Helikopter Amerika'ya yolculuk ederken beşinizde uyanmıştık. Bir kez daha hazır gıdalarla tatsız ve tek çeşit bir kahvaltı yapıp kendimize geldik.
Dört gün öncesine kadar evde yatıp oyun oynayan çocuklar şimdi bir helikopterde tarihi eserler arasında oturuyordu.
Helikopter bir anda sallanmaya başladı hava koşulları yolculuğu zorlaştırıyordu. Helikopter pilotu telsizini açtı ve yardım istedi "Ben Alfa 2 görev iptal, hava koşullarından dolayı iniş izini istiyorum!" "Olumsuz! Havada kal o tarihi eserler sığnağa ulaşmalı." "Meydey ! Meydey ! Düşüyoruz motor arızası. Meydey Meydeyyy!
Kargo bölümünde kapalı kalmıştık. Hepimiz çığlık atıyorduk. Tam o anda helikopter yalpaladı ve Arda bir düğmeye çarptı. Helikopterin arka kargo kapısı açıldı. Yerden yalnızca 10 metre yukardaydık. Tam altımızda bir göl vardı. Ya atlayacak ya da öleceklerdi. Beşimizde birbirimize bakıp aşağı, göle atladık. Hepimiz suya düşmüştük , Beyza ve Arda bileklerini incitmişlerdi ama kısmen iyilerdi. Geri kalan 3 kişi yani Murat, ben ve Begüm onların karaya çıkmasına yardım ettik. Karaya çıkınca helikopterin düştüğü zaman çıkardığı yangının dumanını görünüyorduk. Ard arda iki patlama olmuştu. Gölün yanındaki orman yanıyordu ve atlarken çantalarımızı bırakmıştık, yani yiyeceklerimiz yoktu.
Hemen yola koyulduk ve ormanın kuytu, yangının daha ulaşamadığı bir bölgesinden ilerlemeye başladık. 10 dakika içinde tepemizden 2 savaş helikopteri ve bir normal helikopter geçti. Bir on dakika daha sonra da bir itfaiye uçağı ve iki itfaiye arabası gördüler. "Eğer itfaiye arabası gelebiliyorsa demek yakınlarımızda bir yol var." Bu lafın üzerine hepimiz itfaiyenin geldiği yöne koştuk. Bir ana yola ulaşmıştık ve sonunda ormandan kurtulmuştuk. "Çocuklar... Size iki haberim var. İyiden mi başlayayım? Kötüden mi? Begüm "Kötüyü tercih ederim."
"Birincisi; yağmur yağacak ve bu akşamlık bir barınak bulmalıyız. İkincisi; galiba Amerika'dayız
Murat "Nerden biliyorsun ki?" dedi.
Elimle hemen yanlarındaki tabelayı gösterip:
"Sence?"
Tabelada California 320ml yazıyordu . Hemen sığınağa ulaşmamız gerekliydi. Çünkü 2 gün sonra ilk meteor atmosfere giriyordu. Bunun üzerine otostop çekmeye karar verdik.
Ama her kez ilk gök taşının yaratacağı tusunamiden kaçmak için son hız uzaklaşıyorlardı. New York, California gibi şehirler su altına gömülecekti bu yüzden şehirler boşaltılmıştı. Arkadaşlarımla 15 dakika sonra bir arabaya bindik. Yaşlı bir adamdı onları arabaya alan. Hiç ümidi yoktu yaşayabileceği hakkında. Adam durmadan hayat hikayesini anlatıyordu. En azından 6. sınıf İngilizcemle ancak bu kadarını anlıyordum. Bir anda trafik sıkışıklığının ortasında bulduk kendimizi. Arkadaşlarıma:
"Arkadaşlar beş kişi bir arabaya sığıştık, üstüne üstelik muhtemelen sıkıcı ve ancak yarısını zar zor anladığımız hikayelerden şiştik. Trafik de sıkışık. Bence inelim ve yürüyelim. Diğerleri onaylarcasına kafa salladı ve hep beraber arabadan indik. Trafik sıkışıklığı 8ml uzakta başlıyormuş bir sürücünün dediğine göre. Daha doğrusu adamın söylediklerinden anlayabildiklerime göre! Sonra arabaların arasından yürümeye devam ettik. Yolun ilerisinde bir kaza vardı. Trafik bu yüzden tıkanmıştı. Hemen ileride bir dinlenme tesisi gördük ve oraya koştuk. Koşarken Murat'ın "Yemeeeeek!"diye bağırmamak için kendini zor tutuğunu gördüm.
Dinlenme tesisi terk edilmişti. Market bölümü de kilitliydi. Beşimiz de camı kırıp yağmacı gibi içeri girdik. Bir şeyler aldık ve yedik birde çanta aldık. Ve kasaya 20 TL. koyduk. Dışarıda bisiklet kiralama yerinden 5 bisiklet aldık ve son paralarımızı da oraya verdik. Kimse yoktu ama vicdan işte.
Bisikletlerle dağ yoluna saptık ve uzaklaştık güzel bir çam ormanı etrafımızı çevrelemişti. Ama çok ta yorulmuştuk bisikletleri ağaca dayayıp Dağın tepesinde rüzgardan dolayı devrilmiş bir ağaç ve taşların tepesine oturduk. Ailelerini özlemiştik. Zaman hızla geçti. Arda yukarı bakıp bir sürü helikopterleri işaret etti. Helikopterlerin bazılarına asılı kafesler vardı ve içlerinde de hayvanlar vardı. Ayağa kalkıp gittikleri yerlere baktık. Helikopterler tahminen 50 km uzaktaki bir yere gidiyordu. Sığınak olmalıydı bu. Ama ne yazık ki oraya gitmek için enerjimiz yoktu. Meteorda saat 7 de 2 gün sonra düşecekti. Bu demektir ki bu gece dağda kamp yapıp yarın yola koyulabilirdik. Bunun üzerine yatıp uyumaya karar verdik, ve kafamı yastık olarak kullandığım çantaya koyduğum an gözlerim kapandı ve derin bir uykuya daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA yok oluş
Science Fictionİnsanlığın yok oluş ile imtihanında büyük bir hayatta kalma savaşının ortasında kalmış bir grup genç ve onların hayatta kalma, insanlığı koruma ve medeniyeti tekrar kurup enfekte olmuş yaratıklara karşı mücadelesinin öyküsü... ANKA