6- Uslu Köpek

141 50 183
                                    

Düz duvarla bakışmam ne kadar sürdü bilmiyorum ama buradan bakınca bile bebek mavisi rengini ortaya koyan duvar benden daha temiz duruyordu. Yaptığımız onca şey varken ben bunu nasıl kaldıracaktım? Bu girdiğimiz yolu ben ortaya atmıştım ama şimdi neden pişman oluyorum? Dertle bir olmayı kabul edip neden yolumu değiştirmek istiyorum? Yüreğimi bu uğurda yakacak kadar kıvılcımla kuşatmıştım ama bu ateş neden bu kadar çabuk söndü? Küllerin arasında kendimi göremiyorum. Beynim duman altında gibiydi. 

Bütün gece uyuyamamıştım. James cesedi yakarken bile sürgülü camdan onu izledim. Cesedin her bir karışını doğrarken gözlerinde tutuşturduğu anıları görmüştüm. Bunu yaparken o da pişman olsa da elden hiçbir şey gelmiyordu. Biz bu kışı unutmayacaktık. Ormanın içine küllerle birlikte girdiğinde onu takip etmiştim. Külleri gömerken bana dediği her şeyi yapmıştı. Toprağın üstüne akşam sefası çiçeğinin tohumunu ekip su dökmüştü. Annemin bildiği duaları okurken gözyaşlarını tutamamıştı. Ellerini hiç topraktan çekmek istememişti ki ben elimi omzuna koyduğumda geldiğimi bile anlamamıştı. Birlikte evin içine gün doğarken girmiştik. Evin içinde bulunan cesedin yere değmemesi için kullandığımız bütün kanıtları dışarıda yaktık. Acımızı içimize gömüp sessizce ateşi izlemiştik. Ateş söndüğü gibi başımızı kaldırdığımızda öğlen olmuş ve ateşin yerine külleri kalmıştı. Külleri ormana döküp geri eve döndük. Şimdi de herkes kendi halinde takılıyordu. 

İkimizin de düşünceleri arasında kaybolduğu kesin bir gerçekti. Young-soo adına içimizde soğuk bir vedayla hayatımıza devam edecektik. Durmasını istediğimiz bu zamanı geriye çevirme gibi bir lüksümüz yoktu. Sevgili olduğumuz zamandan kalan hatıralar baktığım duvara yansır gibiydi. İnci gibi dişlerinin gülüşüne yakıştığını düşündüğüm günlerdi duvara yansıyan görüntüler. Şimdiyse sadece iğneyi boynuma geçirmeden önceki konuşmalar dönüyordu. Peki benim bedenime olan dokunuşlarını nasıl unutacaktım? Vücudumda dolanan parmaklarını hissediyor gibiyim. Gözlerinin gözlerimde oluşunu, dudaklarının dudaklarıma yakıştığını, belimi sıkan parmaklarını ve her dans ettiğimizde uyan ritmimizi...

Seni unutmam gerek. Ama nasıl?

Daha fazla düşünmek istemediğim için ayağa kalkıp girişteki küçük valizi elime aldım. İçinden birkaç parça giysi çıkarıp yukarı kata çıktım. Kardeşimin üstünde kanlı kıyafetlerle durduğuna eminim. İsterdim ki bütün kötü yanlar gizli kalsın. Tabi bu imkansız bir rüyada olmayacak hayallere dalmak gibi olurdu. Odaya kapı çalmadan girdiğimde dediğim gibi kanlı üstüyle yerde sırtını duvara dayayıp oturduğunu gördüm. Geldiğimi bile anlamadan dalgınlık içinde duvara bakıyordu. Umursamadan elimdeki kıyafetleri üstüne attığımda bir anlık irkildi. Üstüne düşen kıyafetlere göz gezdirip tekrar bana baktığında devam ettim.

"Bu kadar yas yeter. Hayatımıza geri dönmemiz gerek." dediğim gibi kapıya geri dönüp tam gidecekken aklıma geldiği gibi tekrar durdum." Üstünü değiştirdiğin gibi eve geri döneceğiz. Üstündeki kıyafetleri hızlı bir şekilde yakmanı öneririm." dediğim gibi kapıyı kapatıp merdivenlerden aşağı indim.

Mutfağa yönelip dolabı açtım ve tahmin ettiğim gibi James'in dolabı doldurduğunu fark ettim. İçinden en sevdiğim muzlu sütü ve içi çikolatalı waffle bulduğum gibi dolabı kapattım. Elimdeki sütü açıp içerken boğazımda düğüm olmasını bile umursamadım. Waffle'ı yerken çenem titremeye başlamıştı. Kendimi koltuğa atıp düşüncelerle oyalanmak istemediğim için yemeye devam ettim. Daha fazla düşünürsem bu işin içinden çıkamayacaktım. 

Lokmalar boğazımda dizilmeye başladığımda durdum. Oysa en fazla bilemedin üç veya dört lokma anca yemişimdir. Dudaklarım istemsiz titremeye başladığımda çenemi sıktım. Burada hüzünlü bir aşk masalı yoktu. Burada sadece düşük seviyeye nasıl inilir adlı bir hikaye anlatılıyordu. Acı, özlem ve çekeceğimiz cefanın ön gösterimi seyrediliyordu. Sikmişim cefasını...

Horrific ↢TaeKook↣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin