O kadar sinirliydi ki tek kelime etmeye çekiniyordum. Hayır, korkuyordum. Bu eve yeniden girmek bana yıllar önceki kaçışımı hatırlatıyordu. O oda. Hala duruyor muydu? Ne saçmalıyorum tabiki duruyordur. Merdivenlerden yukarı çıkarıyordu hızlıca ve alel acele. Ama eminim ki takılsam düşmeden tutardı. Ve korkarak söylüyorum ki bu adam beni herşeyden korur ama en büyük zararı yine o verirdi. Ellerimi merdivenin korkuluğuna koydum ve sıktım. Biraz zor olsa da durdu. Yavaşça kafasını çevirdi bana korkuluktaki elime baktı. Çenesi kasılmış kendine hakim olmaya çalışıyordu. Gözlerini kaldırdı gözlerime hapsetti. Sağ kaşını kaldırdı ve 'ne oldu' der gibi baktı. Derince bir nefes aldım ve gözlerimi gözlerinden ayırdım. Ona bakarak konuşamazdım.
'Beni dinlemelisin. Bu böyle olmaz. Her kafan estiğinde beni buraya veya herhangi bir yere götüremezsin. Veya evime canının istediği gibi girip çıkamazsın. Benden hoşlanmış olabilirsin tamam ama artık büyümedik mi? Zaman geçti. Kendine bu eve ve o en önemlisi sana yakışacak birini bulamaz mısın? Fikrimi sormadan kafana göre hayatımda değişiklik yapamazsın. Ben senin dışarıda puta dönüşmüş ve korkuda altlarına eden adamların değilim. En önemlisi de sahipleneceğin kedi hiç değilim. Şimdi derhal evime götür ve bir daha asla karşıma çıkma EMİR BEY!'
Hafif gülümsedi. Evet evet güldü. Ben komik bişey söylemedim ve bu adam güldü! Sonra birden kaldırdı kafasını duraksadı. Gülüşü siyahlara büründü. Sağ kaşını kaldırdı ve beni baştan aşağı süzdü. Gözleri gözlerime değince kafasını yana çevirdi. Tıpkı benim gibi Derince bir nefes aldı ve konuştu.
'Seni her zaman dinlerim bu birincisi. İkincisi neyin nasıl olacağını yıllardır düşünüyorum ve açık söylemek gerekirse işime geleni yapacağım. Senden ayrı kalmak kurşun yarasından çok daha ağır bilemezsin. Senin evine istediğim gibi girip çıkarım seni görmeme kokunu hissetmeme sen bile mani olamazsın bu üç. Ben senden hoşlanmıyorum seni seviyorum. Kendime seni ne olursa olsun bırakmayacağıma söz verdim ve ben sözünde duran bir adamım güzelim. Ayrıca bana ve çevreme yakışan yalnızca sen varsın başkası olamaz. Ben bunu daha önce de söylemiştim. Ha bu arada dışarıdaki puta dönüşmüş altlarına eden adamlar var ya onlar dakikada kaç can alır hayal bile edemezsin.'
Dondum. Ne diyordu bu adam böyle. Can almak? Hayat bitirmek bu kadar kolay mıydı peki? Ya da maharet miydi? Bundan sonra nasıl konuşabilirdim ki? Dik duran ve asla yıkılmayan Kumsal nerdeydi şuan ? Gözlerim doldu. Ama karşısında ağlayamazdım. Kafamı eğdim çünkü gözlerine baktığımda korkar ve kendimi tutamaz ağlardım. Elini uzattı korkarak ve çenemden nazikçe tuttu hafif eğilip gözlerime baktı.
'Ayrıca sen benim minik kedimsin güzelim.'
Dedi ve katılaşmış bedenimi kucağına aldı. O yavaşça merdivenleri çıkarken ben de kafamı eğdim. Yine güldü ve ..'İsmimi senin ağzından aşkla duymak için kaç köle azad ederdim bilemezsin.'
Dedi.
Saniyelik yüzüme baktı. Ama ben kafamı kaldıramadım. Merdivenler bittiğinde yavaşça yere bıraktı ve üzerime eğildi. Derin bir nefes aldı ve;'Kokun, en güzel çiçekleri kıskandırır. Sen çiçekleri değil çiçekler seni sevmeli.' Dedi.
Ve lanet olsun ki ben yine ağzımı açamadım. Çenem kitlenmişti sanki. Konuşsam ölecektim ve ben ölümden korkardım sanki. Ya da konuşursam idamdan önceki son sözlerimdi de ben sessiz kalmayı seçmiştim.
Yüzüme baktı. Cevap bekledi. Belki de bir tebessüm. Ama şu durumda onu mutlu etmek gibi bir telaşım ya da derdim yoktu. Sessiz kalmak en iyisiydi.
Elimden tuttu yine ve yavaşça adımladık. Bi odanın önüne geldik.
Evet, tanıdım bu odayı. Hatırladım demek saçma olurdu çünkü hiç unutmadım. Herşey sanki o gündeymişiz ve ben hiç gitmemişim gibi yerinde sahibini bekliyordu. Fotoğraflar sahibini bekler. Özlem duyuldukça açar bakarsınız ya hani o anı hatırlar ve yüzünüzde tebessüm yaratır. Ama ben hiç görmek istemiyordum ki. Ben sadece bu evi değil karşımda duran ve bana hayranlıkla bakan cani, takıntılı ve normal bişeymiş gibi can alan hüküm veren adamı da geçmişe gömüp hayatıma devam etmek istiyordum. Ama hayat yine bana kıçıyla gülüyor ve ben artık şaşırmıyorum bile.İçeri girdi. Döndü ve fotoğraflara baktı. İç çekti. Sağ elini uzattı ve;
'Beni bırakma. Bu kurduğum dünyaya güneş ol. Beni aydınlat. Ben karanlık bir adamım. Işığına ihtiyacım var. Beni ışığı'mdan mahrum etme.' Dedi.
Sevgi bu değildi. Karşındakini hiçe sayarak, duygularını görmezden gelmek değildi. Karşılıklı değil miydi?
Yumuşamışken belki bir şansım olabilirdi. Hem o gün de bu halde çıkıp gitmemiş miydim? Belki yine gider ve başka bir şehire yerleşirdim. En azından peşimi bırakana kadar.
'Kurduğun dünya senin olsun. Güneş her zaman aydınlık yüzünü dünyaya dönmez. Dünyanın karanlığa da ihtiyacı var. Güneşi her zaman ışık saçmaya zorlayabilir misin?' Dedim.Elini hızla indirdi. Kafasını yere eğdi ve dudakları yukarı kaydı. Gamzesini görecek kadar güldü. Bu tehlikeli bir gülüştü. Kafasını kaldırdı aynı zamanda da elini yumruk yapmış sıkıyordu. Yine etrafına baktı. Ben de pür dikkat onu izliyordum.
Birden etraftaki her şeyi yere indirdi. Resimler tablolar fotoğraflar. Hepsi yerle bir oldu. Birden bana baktı. Gözleri tehlike çanları çalıyordu. Yavaşça bana doğru geldi. Her adımında gözleri daha da karardı. Dibime kadar geldi ve Derince kokladı boynumu. Gözlerini kapattı. Kulağıma eğildi ve asla duymak istemeyeceğim beni idama götüren o sözleri o söyledi.'Hapishanene hoşgeldin GÜZELİM'
❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️
Emir ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim çikelatalı kurabiyelerim. Ben çok yükseldim ne yalan söyleyeyim 😂
![](https://img.wattpad.com/cover/324346205-288-k46414.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zor'la Aşk ❤️🔥
ChickLitEmir.. İsmi bile yıkılmaz olan gözü kara bir adam. Ve tek yenilgisi Kumsal... Esaret ve aşk bir arada olabilir mi? ❤️❤️❤️❤️❤️