Love • 12

169 11 0
                                    

Taehyung'a acilen bir arkadaşımla buluşacağımı söyledim.
Yalan söylemeyi istemezdim, fakat doğruyu söyleseydim kızardı.
Kai ile olan telefon konuşmamızda kalabalık ortam olmamasına özen göstererek en yakın bulunan ormana çağırdım.
Tabii burası sadece orman değildi, içinde küçük bir açık büfe vardı ve birkaç tane bank.
Oraya ilk olarak ben gelmiştim.
Zaten eskiden de hep o geç kalırdı.
Üstümde açık kahverengi bir kaban, altımda beyaz botlarımla bankta oturuyordum. Onu bekliyordum.
Her şeyi yüzüne söyleyecektim, her açıklamayı yapacaktım.
Biraz uzaktan gelen adım sesleriyle kafamı o yöne doğru çevirdim.
Gelen Kai idi. Yakınlaşıyordu.
Derin bir nefes verdim. Ellerim titremeye başlamıştı.
Farketmemesi için kabanımın cebine soktum.
O anda gelmişti, karşımda durdu.

"Hoşgeldin." diyerek ciddi bir tonda söyledim, başımı yukarıya doğru çevirdim. Öylece bakıyordu. "Hoşbuldum."  Uzun zaman sonra ilk defa buluşuyorduk. Tabii ki ilişki anlamında değildi.
Elimi yanımdaki banka doğru göstererek oturmasını söyledim.
Kafa sallayarak yavaşça yanıma oturdu. Ben de yere bakarak aramızda boşluk bırakarak yanına oturdum.
Sanki iki eski dost gibi duruyorduk.
Hiçbir şey konuşmadan kısa bir süreliğine sessizlik oluştu.
Yutkundum. "Neden haber vermedin?"
diyerek söze başladım.
Cevap verniyordu. İleriye bakıyordu sadece. "Ben, bilmiyordum."
"Hiç arayıp araştırdın mı?" diyerek yüzüne baktım. Tabii onda o cesaret yoktu.
"Cevap yok, güzel."  sinirlenmeye başlıyordum fakat gülümseyerek gizlemeye çalıştım.
"Metresine ne söyledin buraya gelirken?"
"O benim metresim falan değil." ciddi bir şekilde yüzünü bana doğru çevirdi.
"Asıl senin yanındaki o aptal kimdi?"
Ne diyordu bu?
"O aptal dediğin benim kocam olacak Kai."
Parmağımdaki yüzüğü gösterdim. Pörtleyen gözleri gözlerimi bulunca öfkelendiğini anladım.
Sinirlenmesi hoşuma gidiyordu, daha da acı çek Kai.
"Sen tam bir sürtüksün, utanmadan evlenecek misin bir de!"
Bir dakika n-ne?
"Sen hangi hakla bana sürtük dersin pezevenk!"
Sesimi yükselttim.
"Asıl senin yanındaki o kız sürtük, kandırmışsın onu da! Nereden bilsin gönül eğlendiren bir aptal olduğunu."
"O kıza öyle demeyi kes." Gözlerini kapatarak söylemişti.
"O kız diyorsun, sevgilim demeye dilin varmıyor değil mi? Seninle sevgili olduğum güne lanet olsun!"
Ellerimle yüzümü ovalayarak sinirimi yatıştırmaya çalıştım.
Bu gerçekten benim tanıdığım eski Kai değildi.

