çok tatlısınız.
şeker gibi yorumlarınız var, yerim.iyi okumalar diliyorum.
bölüm 11:gözyaşlarım kurumuştu
hem de hiç ağlamadan-
iki ay sonra
"Çok pardon Asım Emir, senin de planlarını bozdum."
Merdivenleri hızlı hızlı adımlarken telefondaki Muhammed Ali'ye laf yetiştirmeye çalışıyorum,
"Dostum saçmalama, sorun değil. Geldim bile okula ben. Metrodan çıkıyorum şimdi. Rahat ol, ben Ayşe'yi alıp annesinin güvenli kollarına teslim edeceğim.""Tekrar teşekkür ederim. Bir akşam yemeğe gel, ödeşelim." diyor Muhammed Ali.
Merdivenlerin sonunda soluklanıyorum.
"Ödeşiriz ödeşiriz, hadi işine bak sen şimdi. Ayşe'yi düşünme."
Diye geçiştiriyorum onu. Ufacık bir iyilik yapıyorum, bu kadar büyütmesine gerek yok aslında ama gavur memleketinde insan böyle iyilikleri nimetten sayıyordu. Anlayabiliyorum onu.Telefonu kapatıyorum. Cebime atıp metrodan tamamen çıkıyorum. Sağa dönüyorum. Muhammed Ali'nin kızı Ayşe 3-4 yaşlarında minicik bir şey. Haftanın iki üç günü kreş tarzı bir yerde eğitim alıyor. Eğitim dediğim, oyun oynuyor işte. Bugün Muhammed Ali'nin işi çıktığı için, karısı da hasta olduğu için, Ayşe'yi okulundan almak bana düşmüştü.
Tam saatinde Ayşe'nin sınıfının önünde oluyorum. Gözlerim minik minik çocukların arasında hızlıca geziniyor ve çok geçmeden Ayşe'yi görüyorum. Pembe tüllü eteğiyle, pembe montuyla, sırtındaki ona büyük gelen pembe çantasıyla paytak paytak yürüyor. Beni fark edince gözleri heyecanla büyüyor,
"Amiğ!" diyor. Gülüyor. Beni çok sever. Ben onu daha çok severim. Bebekliğini biliyorum cadının. Elimizde büyüdü."Ayşee..."
Tek hamlede yakalayıp kucağıma alıyorum. Çığlık atıyor, elleri sımsıkı boynuma dolanıyor hemen.
"Baba yok mu?" diyor gözlerini etrafta gezdirirken."Yok, ben varım. Beğenmediniz mi beni Mademoiselle?"
Diyorum sahte bir alınganlıkla kaşlarımı çatarak. Ayşe hızlı hızlı başını iki yana sallıyor.
"Hayır hayır, çok beğendim." diyor ve çubuk krakeri andıran minik parmağını kaşlarıma uzatıp düzeltmeye çalışıyor. Kaşlarımı kaldırma çabasına dayanamayıp gülüyorum. O da öndeki iki tavşan dişini göstere göstere gülümsüyor.
"Babama söyleme ama," diyor, kulağıma yaklaşıp fısıldamaya çalışıyor,
"Ben seni daha çok seviyorum Amiğğ."
Sıcak nefesiyle kulağım gıdıklandığı için gülerek geri kaçırıyorum kafamı.
"Ayşe!"
Daha çok gülüyor hanımefendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asım
RomanceNesteren beni sevmiyor. Hiç sevmedi. Bana bakan gözleri hep bir duvara bakar gibi ifadesizdi. Kulakları hiçbir zaman ona anlattıklarımı önemseyerek dinlemedi. Dudakları hiç bana güzel sözler söylemek için aralanmadı. Parmaklarım hiçbir zaman kısacı...