13-BECERİKSİZ OKÇU

9 1 0
                                    

Herhalde bu son günlerde ilk kez bu kadar güzel uyumuştum. Ama her şeyin bir sonu vardır ne yazık ki. Arkadaşlarım beni uyandırdılar. Hemen koşup sıraya girdik ve yoklama alındı. Yoklamadan sonra kendimi toparladım ve kahvaltımızı yaptık. Formda ve ısınmış bir halde operasyon yapmak için antremanlara başladık. Sonra Centreal Park'ı dolaşmaya başladık. Parkta dolaştıkça daha şüpheci oluyor her şeye gereğinden fazla dikkat ediyordum. Ama sanki haklıydım. Etraf aşırı sessizdi. Sanki gözetleniyorduk... ama bunu boş verip yürüyüşe devam ettim.

Saly "Sesi duyuyor musunuz?" sonra biz de sesi fark ettik. Sanki bir sürü adam maraton koşuyordu. Ardından etrafa füzeler yağmaya başladı. Çadırlar bir füze ile darmadağın oldu, ağaçlar yanmaya başladı. Cephanelikteki mühimmatlar da bunun sonucunda patlıyor ve daha da çok insanı yaralıyordu. Ankalar etrafa dağılmış silahlarıyla binaların tepelerine ateş açıyordu. Kuzeyde bir savunma hattı oluşturmaya çalışsalar da her yerden gelen düşman ateşi bizi darmadağın ediyordu. İlk bomba sesini duyduğumuzdan beri hep birlikte ağaçların ve yanımızda patlayan füzelerin arasından koşup çadırlarımıza ulaşmaya çalışıyorduk. Her binanı tepesinde, yollarda, havada helikopterlerde birçok adam ya da saybörg bize ateş açıyordu.

Ama git gide çadıra yaklaşıyorduk. Her zamankinden daha hızlı koşuyorduk, adeta daha güçlüydük. Sonra Bob yanı başımda vuruldu ve yere yığıldı. Cansız bedeni yanan ağaçların arasında masum bir şekilde yatıyordu. Ona yardım etmek için dursam da diğerleri beni çekiştirdi ve koşmaya devam ettik. Çadıra ulaştığımızda, çadırın yarısının yırtılmış olduğunu gördük. Ama malzemeler hala buradaydı. Her kese tabancalarını fırlattım. Murat'a ipi ve sis bombasını da verdim. Saly'nin netbook çantası çadırın bir ucunda duruyordu. Saly'ye Netbook'unu verdikten sonra yanıma aldığım gizemli paketi açtım.

İçinde çok teknolojik ama beni yine de tam olarak tatmin etmemiş olan bir yay ve ok seti çıktı. Oku elime aldım ve muhtemelen Anka giysisinin verdiği fazladan güçle yayı gerdim ve havaya bir atış yaptım.

Ok havada dönerek ve iz bırakarak bir helikopterin kuyruğuna saplandı ve kırmızı yanıp söndü sonra da patlayıp helikopterin kuyruğunu kopardı. Helikopter döne döne bir binaya çarptı ve büyük bir sesle patladı. Kendi kendime mırıldandım "Süper yaaa!". Arkadaşlarım şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sonra kafamla Centreal Park'ı terk eden bir zırhlı aracı gösterdim. Birlikte bir çita gibi koşmaya başladık. Koşarken bazı mermilerin hemen yanımdan veya gözümün önünden geçtiğini söyleyebilirim. Ve yeni yeni hızlanmaya başlamış olan askeri aracın tepesine atlayıp düşmanlara ateş etmeye başladık.

Saybörgler bize ne kadar ateş etse de vuramıyorlar ve biz de onlara ağızlarının payını veriyorduk. Ardında biz bayağı uzaklaşmışken saybörglerin geri çekildiğini gördük.

Ama bizden veya diğer Ankalardan kaçmıyorlardı. Onlar, sığınağın yapılış nedenlerinin birisinden kaçıyorlardı! Bunlar iki ayaklı canlılardı. Bir insan uzunluğunda, derisi gri, uzun bacaklı, kısa elli dev ağızlarında çok değişik bir dilleri var. Dişleri de o kadar keskindi ki çeliği bile tek hamlede delebilir. Bu canavarlar yaklaşık beş yüz taneydi. Ve kanalizasyonlardan çıkmışlardı.

Ama giderek sayıları artıyordu. Bazı Ankalara saldırdıklarında ve onları öldürdüklerinde o Anka da bir dakika içerisinde canavarlaşıyordu. Bu saybörgleri pek etkilemiyordu çünkü onlar makineydi. Canavarlar zaten bizi de boş vermişti. Ton balığı sürüsüne dalan katil balina gibi bütün Ankaları canavarlaştırıp robotları parçalıyorlardı. Bunlar olurken biz zırhlı aracın tepesinde çaresizce olan biteni izliyorduk. Sonra araç haritaya göre Times meydanının biraz uzağında durdu. Önümüzde bir banka vardı. Toplantı demek burada olacaktı. "Saly, sen benimle gel güvenlik sistemlerini yok edeceğiz. Beyza ve George..." o an sözlerimi Beyza'nın insanı delip geçen "Seni öldürürüm çocuk!" dercesine bakışın fark ettim. "Yanlış söyledim özür dilerim. Şey... a... Jhon ve Beyza demek istemiştim. Siz havalandırma veya herhangi bir yerden binaya girin ve saklanın. George sen de benimle gel gözcüm sensin. Nico, Murat ve Arda siz herhangi bir durum için dışarıda bekleyin. Çok kişi olursak fark ediliriz." On an Murat'ın elinden ip ve sis bombalarını aldım. İpi okuma bağladım.

ANKA yok oluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin