0.2

163 18 26
                                    

Saat on ikiye gelirken uyandım. Yorgunluğum geçmiş ve çok dinçtim. İşlerimi halledip hızlıca kendime kahvaltı hazırladım. Bir yandan da ne giysem diye düşünüyordum. Normalde ertesi gün giyeceğim şeyleri akşamdan hazırlardım ama editle uğraştığım için yapmamıştım. Koskocaman Yang Jeongin'e de eline geçeni giyip çıkmak yakışmazdı.

Kahvaltımı ettikten sonra odama çıkıp hazırlanmaya başladım. Geçen hafta Jisung'tan çaldığım tişörtü görünce yüzüme bir gülümseme yayıldı. İçine çizcili badimi giyip üzerine tişörtü geçirdim. Altıma koyu renk bir kot giyip tişörtün eteklerini pantonunun içine sokuşturdum. Yüzüklerimi de takıp aynanın karşısına geçtim. Hafif bir makyaj ve saç yapımından sonra çantamı ve montunu alarak hızlıca evden çıktım. Kampüse yakın oturuyordum, geç kalmazdı ama erken gitmenin de kimseye zararı yoktu. Evde sıkılmaktansa okulda dedikodu malzemesi bulmak daha iyi.

Yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinin yarısını geride bırakmışken telefonum çaldı. Jisung'du arayan ama şu an derste olması gerekiyordu. Merak edip açtım, öyle bağırıyordu ki kulağıma götürmeden duyabiliyordum.

"JEONGİN'İM NERDESİN?! KURTAR BENİ BU ŞILLIKLARDAN!"

"Yine ne bok yedin?"

"Peşimdeler, beni öldürecekler."

"Kim peşinde gerizekalı doğru düzgün anlatsana."

"Changbin'le gym brosu." Ufak bir kahkaha dökülmüştü dudaklarımdan, Jisung ise sanki anasına sövmüşüm gibi çıkışmıştı bir anda. "Cibiliyetini sikerim senin gülme. Adamlar her yerde bizi arıyorlar. Tek başıma hiç ederler beni, çabuk gel."

"Mafya mı bunlar kanka? En fazla dayak yeriz hiç yapmadığımız şey de-"

"Gelince konuşalım terastayım ben." Lafımı yarıda bırakıp telefonu suratıma kapatmıştı. En azından nerede olduğunu söyledi diye içimden geçirip çoktan geldiğim kampüsün kapısından içeri girdim.

Jisung'un teras dediği yer genelde boş zamanlarımızı geçirdiğimiz çatı katıydı. Beş dakika geçmeden yanına çıkmıştım. Kuytu bir kenara sinmiş, başını dizlerine yaslamış bir şekilde yerde oturuyordu. Yanına yaklaştım, elimi omzuna atıp hafif sıkmamla çığlık atması bir olmuştu. İki elimi de kulaklarıma kapadım tiz sesi engellemeye çalışarak. O an anlamıştım bir şeylerin ters gittiğini çünkü tanıdığım Jisung insanların arkasından dediği şeylerin kat kat ağır hallerini yüzlerine söyler, asla da korkmaz veya çekinmezdi. Önümde çığlığını bastırmak için elini ağzına kapatan Jisung bu Jisung değildi.

"Mal mısın lan ses versene gelirken! Adamlar peşimizde diyorum zorla ifşa ettirecek bizi."

Uflayıp elimi hala yerde oturan arkadaşıma uzattım kalkması için. Üzerini çırpıp yerde duran çantasını aldığında koluna girip merdivenlere doğru yürümeye başladım.

"Hyunjinleşme Jisung, sanki daha önce hiç dayak yemedik." İkimiz de gülmüştük. Biraz olsun keyfi yerine gelmişti en azından, bu kadar korkması benim de biraz tırsmama neden olmuştu ama belli edersem Jisung daha çok panik yapardı.

"Aman duymasın sakın sonra ondan da dayak yeriz."

Hyunjin'in drama queenliği hakkında konuşarak yürüyorduk kafeteryaya doğru. Hyunjin liseden arkadaşımızdı, şu an yurt dışında dans eğitimi alıyordu. Hayatımda gördüğüm en drama queen insan olmasına rağmen bunu asla kabul etmez, lafı açıldığı zaman da kavgaya çevirirdi. İki gün konuşmasak arar beni unuttunuz, artık arkadaş değil miyiz diye başımızın etini yerdi. Kendisi de zaten hoşlandığı çocukla ilgili konuşmak için arar bizi sadece. Hayırsız it.

Gym Bro'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin