0.2

141 15 83
                                    

Hoseok yattığı yerden kalktı, her tarafı öylesine ağrıyorduki. Başı dayanılmaz bir acı ile zonkluyordu. Dün olanları düşündü yine gözleri doldu. Başını iki yana sallayıp,

"Hayır hayır, yeter bu kadar."

Ne kadar güçlü dursada, ne kadar mutlu gözüksede hiçbir şey öyle değildi. Kitabı kapağına göre yargılamak Hoseok içindi. Hoş ona ne kadar yakın olursanız olun, o hiçbir zaman içindeki ateşi başkaları yanmasın diye göstermemişti. Gülüşü ile insanları ısıtırdı o. İçindeki yangın ile yakmazdı. İçi kül olurken, o sadece gülümsüyordu. Herkesin bir maskesi vardı. Maskeler içindekileri gizlerdi, açığa çıkartmazdı. İşte Hoseok'un maskeside gülümsemesiydi. Merdivenlere tutunarak yukarı çıktı. Mutfağa gidip birden fazla hap içti. Saate bakmak için kafasını kaldırdığında 06.00 olduğunu gördü. Okuluna daha bir buçuk saat vardı. Kendisine gelebilmek için duşa girmeye karar verdi. Önce telefonunu sessize alıp, kapattı. Daha sonra duşa girdi.

Ferahladığını hissetmişti Hoseok. Rahat bir nefes alamasada alıyordu en azından. Bu da pozitif yanı. Hoseok birkaç tane daha hap alıp, çantasını hazırlamaya koyuldu. Şükretti Hoseok bugün öğleden sonrası yoktu. Kanepeye oturup, büyük çerçeveyi izledi. Annesinin gülüşü Yoongi'ninkine çok benziyordu.

"Gülüşün, anneminkine benzediği için mi seni seviyorum Yoongi?"

Sesli söylediği şey ile kafasını salladı.

"Ah, hayır, ben seni sen olduğun için seviyorum Yoongi."

Tavana bakıp güldü. Gülüşü aklına gelmişti. Gülüşü için herşeyini verebilirdi Hoseok.
Kendisine değil, bir başkasına gülse bile. Bu, Hoseok için dert değildi, çünkü o gülüyordu, o mutluydu. Bu bile Hoseok'u fazlasıyla mutlu ediyordu. Saate baktığında gitme vakti olduğunu anladı yerinden kalkıp, büyük çerçevenin önüne geldi.
Elini annesinin yüzüne koyup okşadı.

"Seni seviyorum anne."

Maskesinide alıp çıktı evden. Derin bir nefes alıp okula doğru gitmeye başladı. Yolda gördüklerine selam veriyor, hal hatır soruyordu. Gördüğü hayvanın başını okşuyor, konuşuyordu. İşte dış Dünya'ya karşı Hoseok buydu.

Okula geldiğinde yine gülümsemesini yüzünden eksik etmeden devam etti. Korkuyordu, çok korkuyordu onları görücek diye. Bahçedeki arkadaşlarına selam veriyor konuşuyordu Hoseok. Jungwoo ile farklı sınıftandılar ancak çok iyi dostlukları vardı. Onlar sohbet ederken Hoseok yanındaki beden ile oraya baktı. Tam karşısındaydı. Yeni boyattığı saçlar ile müthiş gözüküyordu. Hoseok ona şaşkınlıkla bakarken konuştu,

"Merhaba Hoseok. Saçlarımı boyattım sence nasıl olmuş."

Çocuk eliyle saçlarını dağıtıp güldü. Hoseok dilini yutmuş gibi konuşamıyordu. Sadece şaşkınlık ile gülüyordu. En sonunda kendine gelmiş konuştu.

"Harika olmuş Yoongi. Çok yakışmış."

Çocuk utanarak başını eğdi ve devam etti.

"Teşekkür ederim, Jimin'in saçı turuncuya uyumlu oluruz diye boyattım sence olmuş mu, Jimin'de beğenir mi?"

Yoongi heyecanlı bir şekilde sorularını sorarken, Hoseok'un gülümsemesi çabucak solmuştu. Yüzündeki hayal kırıklığını ötededeki biri bile fark edebilirdi. Boğazına oturmuş koca yumruk ile Hoseok titrek bir nefes alarak konuştu.

"Beğenir elbet. Uyumlu olmuşsunuz, bir çift gibi..."

Sonlara doğru Hoseok'un sesi kısılmıştı. Bunu söylerken kalbi öylesine acımıştıki...
Dokunsalar ağlayacak kıvama gelmişti Hoseok. Başını eğip kalbinin acısını tatdı Hoseok. Karşısındaki genç öylesine sevinmiştiki bir çocuk gibi yerinde zıplamıştı.

Me Gustas Tú|SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin