Yeniden hoş geldinizz :)
Keyifli okumalar yıldıza basmayı unutmayınn :)
Havin'den:
Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. O gitti gideli gözlerimden yaşlar dökülmeye devam ediyordu. O, o mavileri gördüğüm an kalbim sanki bir saniyeliğine atmayı bırakmıştı. Bir anda neye uğradığımı şaşırmıştım. Ancak o gerçekte gelmemişti değil mi? Olmazdı. Gelmezdi ki.
Ya geldiyse ?
Bilmiyorum.. Hiçbir şey bilmiyorum.. Sadece kalbim acıyor. Hem de fazlasıyla acıyor. Bu acı 3 yıldır geçmeyen bir acı. Olmuyor. İçtiğim ilaçlar geçirmiyor bu acıyı.
İçtiğin ilaçlar bu acıya fayda etmez Havin bunu çok iyi biliyorsun..
Evet.. Ama geçirsin isterdim. Oturduğum yerden kalktım. Duvardaki küçük aynanın karşısına geçtim. Gözlerime baktım. İçinde derin acılar saklayan gözlerim sanki korkuyla bakıyordu. Niçin bu denli korktuğumu bilmiyorum. Göz altlarım mosmordu. Şu sıralar uyuduğum uykuya uyku denmezdi ki zaten. Baygınlık denirdi. İlaçlarla bayılıp kalmış bedenim ayakta zor duruyordu. Göğsün sol yanında duran kalp denen şey insana neler yapıyordu böyle...
Beynimde sesler dönüp duruyordu.
Mavi... O geldi...Mavi.. Geleceğim dememişti... Mavi... O geldi....
Gözlerimden yaş bile düşmüyordu . Daha fazla kendime bakamadım. Aynanın karşısından yavaş adımlarımla uzaklaştım. Gözlerim defterimi aradı. Çekmeceyi açtım. Defteri aldım. Eski bir anımızı daha okumak istiyordum.
10/02/2018
Soğuk bir gün bugün mavi. Her yerde bembeyaz karlar varken kalbim yanıyor. Yürüyoruz seninle. Her daim soğuk olan ellerimi tutuyorsun. Ellerim sıcak. Çünkü sen varsın. Öyle bir gülümsüyorsun ki insanı delirtebilirsin. O kadar güzel bir gülümsemen var ki mavi. Kalbimi bir gün yerinden çıkaracak bu gülümsemen. Bir rüzgâr esiyor. Saçlarımdan şapkam uçup gidiyor. Sen bir anda kahkaha atıyorsun. Bense uçan şapkamın peşinden koşuyorum. Çünkü en sevdiğim şapkam. Onu boş veremem. Koşuyorum. Rüzgâr şapkamı daha da ileriye taşıyor. Sen arkamdan koşarken kahkaha atmaya devam ediyorsun. Ben de gülüyorum. Ancak sinirliyim de yakalayamadığım şapkam yüzünden. Sonra bir anda sen benden daha hızlı koşup biraz hafifleyen rüzgâr sayesinde şapkamı yakalıyorsun. Gülümsüyorum. Sen de gülümsüyorsun. Sonra yüzünde bir sırıtış beliriyor. Anlıyorum ki bir planın var. Bir anda sen koşmaya başlıyorsun. Şaşkın şaşkın sana bakıyorum.
-Aaaa şapka gidiyor Havin Hanım. Koşun koşun. Gidiyoor.
Duyduklarımla kahkaha atıp peşinden koşmaya başlıyorum. Ben koştukça sen bir anda yavaşlıyorsun. Sana çarpıyorum. Düşecek gibi olsan da ikimizi de dengede tutuyorsun. Yüzünde huzurlu bir gülümseme. Şapkamı özenle kafama takıyorsun. Gülümsüyorum. Yanağını öpüyorum. Gülümsemen büyüyor. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor. Sen buradasın. Ben de . Bir ağacın altındayız. Kar yağmaya başlıyor. Ben bu anı kar küresinin içinde duran kız ve erkek figürüne benzetiyorum. Her şey o kadar güzel ki..
Hiç ayrılmayalım mavi.. Sensiz bir dünyada ben nefes alıp veremem çünkü.
Kalbim acıyordu. Okudukça daha çok acı çekiyordum. Ancak bir süreliğine o anın içinde olmak az da olsa iyi hissettiriyordu. Keşke hep o anlarda kalabilseydim...
Uykum gelmiş gibiydi. Uyumam gerekiyordu sanırım. Göz kapaklarıma uyum sağladım. Hem belki rüyamda onu görürdüm....
.
.
.
Gözlerimi zor bela açtım. Hiç rüya görmeden uyuduğum bir gece daha olmuştu. Onu görmeyi dilemiştim ancak yine görememiştim...
Masanın üzerinde duran kahvaltı tabağına yüzümü buruşturarak baktım. Hiçbir şey yiyesim yoktu. O yüzden şapkamı taktım ve odamdan çıktım. Günseli Hanım telaşla bana doğru geliyordu.
'' - Havin. Kahvaltını yapmadan ve ilaçlarını içmeden nereye gidiyorsun böyle?''
' Bahçeye çıkıp biraz hava alacağım.'
''-Havinciğim. Yapma böyle ne olursun...''
'Bir şey yaptığım yok. Canım hiçbir şey istemiyor çünkü.'
''Peki Havin. Ama şunu bil bu sana son kez tolerans gösterişim.''
Hiçbir şey söylemeden oradan uzaklaştım. Hava almaya cidden ihtiyacım vardı. Yine ağacımın altına oturdum. Biliyordum o bugün yine gelecekti. Çok fazla düşünce kafamda dönüyordu. Her şeyden şüphe duyuyordum. Ne yapmam gerektiğini planlamam gerekiyordu. Fakat fazlasıyla zordu. Kalbimin acısı aldığım hiçbir nefeste geçmezken ne yapacağımı düşünüp duruyordum.
''-Neden tekrar buradayım bilmiyorum. Ama şunu bil. Ben. O bahsettiğin kişi değilim. ''
Hemen yüzüne baktım. Gözlerine korkmadan baktım. Fakat karşımda bir çift kahverengi göz vardı.
'Sen.. Sen ama..'
''-Aması falan yok Havin. Ben Sarp'ım. Bunu kabullen. Kalbim acıyor bana o iğrenç şeyi dedikçe.''
'İğrenç şey mi? Sen ne saçmalıyorsun?'
''- Ne saçmalıyorsam saçmalıyorum işte tamam mı! Karışamazsın sen benim ne dediğime.''
'Sarhoş falan mısın sen? Cidden söylediklerin fazla olmaya başladı.'
''- Evet. Sarhoşum. Ne yapacaksın ki haha.''
'Görürsün yaptığım zaman!'
''-Ne? Hahaha ne yapacaksın küçük hanım?''
'Seni şuan ilgilendirmiyor.'
Dedim ve olduğum yerden kalktım. Kafamda bir şeyler belirmeye başlıyordu. Evet. Planım hazırdı. Bu sefer bu lanet yerden kurtulacaktım............ Hiçbir şey yarım kalmamalıydı.. Ona kavuşacak ve yeniden eski Havin olacaktım.
Az kaldı.. Hem de çok ama çok az...
Eveet bir bölümün daha sonuna geldik. Biraz kısa bir bölüm oldu fakat bundan sonraki bölümler daha heyecanlı geçecek. En azından öyle umuyorum.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm. Diğer bölümlerde görüşmek üzereee...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
General Fiction"Ve gözlerin mavi, o gözlerinin mavisinde kaybolmak istiyorum. Beni kucaklayan kollarının arasında bir ömür boyu kalabilirmişim gibi hissetmek, dünyanın en güzel hissi. Şimdi gökyüzüne bakıyorum mavi. Sen yine oradasın. Seni her an özlüyorum. O yü...