"Seni orada, denizin kıyıya vurduğu kumsalda beklemeye çalışırken, gözyaşlarım bitene kadar ağlıyordum.
Dayanamayıp herkese seni sordum, ben bile aramaya çalıştım fakat cankurtaranlar izin vermedi. Şimdi anlıyor musun?"
Hiçbir şey demeden yüzünü yere eğdi. Sanırım kötü hissetmişti fakat bu umrumda olmadı.
Ciddi bir ses tonunda söylemeye çalışıyordum çünkü böyle söylemesem duygu sömürüsü yaptığımı düşünecekti.
Gerçi, bu da umrumda olmazdı.
"Senden bir haber alamadığımda artık eve gitmek bile istemediğimden kızlar gelip beni almıştı. Tabii hiçbir zaman gözyaşlarım durmadı, onlar sürekli beni teselli ediyordu fakat işe yaramıyordu. Uykumda bile seni sayıkladığımı söylediler bana."
Derin bir nefes alıp verdim.
"Ne kadar aptalmışım."
Gerçekten de, ne kadar aptalmışım!
Hiçbir şey demiyordu, diyemiyordu. Çünkü haklıydım.
"Sonra depresyonda olduğumu pek belli etmeden, ne kadar belli etsem de, işimde çalışmaya devam ettim. Fakat ne zaman deniz ile ilgili bir sözcük duysam içimi siyah bir ağrı kaplıyordu.
Bir gün dışarıda yine ağlayarak yürüyüş yaparken, Taehyung'a rastladım. Yanıma gelip iyi olup olmadığımı sordu. O andan itibaren tanışmıştık. Görüşmeye başladık, ve işte sonuç bu. Beni gerçekten seven ve gönül eğlendirmeyen, saygılı olan bir adamla evliyim. Görüyorsun."
Dudaklarını ısırmaya başlamıştı, yediremiyordu. Sindiremiyordu, tanıyordum onu. Yediremiyordu işte.
Hoşuma gidiyordu. En az benim kadar acı çeksin istiyordum.
"Ne diyeyim, hepsi yalan çünkü. Anca beni kandırmaya çalışıyorsun."
Ne saçmalıyordu bu?

"Ne diyorsun sen be! Sindiremediğinden gelip burada saçmalıyorsun. Savunacak iyi bir yanın yok çünkü."
"Yeter Jennie, duymak istemiyorum."
"Ne? Gerçekleri duymak mı istemiyorsun? Okey. Zaten anlatacak gerçeklerim de bunlardı."
Derin nefes verdi.
Yanından hızlıca kalkarak kabanımı düzelttim.
"Hazmedemiyorsan şuradaki büfede soda var, iyi gelir."
Sinsi bir gülüş attım. Göz devirdi.
"Umarım mutlu olamazsın Jennie, benim gibi." Vurgulayarak söylüyordu bunları.
Ama bilir misiniz, bu daha çok gülmeme sebep oldu.
"Öyle bir mutlu olacağım ki, düğünüm olacak ve boy boy çocuklarım olacak. Hatta seninle kurduğum hayalleri bile Taehyung ile yeniden gerçekleştireceğim. Anlıyor musun?"
Cevap vermiyordu, ağzı aralanıyordu fakat kelimeler çıkmıyordu.
Gülümseyerek çantamı omzuma astım.
İçim ferahtı, hatta çok iyiydim.
"Sana yeni metresinle iyi günler Kai." Kahkaha atarak yanından uzaklaştım.
O kadar mutluydum ki, hoşuma gidiyordu kelimelerin boğazında takılı kalması. Hayır kötü niyetimden değil, en az benim kadar acı çekip beni anlamasını umuyordum sadece.
Ormanın çıkış kapısına doğru ilerlerken çantamdan telefonu çıkararak Taehyung'u aradım.
Geleceğimi haber edecektim. Ne kadar az süre geçse de endişelenmesini istemiyordum.
Çalıyordu, fakat hemen açmıştı.

-Alo, bebeğim iyi misin?

-İyiyim aşkım, eve geliyorum şimdi. Haberin olsun.

-Tamam, bekliyorum hadi.

-Hızlıca gelmeye çalışacağım.

Kısa süren konuşmayı hemen kapatarak çantama attım. Orman olduğu için biraz rüzgarlıydı ve saçlarımın savrulmasına sebep oldu.
Belki ona söylediğim son sözlerim çok iddialı olabilirdi fakat, ben gerçekleştireceklerimden emindim ve arkasındaydım.
Sert davranmış olabilirdim, fakat ne düşündüğünü umursamak istemiyordum. O bu tavrımı hakediyordu. Artık bu saatten sonra da hayatımda hiçbir şey değildi, zaten o gün  karşıma çıktığı andan beri değildi de.
Çıkış kapısından çıkarak sokağa doğru yürümeye başladım. Yavaşça ilerliyordum. Taksi bulup binecektim.
Küçük küçük damlalar yağıyordu, yağmur başlıyordu. Bir yandan yürüyerek bir yandan da taksi için arkama bakıyordum.
Biraz daha ilerledikten sonra görünen taksi için elimi salladım. Yağmur biraz hızlanmaya başlamıştı.
Yaklaşan taksi durmuştu ve durduğu gibi kapısını açtım ve bindim. Üstümü düzelterek nefes verdim.
"Orion Caddesine."

...

Anything • Taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin