0.5

136 16 27
                                    

Bir gün içinde yaşanabilecek bütün duyguları yaşadığımı düşünüyorum bugün. Mutluydum, sinirlendim, üzüldüm, şaşırdım. Kafam çok karıştı gün içinde, kendimi sorguladım, arkadaşımı da aynı şekilde. Şimdiyse iki dallama gelmiş pat diye masamıza oturmuştu. Tanrı aşkına ne sikim bir gün bu?

Jisung masamıza, pardon Minho'nun kucağına düşüp yavşak yavşak konuşmaya başladığında Jeongin de kenarda aptal aptal gülüyordu. Gerçekten bu çocukların hayatı sikleme seviyelerine hayran kalacağım bir gün. Minho birkaç saniye kalakalmıştı, belli çocuğun kucağına her gün dövmek için sıkıştırdığı biri düşmüyor, sonra birden itip düşürdü onu. İçimin yağları erimişti, o an ki hislerimi size anlatamam. Jisung ayaklarımın dibine düştüğünde kendi kendine gülmeye başlamıştı ki beni görünce yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.

"Ay sen de bize vuran kas yığını değil misin? Abi ellerin çok güçlü gerçekten." Elime uzandığında anında çekip alnına sert bir fiske vurdum.

"Yedi ceddinin ırzına geçerim Jisung, kaybol."

"Onlar çok umrumda değil." Eli alnını ovarken konuşmuştu ama anlaması bu kadar zor cümle ilk defa duymuştum

"Ne umrunda ki senin zaten?"

"Minho." İçeceğimi tazelemek için ayağa kalkmak üzereydim ki durdum. Elime düşmüştü işte şimdi.

"Ya öyle mi?" Alayla gülerek yüzüne eğildim. "Nesi bu kadar umrunda benim arkadaşımın?"  Düşünür gibi yapıp ellerini yanaklarına yasladı. Hoş çocuk, tabii boş boğaz olması ve onu öldürmek istemem dışında. Lan noluyo Changbin?

"Birincisi çok ateşli." Eliyle saymaya başlamış, ilk parmağını kaldırmıştı ki bir şey farketmiş gibi kaldırdı geri, yüzüme doğru salladı telaşla. "Yanlış anlama abi sen de ateşlisin." Sonra hayal kurar gibi ellerini yüzüne yerleştirip havaya kaldırdı başını hafifçe. "Ama Minho bir başka ya."

Minho'ya baktığımda değişik bir gülümsemesi vardı yüzünde daha önce hiç görmediğim. Şey biraz, yumuşak? Kıkırdamıştı yerde oturan Jisung'a bakarken. Omzuna vurmaktan kendimi alamamıştım. Kafasını kaldırdı ne var lan dercesine. İşaret parmağımı kaldırıp yüzüne tuttum.

"Sakın etkilenmiş gibi bakma, aklından bile geçirme. Öldürürüm seni." Omuz silkmekle yetindi sadece. Biraz daha Jisung'u izledikten sonra masadaki herkesin, özellikle benim, ağzını açık bırakan kelime döküldü dudaklarından.

"Tatlı."

✧ ✧ ✧ ✧

Ertesi sabah güne çok güzel başlamıştım. Erkenden uyanıp sporumu ve kahvaltımı yapmış, evim için ufak bir alışverişe çıkmıştım. Elimde tuttuğum not kağıdında alacaklarım yazılıydız, sepete koydukça üzerini çiziyordum. Telefonumu sessize alıp arabaya bırakmıştım. Sebebiyse vazgeçmeden arayan Minho'ydu. Dün geceden sonra ona sinirli olduğum için spora tek gitmiştim. Aramalarını açmadığım için gitmeyeceğimi düşünmüş olmalıydı ki beni salonda görünce sinirlenmiş, sonrasındaysa trip atmıştı. Şimdi de yüzsüz gibi durmadan arıyordu açmayacağımı bile bile.

Dün gece Jisung'a öyle tatlı tatlı bakması... Sinirden kendim bile tamamlayamadım cümleyi. Bir de üzerine kendi bırakmıştı ikisini de evlerine, ben evde sinirden uyuyamazken hem de. Minho sen yandın oğlum.

Alacaklarımı tamamlayıp evin yolunu tutmuştum. Arabanın içinde sakin bir melodi yankılanıyordu. Eve kadar huzurlu bir şekilde gelmiş, aldıklarımı yerleştirmiş, sakince televizyonun karşısına oturup sevdiğim filmlerden birini açmıştım. Bu zamana kadar bir şey olmaması garipti.

Gym Bro'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin