Love • 10

174 17 6
                                    

"Kai?"
Sesim titrek çıkmıştı ve yavaşça ayağa kalkmıştım.
Yanında elini tuttuğu sarışın bir kız vardı.
"Ne işin var burada!" diyerek sesini yükseltmişti.
Tanrım ne oluyordu? Her yerim durgunlaşıyordu.
"Hey o sesini alçat." Taehyung Kai'yi ayağa kalkarak uyarmıştı.
"Sen kimsin be!" yaklaşarak Taehyung' a bağırmıştı.
"Sevgilisiyim." bilerek sakin konuşuyordu çünkü sinirlendiğinde kendine hakim olamıyordu.

O sarışın kız ise film izler gibi bakıyordu.
neden yaşadığıyla ilgili haber vermemişti?
Kafam düşüncelere boğulmak üzereydi.
"Jennie konuşabilir miyi-"
"Hayır!" sözünü kestim.
İçimdeki sinir taşmak üzereydi.
İstemsizce gözümden yaşlar akıyordu.
Konuşamadığımdan öfkeyle yüzüne baktım.
Bu benim eskideki tanıdığım Kai değildi.

"Kes sesini!" bağırarak içeriye koştum.
Bir yandan hıçkırarak ağlıyordum ve elimi ağzımla kapatıyordum.
Hızlıca uzaklaşmak istedim oradan.
Zar zor diğer elimle kapıyı açtım.

Hızlı adımlarla lavaboya gelmiştim ve çantamı yanıma koyarak çeşmeyi açtım.
Gözümü aynaya çevirip baktığımda, tüm makyajım mahvolmuştu.
Ağlamam durmak bilmiyordu.

Kai yaşıyor muymuş?
Tanrım en güzel günümü mahvetmişti.
Ona karşı aşırı sinirliydim. Neden bugün karşıma çıkmak zorundaydı?
Ellerimi açık olan çeşmeye tutarken ağlamaya devam ediyordum.
Kendimi tutamadığım için.

Berbat gözüküyordum.
Bu yüzüm şimdi makyaj yapsam bile düzelmezdi.
Bu yüzden avuçlarıma su doldurarak yüzümü yıkamaya başladım.
Beynim hâlâ o görüntüyü unutamıyordu.
Yanındaki kızı, bağırışı, seslenişi...
Hatırladıkça garip oluyorum, gerçekten yaşadığına şahit olmak, ürkütücü.
Ve hayır sevdiğimden değil, nefretim başladığından.
Çünkü sözde denizde öldüğü(?) an bitmişti benim için o.

Tüm bunları düşünürken kafamı kaldırıp aynaya baktığımda yüzümün kızardığını gördüm.
Farkında olmadan sertçe çıkardığımdandı sanırım.
Ve şanslıydım ki kimse yoktu.
Musluğu kapattım ve ellerimi lavabonun kenarlarına yasladım.
Ağlamam biraz olsun dinmişti ve sakinlemiştim fakat aklıma her geldiğinde tekrar bir gözyaşı yanağımdan süzülüyordu.

"Jennie?"
Bu Taehyung'un sesiydi, kapıyı tıklayarak söyledi.
"Jennie, iyi misin?"
Cevap vermeden öylece kendime bakıyordum.
"Sevgilim orada mısın?"
Kapıyı elleriyle vurmaya başlamıştı.
Daha fazla vurmasına izin vermeden çantamı alıp hızlıca kapıyı açtım.

"İyiyim ben." sesim durgun çıkmıştı.
"Kimdi o?" dediği gibi gözlerine baktım.
"Gidelim buradan Taehyung, sonra anlatırım."
Yanından geçerek çantamı omzumdan astım.

Yavaşça dışarıya doğru adımlayarak yüzümdeki ıslaklığı ellerimle silmeye çalışıyordum.
Arkamdan Taehyung geliyordu.
Bahçeye tekrar geldiğimde göz teması kurmamaya çalışarak Kai'ye baktım.
O kızla kavga ediyordu.
Göz devirerek arabaya doğru gitmeye başladım.
Taehyung yanıma biraz daha yaklaşarak ceketini omuzlarıma atmıştı.
Hiçbir şey demeden yavaşça yürümeye devam ettik.
Belime elini sardı ve bu daha iyi hissetmemi sağladı.
İyi olmamı istiyordu. Fakat mutlu olacak kadar iyi olamazdım şuan.
Zoraki gülümsedim.
Arabayı anahtarıyla açarak kapısını açtı ve omuzlarımdan tutarak oturmamı sağladı.
Bir şey demeden kapımı kapattı ve hemem yanıma geçerek kapısını kapattı.
Konuşmadan sadece arabayı çalıştırarak yola çıktı.

Sadece yola bakarak kafamda düşünüyordum.
Üstelik teklifine cevap bile veremeden ortamı bozmuştu.
Sahi, bu gece Taehyung kocam olabilirdi.
Ama o buna bile izin vermeden yanındaki adını bilmediğim bir aptal ile yüzsüzce karşıma gelmişti.

"Sana bunları yaşattığım için özür dilerim." diyerek söze başlamıştı.
"Hayır, senin bir suçun yok ve asla böyle düşünmeni istemem." yola bakmaya devam ediyordum.
"Asıl ben özür dilerim, teklifine cevap verme fırsatımı bozdukları için."
Derin bir iç çekti ve başını yana salladı. "Başka zamana."
Bunu demesiyle bile gözümden yaş akmasına sebep olmuştu.
Artık kontrol edemiyorum.
Ağzımdan küçük bir inilti kaçtığında hemen bana bakmıştı.

Arabayı sağa çekerek durdu.
"Bunu ağlaman için söylemedim bebeğim, daha iyi bir yerde cevabını verirsin." Elleriyle yüzümü kavradı.
Gözlerimi onun gözlerine çevirdim.
"Ben sadece ne yapacağımı bilmiyordum."
"Anlıyorum, şuan ne hissedeceğini bilmiyorsun."

Ellerimle ellerindeki yüzümü gözyaşlarımı silmek için parmağımla yanağıma sürttüm.
"İçimde bir yangın var ve her bir kıvılcımda daha da büyüyor." Alnımı alnına yasladım.
"Söylesene bana, nasıl söndürebilirim o içindeki yangınları?"
Gözlerimi kapattım.
"Yüreğimde sönmeyen alev denizde."

Bu işi burada bitirmeliydim.
"Teklifin hâlâ geçerli mi?"
Gülümsemeye çalıştım.
O da gözleriyle bakarak gülümsedi.
"Elbette."
Yüzümdeki elleri ceketinin iç kısmına gitti.
Ve kırmızı kutunun kapağını açarak önceki gibi bana doğrulttu.
Kutuya baktım, hâlâ o güzel duran yüzük parıldıyordu.

"Benimle bir hayat kurmaya var mısın, Jennie?"
Kutuya bakan gözlerim onun bakışlarını buldu.
"Evet." diyerek gülümsedim.
Kutudaki yüzüğü çıkararak yüzük parmağımı eliyle kavradı ve bana bakarak geçirdi.
Artık yüzük parmağımdaydı.
Ve bu an herşeyi bana unutmaya yetmişti.
Elimi yukarıya kaldırarak baktım.
Mükemmeldi. Kalbim hızla atmaya başlamıştı.

Ellerimle onun yüzünü kavrayarak aniden kendimi onun dudaklarına bastırdım.
Sert bir şekilde öpüp geri çekildim.
Sadece yüzüne baktım, gözlerini açmıştı.
"İlk defa beni kendi isteğinle öptün."
"Ve bu son olmayacak."

...

Anything • Taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin