9- Başkasının Kanı

107 45 144
                                    

Elimdeki flaş belleği parmaklarımda çevirerek dalgınlıkla bakıyordum. Arabamın kaputuna oturmuş Jungkook'un gelmesini gerginlikle bekliyordum. Belki bu yapacağım fazla riskli ve tehlikeliydi ama bunu bir yere kadar gizleyebiliriz. En azından ondan öğrenmem gerekenleri öğrenmeli ve benim arkamda durup durmayacağını anlamalıyım. Onun düşüncelerini merak ediyorum. Kardeşime bunu yapacağımı diyemedim ama eğer Jungkook benim arkamda olmazsa bu işe James'i katmayacağım. Benim arkamda yeterince durdu ve yardım etti. Elimden tutabilecek ve yol gösterebilecek biriyse Jungkook'a güvenmek istiyorum. Doğru yola nasıl gidebilirim bilmiyorum ama ne var ki bir yerden başlamak istiyorum. 

Elimdeki flaş belleği arka cebime koyup gerginliğimden kurtulmak için evimin önünde dolaşmaya başladım. Bugün hava biraz bulutluydu ve yağmur bastıracak gibi duruyordu. Üstümü kalın giyinmiştim hatta başıma ne olur ne olmaz diye siyah bere takmıştım. Üstümdeki kahverengi deri monta sığınmaya başladım. Havanın git gide soğuması beni çileden çıkarıyordu. Sonunda bu rüzgarlı havada incecik tişörtle demir kapılı girişten geçip beni gördüğü gibi yanıma geldiğinde ona şaşkınlıkla bakıyordum. Cidden bu havada incecik bir tişört giydiğine inanamıyorum. Elinde tuttuğu siyah küçük el çantası dikkatimi çektiğinde merakla çantaya bakmaya başladım. Sonunda yanıma geldiğinde boydan süzüp konuşmaya başladım. 

"Buraya hasta olmak için geldin herhalde." dediğim gibi göz devirdiğinde umursamadan üstümdeki kahverengi deri montu çıkardım. Deri montu havada döndürüp omuzlarına bıraktığımda bana şaşkınlıkla bakıyordu. 

"Ne yapıyorsun benim buna ihtiyacım yok. Al şunu." dediği gibi omuzlarından atacakken tuttum ve omuzlarına tekrar bıraktığım gibi  ellerimi omuzlarına bastırdım. Çatık kaşlarımla ona bakarken bu ilgili halimi dikkatle izliyordu.

"Ben sweatshirt giyiyorum bu beni sıcak tutar ama sen bu halinle yolculuğa çıkarsan harap olursun. Giy şunu ve zorluk çıkarma." dediğim gibi derin bir nefes alıp pes ettiğinde giymeye başladı. Montun kolları biraz kısa gelse de sorun olmaz. Zaten üstündeki mont kardeşimden dızladığım eşyalardan biriydi. Bu huyuma şükrediyorum çünkü benden ona versem acayip küçük olurdu. Bende bol giyinmeyi sevdiğim için ve kardeşimi sinir etmek favori aktivitem oluğundan çalıp çırpmak benden sorulurdu bu ailede. Keşke o zamanlara geri dönebilsek. 

"Bunun bedeni neden bu kadar büyük?" dediğinde gülmüştüm. Gülüşüm onu dumura uğratırken arabaya doğru yürürken konuştum.

"Üstüne giydiğin montu kardeşimden dızladım da o yüzden." dediğim gibi ona dönüp ters şekilde yürürken onun bana yan gülüşüyle baktığını fark etmiştim.

"Önce adam kaçırma şimdi de çalıp çırpma. Daha ne duyacağım Kim Taehyung?" dediğinde arabanın yanında ters yürümeyi durdurdum ve o yürüyerek karşıma geldiğinde ciddiyetle yüzümü yüzüne yaklaştırıp korkmadan konuşmaya başladım.

"Ölüye saygın olsun Jungkook." dediğimde şaşırırken gözleri ve ağzı anlık açılıp kapanmıştı. Saçları rüzgardan dalgalanırken sarı uçları gözüne geliyordu. Sanki bu dediğim hiçbir şeymiş gibi ona biraz daha yaklaşıp kollarımı boynuna doladım. Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp yanağımı yanağına sürttüm. "Şahsen onu doğrarken saygı kelimesini bile hak etmemişti. Yine de ben edemesem bile sen saygı duy." dediğim gibi kollarından ayrıldım ve Chervolet Corvette'in görünmeyen kapı kolunu açıp üstü açık arabanın içine girdim. Chervolet sevdiğim gibi bu arabaya hayranlığım büyüktü.

Tekrar Jungkook'a baktığında yere düşünceli şekilde baktığını fark ettim. Sanırım gerçekten bunu beklemiyordu. Benim birisini öldürebileceğimi düşünmemesi normaldi. Yine de Jungkook'un bir dedektif olduğunu var sayarsak bu gibi durumlara alışık olduğunu da biliyordum. Ona bakarken sonunda kendine geldiğinde hiçbir şey demeden yanıma geldi. Corvette'nin kapı kulpunu tutup açtı. İçine girdiğinde tereddüde girmesiyle derin nefes aldım.

Horrific ↢TaeKook↣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin