27. ayrılık kanası

1K 57 72
                                    

-Eren yalçın'dan-


Aşk neydi?

En çok aşk acıtmaz mıydı?

Dünyanın en güzel ve en güçlü duygusuydu aşk. İnsanlar aşkta sürekli birbirlerini severdi ama bence öyle değil. Bir taraf her zaman severdi diğer taraf ise bazen. Aşk duygusunu hayatımda iki defa tatmıştım. Birincisi çok kısa sürmüştü ve aldatılmıştım. Ondan sonraki bütün hayatımda aşka yer vermemiştim. Ama şimdi.. şimdi tekrar aşık olmuştum..

Damla kaya.

Dünyanın en güzel manzarası. Çok konuşsada onu dinlemek herşeyden güzel. Onunla eğlenmek hiçbirşeye benzemez. Onunla uyumak huzur vericiydi. Herkese göre kahverengi olan gözleri, bana göre sarıydı.

O gideli, beni terk edeli 2 gün olmuştu. Koskoca 2 gün..

Herkesin içinde ağlamayı sevmezdim. Güçsüz görünmek hoşuma gitmezdi ama onun gittiği gün bütün gece o sokakta ağladım. Onsuz nasıl yapabileceğimi düşündüm. Okul zamanı geri gelecekti ama asla aramız eskisi gibi olmazdı.

Gitmeden önceki bakışı ve sözleri aklımdan çıkmıyordu. Bana 'üstelik beni aldatırken' demişti. Ne demek istiyordu? Ben onu aldatmamıştım ki. Ne olmuştu da bu düşünceye varmıştı?

Damlanın gittiği günün sabahı Bora yanıma gelmişti ve bana mor bir günlük uzatmıştı. İlk şaşırsam da "damla bunu sana vermemi ve okumanı istedi" diyince anlamıştım. Burda aradıklarımı bulabilirdim ancak açmaya o kadar çok korkuyordum ki. 2 gündür açmak ve açmamak arasında çelişki yaşıyordum.

Evet açacaktım.

Zorlukla masanın üzerindeki günlüğü aldım. Anahtarlı bir günlükltü fakat anahtarı bende yoktu. Odamdan çıkıp koşar adımlarla aşağı indim. Annem koltukta oturmuş telefonla oynuyordu. Beni görünce telefonu kulağından uzaklaştırıp 'nereye' diye sordu. Bunu konuşarak değil ağız oynatarak söylemişti. Elimdeki günlüğü gösterince telefonu kulağına koyup birşeyler söyledi ve telefonu kapatıp yanıma geldi. Günlüğü elimden alıp uzunca inceledi.

"Damla'nın günlüğünü nereden buldun?"

"Damla'nın günlüğü olduğunu nerden anladın?"

"Gerizekalı oğlum benim günlüğün üzerinde yazıyor ya!"

Annem gülmeye başlayınca sinir bozukluğu ile bende güldüm. "Bunu gitmeden önce boraya vermiş. Anahtarı yok." Dedim sinirle. Annem bir süre düşündü "odasında olabilir." Dedi düşünceli bir sesle. Başımı salladım evet olabilirdi. Birşey söylemeden hızlıca evden çıktım. Yürüyerek karşıya geçip kapıyı çaldım. Kimse açmayınca kendi kendime küfür ettim.

Telefonumu ceketimin cebinden çıkardım. Gülsüm teyzenin numarasını bulup aradım. Gülsüm teyze çok geçmeden telefonu açtı.

"Gülsüm teyze evde misin?"

"Hayır Eren neden?"

"Acil Damla'nın odasına girmem lazım! Günlüğünü bana bırakmıştı ama 2 gündür açamıyordum. Bu gün açmaya karar verdim ancak anahtarı yok."

"Eve yakınım birazdan orda olurum." Diyerek telefonu kapattı. Gülsüm teyze Damla'nın gitmesiyle yıkılmıştı. Oda benim gibi ondan ayrı kalmak istemiyordu. Ona inanmadığı için suçluluk duygusu hissediyordu.

DamerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin