8- Aklın Almaz

118 47 173
                                    

Kahvenin sıcak dumanını ciğerlerimden solurken içimi ısıtıp bedenimin rahatlamasını sağlıyordu. Saat sabahın altısıydı ve ben üst kattaki çatının balkon kısmında manzaraya karşı ayakta kahvemi yudumluyorum. Güneşin doğuşunu bulunduğum yerden izlerken düşüncelerimden sıyrılmak için verdiğim mücadele son bulmuştu. İleriye bir adım atmaya kalksam bütün düşüncelerim iki adım atıp önümde beliriyordu. Düzgün bir şekilde gelecek için plan yapmaya çalışıyorum. güneş ışığı yüzüme yansırken huzurla gözlerimi kapadım. kuşların gökyüzünde uçarken duyulan sesleri buraya kadar duyuluyordu.

Dün gece gelen dedektif ne kadar ileri gidebilir veya ne gibi işlerin bilgisini bulabilir diye çok düşündüm. Aslında çok hoş bir dedektifti hatta seksüel tarafı daha baskındı.. Dokunuşları altında kedi gibi mayışmak istemem normal değildi. Sevilmekten hoşlanırım ama bu sadece annem için geçerli. Ben sevgili olduğum kişi dışında bana dokunmasına izin vermezdim. Şimdi ne oldu da bu durum değişti anlamadım. Annemi özlediğim için mi olmuştu? Aslında olabilir..

Dokunuşlarında annemin şefkatini hissetmiştim. Annemin elleri her zaman soğuk olurdu. Özlemim o kadar ağır basmış ki bir sıcaklığa hasret kalmışım. Yani bilemiyorum. Belki de yuvamı özledim. 

Kardeşim ne yaptı bilmiyorum. Dün şirkete uğradıktan sonra daha göremedim. Aramak için fazla üşengeç olduğumdan ve şirkete gitmeye ilk kez bu kadar isteksiz olduğum için James'i görme şansım olmadı. Zaten yarım saat önce sekreter beni aradığında yanıma yapmam gereken işlerle birlikte üç çalışan getirmesini istedim. Kardeşimi ilk kez aramadığım için 'başındaki kumbara deliği sonunda öldürdü mü' diye düşüneceğini biliyorum ama umurumda değil. Şu aralar kimseyi düşünmek istemiyorum. Kafamdaki tilkiler ne kadar aklıma getirmek için çabalasa da bunu yapmayacaktım. Ne anneme olan özlemim nede babama duyduğum hasret. Eski sevgilimin canı cehenneme. Sadece bulanık yüzlerini unutmak istiyorum. Bütün hatıraları çamura gömmek bu kadar zor olmamalı. Yüzümde hissettiğim soğuk ve tatlı esinti beni kendime getirirken gözlerimi açıp kahvemden bir yudum aldım. 

Tam bu sırada bahçenin otomatik demir kapısının açılma sesi duyulduğunda gözlerim aşağıya baktı. Gri araba içeri girdiğinde bunların gelen çalışanlar olduğunu anlayıp aşağı kata onlara kapıyı açmak için hızla yürümeye başladım. Merdivenlerden ve koridorlardan hızla geçip sonunda kapının önüne geldiğimde zilim çalınmış beklemeye koyulmuştu hepsi. Kapının önüne gelip kulpunu tutup açtığımda karşımda Felix, Jennie ve Emma'yı gördüğümde gülümsedim.

"Hoş geldiniz?" dediğim gibi Emma'nın çıkık karnına bakıp aklıma gelmiş gibi duraksayarak sordum. "Emma sen hamilelik iznini kullanacaktın neden hala çalışıyorsun?" dediğime gülüp bir eliyle en fazla 7 veya 8 aylık karnını sevdi. Şişik yanakları onu şirin gösterirken konuşmaya başladı. 

"Akıllım haftaya kullanacağım onu. Doktor erken doğum yapabilirsin dedi ama şu anlık her şey tıkırında." dediği gibi Jennie'nin bu hoşuna gitmiş gibi bir elini Emma'nın karnına koyup severken şirince konuştu.

"Oooğğyy bizim minik erken doğabilir ha. Doğduğu anda elimden kurtulamaz şirin velet." dediği gibi hepimiz gülerken içeri geçmeleri için fırsat verip kapıdan çekildim. Hepsi montlarını çıkarıp portmantoya astı. Koridordan geçip mutfağa geldiğimizde hepsi bir bar sandalyesine oturdu. Elindeki dosyaları masaya koyup son düzeltmeleri kendilerince yaparken bende kahve makinasına ilerleyip kendi kahvemi lavaboya döktüm. Gözüm Felix'e gitti. Sessizce başıma baktığını fark ettiğinde onu aldırmadan kahveleri hazırlarken umursamadan konuştum.

"Öyle bakıp durma Felix. Dün gece eve geldiğimde baygınlık geçirdim ve başımı vurdum." dediğimde hepsinin birden bakışları bana döndü.

Horrific ↢TaeKook↣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin