7- Gözlerin Tutuşturduğu Yangın Ateşleri

25 8 5
                                    

Bölümü yanlışlıkla silmiş olmanın siniri ve üzüntüsüyle tekrardan merhabalar :,)

Bölüm şarkıları:
Akif İslamzade - Alagözlüm
Alihan Samedov - Sen gelmez oldun

Keyifli okumalaar ♡
                                   ☁️🌊

Ay Karanlık

Maviye
Maviye çalar gözlerin
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi ?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi ?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel ,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası ,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı .
Dört yanım puşt zulası ,
Dönerim dönerim çıkmaz .
En leylim gecede ölesim tutmuş ,
Etme gel,
Ay karanlık...

                                                                                                                                                                         Ahmed Arif

Sen gittikten sonra günler geçtikçe okuduğumda daha da anlamlı gelen şiirleri tekrar tekrar okuyorum mavim.

Sanki o yazarlar bu şiirleri senin ve benim için yazmışlar gibi hissediyorum her seferinde.

Ağlıyorum. Yavaş yavaş süzülüyorsun gözlerimden. Saçlarımı yoldukça dökülüyor sanki zihnimden saçların..
Usul usul siliniyorsun benden birtanem.

Ama beynimden ne kadar nöron birbirinden koparsa kopsun senin o mavi gözlerin ve saçların, sarı saçlarını sonsuza kadar unutamam.

Ama ağlamak da artık bir fayda etmiyor.
Sadece inanmaya devam ediyorum.
Çünkü sen bana hep inanmak en büyük iştir derdin.

Ben de seninle tekrar kavuşacağıma inanıyorum..

Sarp Uran'dan:

Belki bir anda yüzüme bakar diye gözlerime batan kahverengi lensleri çıkarmamak için büyük çaba sarf ediyordum.

Hastaneye doğru yürüyordum yeniden. Onu görme isteğim hiç gitmiyordu.

Keşke yüzüme baksa. Ama bakarsa eğer onu kazanır mıyım yoksa tamamen mi kaybederim onu da merak ediyorum.

Keşke görse beni. Onu ne kadar sevdiğimi görebilse.

Aşk insana ne kadar garip hissettiriyor.
Yeniden aşkın gücünü hissetmek ne güzelmiş..

Karnında uçan kelebeklerin hissi.
Ellerin titreyişi.
Kalbinde başlayan o tatlı savaş ..

En son o tatlı savaş tüm şehirlerimi yıkıp yok etmişti.

Ama Havin o yıkılan şehirlerimi tekrardan inşa etmeyi başarmıştı.

Belki de onu sevmemdeki sebepler arasında bir de bu vardı.

Hastaneye daha da yaklaşmıştım. Acaba bugün ne konuşsak? Hangi konuyu açarsam biraz olsun yüzüme bakar ki? Bilmiyorum. Bu bilinmezlik beni bitiriyor her seferinde.

Keşke insan bu kadar bilinmezin içerisinde olmasaydı...
Şimdi attığım her adım yüreğimi daha da hızlı attırıyordu. Bu hissi tatmayalı uzun zaman olmuştu...
Gidenin yeri elbet doluyormuş. Bunu bu şekilde öğrenmek canımı yaksa da gideni geri getirememek bir gerçekti. Bu gerçek ise insana neler neler yaptırıyor...
Kendini öldüren mi, şarkılar, şiirler yazan mı, herkese küsüp kimseye bir daha selam vermeyen mi ...
Hepsi var bu dünyada ve daha sayamadığım nicesi..
Hepsi , gidenin gittiğini kabullenemeyen birer tutunamayan. Oğuz Atay'ın en doğru tespiti bu, bana göre. Tutunamayan.

Hastanenin bahçesinden ilk adımımı attım. Acaba yine o ağacın altında mıdır? Umarım oradadır yoksa hemşirelerin sorgularıyla çok vakit kaybedeceğim. Adımlarım alışkanlıkla yine o ağacın olduğu yola doğru ilerlerken onu orada otururken gördüm.

Kalbim titredi. Kalbim acıdı. Nefesim kesildi. Gözlerim doldu.
Çünkü onda kendimi görüyordum..
İnsan kendi yansımasını görünce ağlayası geliyordu. Hem de çok geliyordu.
Yalnız ondan tek bir farkım vardı benim. O da benim özgürce (tıpkı 'hasta olmayanlar' diye nitelendirdikleri gibi )dışarıda dolaşabilmemdi.

Oysa en hasta olanlar o dolaşanlar değil miydi?

Yanına yavaşça yaklaştım ve oturdum. Artık yukarıdan vuran güneş iki gölge göteriyordu. Geldiğimi yanına düşen gölgemden anlamıştı bu sefer. Keşke yüzüme de bir kez olsun baksaydı..

"-Hiç sıkılmıyor musun? "

-Hayır. Neden sıkılayım ki?

"-Bilmem. İnsanlar çabuk sıkılırlar. Her şeyden, herkesten... "

-Ben onlar gibi değilim.

"-Ama senin kalbinde de oyuk açan da onlar değil mi?"

-Evet. Ama kalbime asıl oyuk açan kalbimin içindekiydi.

"-Biliyor musun benim de."

Biliyorum. Biliyorum diyemedim...

"-Bana ondan bahsetsene."

Sorusuyla sanki kalbimi avucunda öyle bir sıkmıştı ki kalbim paramparça olmuştu.

Öyle hissettim.

İnsan sevdiğine eski sevdasını nasıl anlatırdı ki?

-O... o çok güzeldi. Ama o güzelliğini göremiyordu. Hiçbir zaman da göremedi..
Ama kalbinin güzelliğini görüyordu. Öyle güzel bir kalbi vardı ki... Sırf sokak hayvanları aç kalmasın diye gece yarısı dışarıya çıkar onlara mama koyardı. Dönüş yolunda karşılaştığı insanların onun göremediğini ve gece o saatte dışarıda ne aradığını sorup onu evine kadar götürmek istediklerini her seferinde bana komikmiş gibi anlatırdı. Halbuki ben, o anlatırken dolan gözlerindeki yaşları görüyordum. Yanımda ağlamak istemiyordu...

Kahretsin. Şimdi ben de ağlıyordum. Hem de hıçkıra hıçkıra. Gözyaşlarımı sildim. Sanırım lensler de çıkmıştı gözlerimden. Ama şuanda bunu umursayabilecek bir halde değildim. Sadece ağlamak istiyordum. Yıllardır içimde tuttuklarımı ağlamak istiyordum.

Birden yüzümde bir el hissettim. Yumuşak bir dokunuştu bu. Gözyaşlarımı sildi. Tam o an ona baktım. İlk defa birbirine değdi gözlerimiz..

Gözlerime öyle bir baktı ki içim gitti sanki. Beni benden alıp başka diyarlara götürdü o bakışı. Sonra,

dudaklarından bir kelime çıktı.

'Mavi'..
"-Mavim. Sen sen gelmişsin. Ama ağlama ne olursun.. "

Gözlerimi yumdum. Öyle bir yumdum ki gözyaşlarım bile akamadı. Kalbim öyle bir ağrıdı ki. Bir daha böyle ağrıyamaz sanmıştım..
Eli yanağımdan boynuma doğru kaydı. Ama ona bakmadım. Gözlerimi yumduğum gibi başımı da çevirmiştim.
Bileğini tuttum ve kendimden uzaklaştırdım.
Çünkü ben uzun zamandır böyle hissetmemiştim.
Böyle kırılmamıştım.
Böyle ağlamamıştım...

Ağacın altından güçsüz bacaklarıma rağmen kalktım. Hastane bahçesinden çıktım. Adımlarım daha da ağırlaştı. En sonunda bacağımı kaldıracak gücüm kalmadı. Kaldırıma oturdum. Bomboş sokakta ağladım. Omuzlarım sarsılıyordu ağlamaktan. Ama en çok kalbim yanıyordu.

Ben bir daha senden sonra bir kaldırım kenarında böyle ağlamam demiştim Beria. Ama ağlarmışım bugün öğrendim.

Keşke öğrenmeseydim......

Evett bir bölümün daha sonuna geldik.
Beğendiniz mi?
Umarım beğenmişsinizdir
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 😊

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle ♡

MAVİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin