Beş

4.9K 92 38
                                    

Bu sabah yataktan hiç olmadığı kadar erken kalkmış, kendime midemi tutacak kadar bir kahvaltı hazırlayıp bulaşıkları bile toparlamadan yüzüme çeki düzen vermek için odadaki makyaj aynasının önüne geçtim. Dünün ardından toparlanmam epey zor olsa da şu an hissettiğim hiçbir şey yoktu. Kafamın içi uzay boşluğu kadar boştu. Bu duruma gelmenin iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyordum fakat dünden sonra hiçbir şey hissedememek şu an bana sunulmuş en büyük lütufmuş gibi geliyordu. Bir şeyleri düşünmemek, sadece şu an bana iyi gelebilecek şeyleri yapmaya çalışıyor olmak güzeldi.

Aynadaki yansımama kısa bir bakış atıp omzumdan aşağı doğru süzülen kızıl saçlarımı masanın üzerindeki beyaz kıskaç tokayla tepeden toplayarak, morarmaya yüz tutmuş göz altlarıma ufak bir gülümseme bahşettim. Yüzümü biraz toparlamam gerekiyordu. Makyaj çekmecesini açıp cildime en uyumlu olduğunu düşündüğüm fondötenimi ellerimin arasına alarak yüzümün bazı kısımlarına minik minik sürdükten sonra elimdeki süngerle dağıtmaya başladım. Fondötenimi sabitlemek için biraz pudra, yanaklarıma allık, aydınlatıcı, fazla koyu olmayan bir far, kısa kirpiklerimi uzun göstermek için rimel ve dudaklarıma kırmızıya çalan koyu renk bir ruj sürdükten sonra tepeden topladığım saçlarımı salıp elime ikinci çekmecede bulunan maşamı aldım. Saçlarıma doğal dalgalar yaparken kendimi hiç bu kadar iyi hissetmediğimi fark etmiştim

Bir kadının kendisiyle ilgilenmesi kadar mutluluk verecek bir olay daha yoktu.

Yarana merhem gibi geliyordu.

Saçlarımı da hallettikten sonra ortalığı toparlayıp dolabıma yöneldim ve üzerimdeki şort, askılı tişört kombininden kurtulmak ister gibi hızla ellerimi askıdaki kıyafetlerin üzerinde gezindirmeye başladım. Birkaç siyah parça gözüme çarptığı için onları yatağın üzerine bırakıp aramaya devam ettim. Paramın çoğunu kıyafete harcadığım için dolabımın bir mağazadan farkı yoktu. Fazla çeşidimin olmasını seviyordum. Ben kıyafet aramaya dalmışken bir anda zilin sesini duyunca kaşlarımı çatarak odadan çıktım ve evin kapısına yöneldim. Kim olduğunu dahi önemsemeden kapıyı açtım.

Alkan.

Kahveleriyle beni baştan aşağı süzüp kaşlarını çattığında ona geçmesi için yol açtım. Birkaç adımda eve girip salona doğru ilerlerken konuştu.

"Bir yere mi gidiyorsun?"salona varır varmaz kendini üçlü koltuğa bırakıp yayılarak oturduğunda omuzlarımı silktim."Hayır, canım sıkıldığı için biraz kendimle ilgilenmek istedim."

"Beni arasaydın."diyerek bakışlarını yüzüme çevirdi. Kahveleri dudaklarım ve gözlerim arasında mekik dokuyordu. Yeni çıkmaya başlamış sakalları keskin çene hattının üzerinde o kadar seksi duruyordu ki iç çekmemek için kendimi sıktım. En son ki konuşmamızdan sonra ona karşı hareketlerime biraz daha dikkat etmem gerektiğinin farkına varmıştım. Dudaklarıma alaycı bir gülümseme yerleştirip cevap verdim.

"Neden seni arayacakmışım?"koltukta bana doğru sokuldu, dizlerimiz birbiriyle temas ediyordu. Dudaklarını yalayıp önüme düşmüş olan kızıl saç tutamını parmağına doladı. Bir anda bana öyle çok yaklaşmıştı ki, nefesi yüzüme çarpıyordu."Seninle ilgilenmem için."

Fısıltısı zihnimin duvarlarına çarpıp beni nefessiz bırakırken, onunla sevişmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Birbirimize dokunmayalı çok uzun süre olmamasına rağmen bana aylar geçmiş gibi hissettirmişti. Mavilerim yaramaz bir biçimde yüzünde gezinirken bir anda ellerimi geniş omuzlarına yerleştirip omuzlarından destek alarak kucağına ata biner pozisyonda yerleştim. Elleri hemen belimin kıvrımını bulmuştu. Kucağında ondan birkaç santim daha uzun kalmıştım.

"Benimle ilgilenmen gerektiğinin farkına varmışsın arkadaşım."diye mırıldanarak kucağında hareket ettim. Ellerim ensesinde saç tutamlarını okşarken bir eli belimden kalçama doğru sürtünerek indi ve kısa şortumun oturunca fazlasıyla açıkta bıraktığı kalçamı sıktı.

Esinti +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin