Taehyung'un ısrarlarına dayanamayan arkadaşları, sabah kahvaltısı için Hoseok'un
evine gelmişti. Taehyung onu yanlız bırakmak istemiyordu, korkuyordu. Ama biliyorduki arkadaşı böyle birşeye kalkmaz. Onu yanlız bırakmamak adına gelmiştiler. Hâlâ psikolog işini halledememişlerdi. Nasıl başlayacaklarını bir türlü karar verememişlerdi. Namjoon'a güveniyorlardı. O hallederdi. Hoseok hepsinden habersizdi. Bugün çok mutluydu Hoseok çünkü sevdiğin doğum günüydü. Onun için sade siyah bir sweatshirt almıştı. Yoongi siyahı çok sevdiği için rengini böyle seçmişti. İçi içine sığmıyordu. Acaba beğenir mi, soruları beynini yiyordu. Düşüncelerinden arınıp masayı toplamaya koyuldu. Oldukça eğlenerek, gülerek yemeklerini bitirmişlerdi. Hoseok mutluydu çünkü en iyi dostları yanındaydı, onlar mutluydu. Seokjin tabakları bulaşık makinesine koyup kapattı kapağını. Çalıştıracaktı ancak Hoseok eve geldiğinde yapabileceğini söylemişti. Hepsi çantalarını alıp çıktılar. Hoseok yine herkese güler yüzlüğü ile karşılamıştı. Karşısındakini mutlu etmeyi seviyordu Hoseok. Arkadaşları Hoseok'un bu davranışlarına gülüyordü. Arkadaşları ne kadarda hayat doluydu öyle. Bütün yolu gülerek bitiren dört arkadaş okula varmıştı. Ancak otobüsleri görünce şaşırdılar. Hiçbiri gezi düzenleneceğini bilmiyordu. Namjoon arkadaşlarına dönüp sordu."Bugün gezi mi vardı?"
Hepsi kafalarını salladılar. Okulun içerisine girip, arkadaşlarıyla sohbet etmeye başladı. Hoseok dün tanıştığı Jungkook adlı çocuğu arıyordu. Okulda yeniydi, bu yüzden belki ona yardımcı olabilirdi. Gözlerini bahçenin etrafına dolaştırdı. Bankta yanlız başına oturan bir Min Yoongi beklemiyordu. Onu gördüğünde nefesi kesilmiş, göğsü daralmış, karnı kasılmıştı. Onu her gördüğünde böyle oluyordu. Biliyordu Hoseok; onu sevmediğini, sadece arkadaş olarak gördüğünü ama yinede kabullenemiyordu işte. Acaba yanına gitsem mi, diye geçirdi içinden. Aslında gitmek istiyordu fakat bir tarafı gitmemesi gerektiğini fısıldıyordu. Gitmek isteyen taraf galip gelip, Yoongi'nin olduğu banka yürüdü Hoseok. Çok heyecanlıydı, kalbi çok hızlı atıyordu. Derin nefes alıp konuştu.
"Merhaba, oturabilir miyim?"
Banktaki genç ona döndü. Önce baktı sonra gülümsedi ve yana kaydı. Hoseok'ta gülümseyip oturdu. Ne konuşacağını bilmiyordu. Sadece yanında olsa bile bu Hoseok için yeterliydi, Hoseok buna razıydı.
"Sanada merhaba. Bugün gezi varmış biliyor muydun?"
Ona bakarak sorduğu soru karşısında Hoseok dilini yutmuş gibi sadece bakıyordu. O, mükemmel saçları ile daha güzel olmuştu. Boğazını temizleyerek konuştu.
"Hayır, bilmiyordum. Umarım güzel geçer."
Dedi ona bakmayarak. Bakamıyordu o gözlere dalıp gidiyordu. O, Yoongi'yi haddinden fazla seviyordu. Yoongi karşısındaki utanan gence gülüp yanıt verdi.
"Anladım, umarım."
Hoseok mutluydu, onunla konuşmayı seviyordu. Yoongi heyecan ile nefes verip konuştu.
"Biliyor musun, Jimin gezmeyi çok seviyormuş bu yüzden kesin çok sevinir. Daha gelmedi ama umarım çabucak gelir."
Yoongi gülerek dudağını ısırdı, başını kaşıdı. Hoseok görüyordu, onu çok sevdiğini, ondan bahsederken utandığını. Hoseok'un yüzü düşmüştü. Onun sayesinde saniyeler önce mutluydu, yine onun sayesinde kalbi kırılmıştı. Yüzü düşen Hoseok gülmeye çalıştı, yapamadı. Ne varki yanında ondan bahsetmese, ne varki onun yanında kendisine gülse. Çok şey istemiyorduki. Ne diyeceğini bilemedi Hoseok. Onu cevapsız bırakarak üzmekte istemedi. Titreyen sesini alçatarak konuştu.
"Sevinmesine, sevindim. Umarım güzel geçer gezisi. Jimin biraz geç gelir biraz daha beklemelisin."
Diyip ayağa kalktı hayal kırıklığı ile. Kalbi acıyordu. Eğer biraz daha onun yanında kalırsa, Jimin'den bahsederse kalbi dayanmazdı. Kalkan arkadaşına bakan Yoongi merakla baktı. Hoseok mırıldanarak yanından gitti. Yoongi biraz şaşırmıştı, neden gitti diye düşündü. Sonra kapıdaki Jimin'i görünce hemen yanına koştu. Mutluluğu artmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Me Gustas Tú|Sope
FanfictionBu Dünya Hoseok için kirliydi. -Minific'tır- #16minific //