
Dolaptan çıkardığım red cheddarı tezgahın üstüne koyuyorum.
"Vay, sert başladık." diyor peyniri gören Nesteren. Ben durmuyorum, bu kez de Worcestershire sosunu bırakıyorum tezgahın üstüne.
"Sen baya baya şef triplerindesin yani."
Diyor Nesteren. Dönüp omzumun üstünden ona bir bakış atıyorum,
"Bu mutfağın şefi benim.""Yalnız şefim açlıktan öldük biraz acele edebilir misiniz?" diyor ve ayağa kalkıyor.
Ayaklarını sürüye sürüye camın önüne yürüyor. Ayağında benim kahvrengi ev terliklerim var, ona büyük geliyor.Ben minik sepetimden dört tane küçük kırmızı soğan alıp tezgaha koyarken onun perdeyi sıyırdığını görüyorum. Karın yağışını izlemeye başlıyor.
Arka planda mutfağa girer girmez açtığım mutfak playlistimden bir şarkı çalıyor. Bu huzurlu akşamda bize Bob Dylan amcanın sesi eşlik ediyor.
Son olarak tezgaha cevizli karabuğday ekmeğimi çıkarıyorum. Tost makinesinin fişini takıyorum. Makine ısınırken iki dilim ekmek kesiyorum. Ardından ekmekleri makineye koyuyorum, biraz zeytinyağı sürüp kapatıyorum. Ekmekler kızarırken dolabı açıyorum, alt raftan küçük kavanozumu çıkarıyorum. Kapağını açıp şöyle bir kokluyorum, daha dün yaptığım için gayet taze ve güzel. Dolabı kapatmadan bir de yanına füme somon çıkartıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asım
RomanceNesteren beni sevmiyor. Hiç sevmedi. Bana bakan gözleri hep bir duvara bakar gibi ifadesizdi. Kulakları hiçbir zaman ona anlattıklarımı önemseyerek dinlemedi. Dudakları hiç bana güzel sözler söylemek için aralanmadı. Parmaklarım hiçbir zaman kısacı...